1. uzun yılları neden daha revaçta ya da görece daha zor dilleri öğrenerek büyümediğimi sorarak geçirdim. türkçe dilinin yeterliği-yetmezliğinden ayrı olarak farklı açılardan da bakıldığında sanki insanın çok da bilmesi gereken bir dilmiş gibi durmuyordu türkçe.

    insanların bir dilde bulunan yabancı dillerden geçmiş sözcükleri o dilin değeri saymamalarına şaşırıyorum. bir dil, bir kelimeyi veya kavramı veya bir durumu başka bir dilden alıyorsa veya şöyle diyeyim alabiliyorsa bu eksikliğinden çok işlevselliğini gösterir bence. ayrıca bu dil kendi kavramlarını üretmekten hepten mi aciz? hiç de bile..

    belki de türkçe'nin en iyi tarafı sondan eklemeli bir dil olmasıdır. zira bunu öğrenebilmiş kimselerin herhangi türden başka dillerin mantığını kavrayabilmeleri de daha kolay oluyor. bu sondan eklemelilik türkçe'ye inanılmaz bir kıvraklık sağlıyor.

    son olarak değinmek istediğim ve belki de insanlarımızın büyük çoğunluğunun -yakın zamanlara kadar benim de- en büyük hatası türkçe'yi hakir görürken ona karşı en ufak ilgi göstermemeleri. çevre veyahut kısıtlı çevre -buna okuduğunuz şeyler de dahil- gözlem yapıyorsanız yanıltıcı olabiliyor. nasıl ki siz düşünemiyorsanız diye insanların aklına icatlar, fikirler gelmiyor değil aynı şekilde siz kuramıyorsanız veya duyamıyorsanız da bir dil üretme becerisinden, duygu ve düşüncelere tercüman olma gücünden yoksun değil. bu anlamda erken dönem türk edebiyatı eserleri insana kendi dilinin sınırlarının sınırsızlığını gösteriyor.

    yahya kemal'in şu sözüyle bitireyim: türkçe; ağzımızda, anamızın dili gibi helâl ve güzel olmalı.
  2. geniş bir coğrafyada konuşulan sevgi dili.
    dünya üzerinde dört tane imparatorluk dili kabul edilmiş bunlar:
    türkçe / latince / ingilizce / arapça dır.
    göktürk kitabelerinde işitmek ve dinlemeyi ayrı kelimeler olarak kullanan bir milletin yüksek sanat ve edebiyat gücüne şahitlik eden tarihin karanlık çağlarından beri süzülerek gelen bir çok lehçede, ağızda, şivede renk bulan güzel dilimiz.
    bütün dil bilgin'lerinin matematiksel bir dil diye işleyişine hayranlık duyduğu, beynin dokuz fakültesi işletilerek kurguladığımız,dil ürünlerimizin biricik kurgusu: türkçe!
    sondan eklemeli, ek ve kök arasında mantıklı bir ilişki kurularak kelime oluşturan ve aslında hiç bir dille akrabalığı tam tespit edilememiş sadece benzerlikleri bulunduğu için ural altay dil gurubunda yer alan özgün dilimiz.
    acılarımızı sevinçlerimizi dile getiren kelime evrenimiz.
    geçmişimizi geleceğimize bağlayan köprümüz
    dilimiz türkçe!
    hiçbir yerde öz vatanında garip olduğun kadar garip olmadın.
    vishne, coiffeur, caplooonba, mandalin garden, gibi binlerce tabelada için sızladı türkçe kimse oralı olmadı.
    türkçe bilim dili değildir türkçe ile bilim yapılamaz dediler, kalbin kan ağladı, kimseyi ağlatamadın türkçe!
    yıllarca türkü söyler türküler dediler türkü dinleyen kalmadı türkçe!
    aziz dilim, güzel dilim türkçe!
    insanlar hazinelerinin kıymetini bilemese bile dillerde gönül'lerde hep yaşa var ol türkçe!
  3. neredeyse yüzde 70'i yabancı kelimelerden oluşan dil.
  4. yazıldığı gibi okunmayan bir dil olduğunu söylediğimde eksilemiştiniz; sözümün arkasındayım, türkçe yazıldığı gibi okunmaz, okunduğu gibi yazılmaz.
  5. bazı kendini bilmezlerin konuştuğunu / yazdığını sandığı dildir.
    beceremiyorsanız yazmayın kardeşim. yazmak zorunda değilsiniz.
    en basitinden elinizde araba parasına aldığınız telefonlarla çöğüşı harflerini yazamıyorsanız bu sizin - kalın, italik, altı çizili- aptallığınızdır.

    da, de ve soru ekleri ayrı yazılması muhabbetine girmiyorum bile.
    türkçe karşılığı - kalın- varken gerzekçe bahanelerle yabancı karşılığını kullanmak ahmaklığına değinmeme gerek yoktur sanırım.

    demem o ki dilin güzelliği, kolaylığı falan ayrı tartışma konusu olabilir ama hangi dil olursa olsun adam gibi yazmak zorundasınız.


    konuştuğunuz gibi yazılması meselesi de kelime oyunu. (bkz: şive) (bkz: ağız)
  6. her ne kadar çoğu sözcük yabancı kökenli olsa da çoğu yabancı kelime halk tarafından benimsendiği ve hala daha aktif olarak kullanıldığı, bünyesine dahil ettiği için zengin bir dildir. kendini türk hisseden herkesin türk olması gibi.
  7. okunduğu gibi yazılan bir dil değildir. ya da tam tersi.
  8. 26 eylül türk dil bayramı, biraz geriden geliyorum günleri ama dil bayramı hatrına bazı bilgileri yazaçam. kıyıya köşeye kaydedin, lazım oldukça bakarsınız.
    1. "şey" kelimesinin yazımı, şey daima ayrı yazılır.
    2. her kelimesinin yazımı, herkes herhangi ve herhalde bitişik geri kalan ne kadar her varsa ayrı yazılır. lakin, olasılık anlamındaki "herhalde" bitişik yazılır, kesinlik anlamındaysa ayrı olarak "her halde" şeklinde yazılır.
    3. ara yönlerin yazımı, her zaman(madde 2) bitişik yazılır kuzeybatı gibi. isimden önce gelirse büyük yazılır, kuzeybatı anadolu gibi. sonra gelirse küçük.
    4. özel isimlerle yapılan tamlamalar, eğer dünya da bir tane olan şey için kullanılıyor ise büyük harf ile yazılır ağrı dağı, gibi. tür adı olursa ingiliz anahtarı gibi, yazığım gibi küçük olur.
    5. "bir" kelimesinin yazılışı; eğer belirsizlik içerin bir anlamda kullanılacak ise birleşik örn. birtakım insanlar gibi. eğer kesinlik taşıyan bir anlamı varsa ayrı, bir takım elbise gibi. belirsizlik belirtiyorsa bitişik, sayı belirtiyorsa ayrı.
    6. grup/gurup farkı, eğer coğrafik bir terim olacak ise gurup eğer insan topluluğu için kullanılacak ise grup.
    7. kısaltmalara gelen ekin yazılışı, büyük yazılan kısaltmalara gelen ek, kısaltmanın okunuşuna göre yazılır(türkçede ka sesi yoktur) örn tdk'ya değil tdk'ye.
    8. kurum ve kuruluş adlarına gelen eklerin yazımı, kesme işareti ile ayrılmaz türk dil kurumundan gibi. tek istisna avrupa birliği'nden örneği.
    9. "sever" kelimesinin yazılışı, daima bitişik yazılır. vatansever, yurtsever,
    10. "-ki"nin yazımı: bağlaç olmasına rağmen bitişik yazılan -ki'ler şunlardır; illaki, mademki, belki, oysaki, halbuki, çünkü, meğerki,
    11. ilk iki harfi ünsüz olan kelimelerden tıraş, kulüp, kılavuz arasına sesli harf girer, diğerlerine girmez, hrıstiyan gibi.
    12. tarihlerin yazılışı; belli bir tarih ise gün ve ay adı büyük harfle başlar. örn, 08 mayıs 1989 çarşamba, 12 şubat 1989, 06 eylül 1990 gibi. ekstra bilgi, biri benim doğum günüm diğer ikisi ise sevdiğim iki kızın.
    13. "baş" kelimesinin tamlama halindeyken yazılışı, ikileme için kullanılıyor ise ayrı diğer hallerde bitişik, baş başa bir gece gibi ya da başıboş, başvuru, cumhurbaşkanı kelimesi gibi.
    14. kurum ve kuruluş adlarının kısaltılma şekli, büyük harfle yapılır ve araya nokta konmaz.
    15. saatlerin yazımı, saat ile dakika arasına nokta konur, gelen ek kesme işareti ile ayrılır 12.35'te gibi.
    16. üleştirme sayılarının yazılışı, 5'er değil beşer gibi.
    17. küçük harfle yapılmış kısaltmalara gelen eklerin yazılışı, kelimenin açılımına göre yapılır. kr'un(kuruşun) gibi. eğer büyük yazacak olursak madde 7 de gibi biliyorsunuz.
    18. kısalmanın sonunda nokta varsa kesme işareti gelmez, (raporlarda çok yaptığım bir hata).
    19. element ve ölçü birimlerinden sonra nokta gelmez.
    20. "alt" ve "üst" kelimelerinin yazımı, yer adı bildirmiyor ise bitişik yazılır, örneğin yer altı(ayrı) akşamüstü(bitişik)
    21. kolay gelsin.
    edit, ryhmer ile uyarısı ile bazı kısımlar düzeltildi
  9. yaşın ilerlemesi saikine muvazi olarak cumlelerde hayretimi mucib osmanlica kelimeleri hüsn-ü istimal etme gayretini peydah ettiren kadim dil.

    arabi hatti ve hurufu ile neşredilen kadim cerâid ve mecmualarda mârr-üz zikr edilen cumleleri mahzân nahv ilmine vakif olanlar degil, cumhur-u avâm da derk eder idi.

    gunumuz turkcesiyle: "yasin ilerlemesine paralel olarak cumlelerde ilgimi ceken osmanlica kelimeleri guzel kullanma cabasini ortaya cikaran eski dil.

    arapca harflerle yazilan gazete ve mecmualarda kullanilan cumleleri sadece dile hakim olan alimler degil, siradan halk da anlardi."


    1790 senesinde yazılan bir yemek kitabından alınan aşağıdaki bölüm, osmanlı türkçesinin nisbeten sade bir örneğidir:

    "türkîde turunc dediğimiz mîveye farisî'de narenc denir. portakal derler, istanbul'da şekerden leziz zuhur etmeye başladı. hatta nev-zuhur frenk hekimleri 'asitane sahil-i bahr ve ahalisi et'ime-i mütenevvia ile aluf ve fesad-ı dem hasebiyle iskorpit illetine mübtelalardır. elbet beher yevm bir dane portakal ekli lazımdır ve vacibdir.' maa-haza kendüleri illet-i müstekreh-i frengîden muallel olup bahusus oldukları arzda portakalı ancak kibarı görebildiğinden asitane'de kesreti kendülerini hayran eylediğinden hezeyan-ı gûna-gûn ederler. maa-haza alil-ül mizac olan ihvana muzır olmak melhuzdur."

    ne acidir ki 1616'da olen william shakespear'in 400 kusur sene once yazdiklarini bir tercumana veya araciya gerek kalmaksizin bir ingiliz okuyup yazarin tam olarak ne ifade ettigini, gunun kosullarindaki dusunce yapisini anlayabiliyorken bundan yaklasik 130 sene oncesinde yazilmis olan yukaridaki yaziyi anadili turkce olan ve oldukca fazla kitap okuyan 30 kusur yasinda bir turk olarak anlayamiyorum.

    türkçede 78 bin ana kelime olmasına karşın, nüfusun büyük bölümü günlük yaşamında ortalama 400 civarında kelime kullanıyor.

    girne-amerikan üniversitesi türk dili ve edebiyatı bölümü öğretim üyesi prof. dr. tuncer gülensoy, kelime hazinesi ve gramer bakımından oldukça zengin bir dil olan türkçenin ancak binde 5'ine hakim olduğumuzu kaydetti.

    yeteri kadar beyin jimnastiği yapmamak, okuma ve düşüncede tembellik, edebiyata ilgisizlik, sık kullanılan kelimeleri kaldırma girişimi, fonatik ve morfolojik yapıya uygun olmayan kelime türetme çabalarının kullanılan kelime sayısını azalttığını ifade eden prof. dr. gülensoy, şöyle devam etti:

    ''yaptığımız araştırmalarda özellikle kırsal kesimde insanların günlük sadece 40-50 kelime kullandığına şahit olduk. sadece ana kelime sayısı 78 bin olan ve dünyanın en zengin dillerinden biri olma özelliğini taşıyan türkçeyi, nüfusun çok büyük dilimi gerçek anlamda bilmiyor. çünkü, bu büyük kitle ortalama 400 civarında kelime ile yetiniyor. diğer kelimeler ise neredeyse hiç kullanılmadığı için adetaköreliyor. bu nedenle ifade gücü azalan kişiler konuşmalarında (şey), (yani), (ııı) gibi ses taklitlerini hiç şık olmamasına karşın sıklıkla kullanıyorlar.''