1. abbas kiarostami’nin fotoğrafları cermodern’de

    “tek bir fotoğraf bir filmin sebebi olabilir. sinemanın başladığı yer işte tam orasıdır, tek bir fotoğraf”

    dünyaca ünlü iranlı sanatçı abbas kiarostami’nin fotoğrafları 9 ocak -10 nisan tarihlerinde cermodern’de sergilenecek. abbas kiarostami, canon sponsorluğunda türkiye’deki en kapsamlı sergisini açıyor. abbas kiarostami’nin canon eos 5d mark iii ile çektiği 43 fotoğraf, canon ipf 9100’de sanatseverlerle buluşuyor.

    iran sinemasının popülerliğini en çok borçlu olduğu yönetmen olan abbas kiarostami, özellikle köker üçlemesi, kirazın tadı ve rüzgar bizi sürükleyecek filmleriyle dikkat çekiyor. iran yeni akım sinemasının öncüsü olarak kabul edilen kiarostami, çoğunlukla senarist, kurgu sorumlusu ve yönetmen olarak bilinse de şair, fotoğrafçı ve ressam kimliğiyle de önemli başarılara imza atmış bir ad. kiarostami fotoğrafın önemini, “tek bir fotoğraf bir filmin sebebi olabilir. sinemanın başladığı yer işte tam orasıdır, tek bir fotoğraf” sözüyle vurguluyor.

    cannes film festivali’nde altın palmiye, venedik film festivali’nde altın aslan ve akira kurosawa ödülü gibi birçok ödül alan kiarostami, sanatını şiir, set tasarımı, resim ya da fotoğraf ile ifade eden sayılı yeteneklerden biri olarak biliniyor. kiarostami’nin sergisi, kar manzaraları, yol ve ağaç fotoğraflarıyla otomobilden çekilen görüntülerden oluşuyor.

    cermodern’de sergilenecek büyük ölçekli 43 fotoğraf çalışmasının yanı sıra, sergi alanı içerisinde oluşturulan sinema salonunda sanatçının video işleri de izlenebilecek.
  2. son yıllarda modern sinemaya ulusal damgasını vuran ve dünyanın her yanında sinema severlerin ilgiyle izlediği, son derece canlı, üretken bir sinema anlayışı sunuyor iran. bu sinemanın en önde gelenlerinden biri, dünyaca saygı duyulan ve muhtemelen kendi ülkesi dışında çok daha iyi tanınan biri abbas kiarostami. öyleki martin scorsese için “dünyanın en sanatsal sinemasını kiarostami yapıyor” ve yine jean – luc goddard’a göre “sinema dw griffith’le başlayıp kiarostami ile sona eriyor”. o yalnızca bir sinemacı değil çok iyi bir fotoğrafçı ve şair de aynı zamanda.

    geçtiğimiz cumartesi günü fotoğraf sergisi vesilesiyle bir de söyleşi var usta sanatçıyla. cer modern'e gidenler bilir epey de büyük bir konferans salonu vardır. salon tıklım tıklımdı hatta ayakta izleyenler ve içeriye giremediği için dışarda kalanlar vardı. son yıllarda bir sanat etkinliğine ankara'da bu kadar büyük bir ilgi gösterildiğini görmemiştim. doğrusu ya çok sevindim. bu kadar şiddet, nefret ve kavganın ortasında insanın insana umudu artıyor küçücük de olsa. ama söz konusu abbas kiarostami olunca da anlaşılır bir durum aslında. söyleşi başlamadan önce roads of kiarostami belgeselini izledik. söyleşi çok samimi ve keyifliydi genel olarak. birkaç "aman şu adamı köşeye sıkıştırayım" sorusu bile ortamın sıcaklığını ve kiarostami'nin içtenliğini bozmadı. fotoğraftan, şiirden, genel olarak edebiyat ve sanattan konuşuldu. annesi, uçak yolculukları ve kargalarla ilgili anektodları salonu kırdı geçirdi. "gündelik hayatın sorunlarına müdahil olmamaya çalışıyorum sanatımı icra ederken ama bu dünya meselelerine duyarlığım olmadığını göstermez, sanatı gazeteleştirmemeliyiz" cümlesi sanat anlayışını epey güzel anlatıyor bence. hem sinemada, hem fotoğrafta ve hem de şiirde sadeliği tercih ettiğini söyledi sık sık. hayatla ve geçmişle ilişkisini "geçmişten üzüntü duymuyorum çünkü ancak yapabileceklerimi yaptım ve elbette isteklerimin de çoğunu hayata geçirdim." sözleriyle anlattı.

    ardından sergiyi gezdik. fotoğrafla ilgisi olan olmayan herkesin görmesini öneririm. kiarostami'nin sadelik anlayışını sanırım rahatça anlayabiliyoruz fotoğraflarından. serginin giriş ücreti öğrenci: 10 tl, tam: 15 tl.

    aşağıdaki cümleler fotoğraf sergisinden ve kiarostami'nin fotoğraf ve görüntüye ilişkin görüşlerini açıklıyor:

    "başlangıçta kelime vardı denir, ama benim için başlangıç her zaman görüntüdür. ne zaman bir sohbet hakkında düşünsem, hep bir görüntüyle başlar. ve fotoğrafın en sevdiğim tarafı tek bir anın yazıtı olmasıdır: tamamen fanidir. bir fotoğraf çekersin ve bir saniye sonra, herşey değişmiştir."

    "benim filmlerimde konumlanan doğa, fotoğraflarımda da görülebilir, aslında filmlerimin fotoğrafıma daha yakın olmasını ve hikaye anlatımından daha uzakta olmasını isterim. her ikisinin farklı mecralar olduğu doğrudur, ancak benim görüşüme göre en ideal durum bu iki mecranın, -fotoğraf ve sinema-, birbirine en yakın olduğu durumdur."
  3. segide künye olmaması biraz sinir bozucuydu ben zaten künye meselesine çok takığım. steve mccury segisinde de künyelerin yeri bir seri fotoğrafın en sonunda liste halindeydi. insan baktığı fotoğrafın bağlamını algılayabilmek için tee en sona gidip künyeye bakıyor sonra fotoğrafa geri dönüyordu. en sonunda göreviye bu serginin küratörü kim diye sormuştum. steve mccurynin kendisiymiş. insan hem fotoğraf çekip hem küratörlük yapamıyor bence ama fotoğrafçılığına laf ettirmem tabii. kiratominin sergisinde de sadelik ve doku ön plandaydı ama bazı fotoğraflarını, kadrajına almaması gereken detayları alıp sıradan hale getirmiş bence. tabii künye olmadığı için şu ya da bu fotoğraf diyemiyorum ben sergilerde eserden ziyade hep künyelerin fotoğraflarını çekerim. onun dışında bazı fotoğrafları da fazla sıradandı. konuyla amatör alakası olan birinin gezisi sırasında çekebileceği cinsten şeyler. misal bu serginin en sonunda (burhan doğançay ve yahon chang sergisinin girişine dik son duvardaki resim) bir duvar yüzeyine gelen yapraklar. fazla alelade. o duvara bakınca büyükelçilik duvarları aklıma geldi hatta. ironik bir şekilde de serginin en güzel fotoğrafı girişte zannımca. yine bir duvar yüzeyi ve pencere yahut bir açıklık fakat bu açıklık duvarın kendi dokusuyla (kendi malzemesiyle kapanmış) ya da mevcut duvara bu şekil sonradan verilmiş önüne de gerilmiş ip üzerine bir sıra düzensiz mandal dizilmiş. ha ne gördün bu fotoğrafta bu kadar derseniz tam bir tarifi yok ama kime göstersem bayılıyor insana hissettirdiği tanıdık bir his duygu var. (şu resim: http://i.hizliresim.com/Rk3dz7.jpg )