1. "arzu kandırıldıktan sonra haz biter ve yeni bir acı başlar. arzunun başlangıcı, arzu tatmin edilinceye kadar acı ya da elemdir. yaşamın esası, öyleyse acıdır, zira arzu sonsuzdur."

    ahmet cevizci, felsefe sözlüğü, "acı" maddesi
  2. ruhsal olanı fiziksel olanından bazen daha fazla acı verebiliyormuş dedirten olay. nasıl olduğunu hala düşünürüm, çözemiyorum.
  3. sanırım kendimi ve acı çekmeyi harfi harfine, en güzel şekilde açıklayabileceğim dostoyevski'nin şu pasajıdır:

    "belki de insan yalnızca refahtan değil, acıdan da aynı ölçüde hoşlanıyor. hatta acının mutluluk kadar yararlı olduğu bile düşünülebilir. insanın yeri geldiğinde acıyı, tutkuya varan derecede sevdiği bir gerçektir. bunu anlamak için insanlık tarihine bakmaya gerek yok, yaşamın ne olduğunu bilen bir insansanız kendi kendinize sorun yeter. benim kişisel düşünceme göre, yalnızca refahı sevmenin biraz ayıp yanı bile vardır. iyi mi kötü mü olduğunu bilmem ama bazen bir şeyleri kırıp dökmenin bile kendine özgü bir tadı olabiliyor. bu açıdan, ben ne yalnız başına refahı, ne de yalnız başına acıyı yeğlerim. acı, kuşku demektir, yadsıma demektir. bununla birlikte insan gerçek acıyı tatmak istediğinden, çevresinde bir kargaşa yaratmak, yok etmek, dağıtmak hevesinden asla kendisini uzaklaştıramaz. bizim manevi varlığımızın biricik kaynağı acı değil mi?"
  4. insanı olgunlaştırır.