asaf halet çelebi

Kimdir?

"ilhamını asya, tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, eski doğu medeniyet ve masallarından alan egzotik şiirleriyle tanınmış cumhuriyet devri şairidir.

gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. on sekiz yaşlarına kadar aruz vezniyle klasik divan şiiri tarzında rubai ve gazeller yazdı; ancak bu şiirlerle o günkü edebiyat anlayışında bir yenilik yapılamayacağını anlayarak bundan vazgeçti. 1937'den sonra serbest ölçü kullanmaya ve batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı.

yeni şiir akımının önde gelen dergilerinden ses, hamle, sokak, servet-i fünun-uyanış'ta ve gün gazetesinde 1938-1941 yılları arasında ilk şiirleri yayınlandı. bu şiirlerinde ergenlik çağına ait duygular, çocukluk, masallar ve tekerlemelerin gerçeküstü dünyası gibi temaları kullandı; soyut şiirin o dönemdeki tek temsilcisi oldu. ilk defa 1939 yılından itibaren yayımladığı ve kapalı garip ifadesiyle devrin şiir okuyucusunu yadırgatan yeni şiirleriyle edebiyat çevrelerinin dikkatini çekti.şair, mensur şiir ya da şiirsel düzyazı olarak adlandırılabilecek bir tarzda da kalem denemelerine girişmiştir. ilk örneğini 1938 yılında yayımlanan "kasap" ile verdiği bu tarzda sekiz metin yazdı.

çelebi, 1940'tan sonraki türk şiirine daha çok ses yankılanmaları yoluyla, islam tasavvufu ile eski doğu din ve kültürlerinden aldığı yeni tem ve motiflerle değişik bir söyleyiş getirdi.[6] bütün bir insanlık tarihinden izler taşıyan ve tadına varmak için ilgili tüm kültürlerden haberdar olmayı gerektiren şiirler yazdı. hırsız, trilobit ve cüneyd adlı şiirlerinin fransızca çevirileriyle birlikte 45 şiirin bulunduğu he'nin (1942) ardından aynı çizgide on şiirin yer aldığı lamelif'i (1945) yayımladı.

1940’larda liberal hatta sosyalist kimlikli yayın organlarında yazıları yayımlanan çelebi, özellikle haftalık gün gazetesindeki yazılarında, dönemin başlıca tartışma konusu olan eski-yeni meselesini işledi; eski kuşakları oldukça sert ifadelerle yerdi. doğulu sanatçılara yönelik incelemeleri ve kitap tanıtma yazıları yazdı. 1940-1942 yıllan arasında resim, müzik ve bilimle ilgili yazılar da kaleme aldı. 1942-1949 arasında yazılarına ara veren sanatçı, 1949’dan itibaren muhafazakâr dergilerde adını duyurmaya yöneldi. ilgisi hint edebiyatı’na yöneldi ve işlediği konulara islami cepheden bakmaya başladı.

bütün şiirlerini topladığı ve daha önceki kitaplarında yer almayan sekiz şiiri içeren om mani padme hum (1953), 1953’te yayımlandı. yeditepe (1950), istanbul (1954-1956) ve türk sanatı (1958) dergilerinde şiirlerini yayımlamayı sürdüren asaf halet, istanbul dergisinde yayımladığı benim gözümle şiir davası (temmuz-aralık 1954) adlı altı makalede poetikasını açıkladı. ses, imge, anlam ve düşünce olarak kültürler arası ve metinler arası bir nitelik taşıyan şiirleriyle asaf hâlet, türk şiirinde "modern-gelenekçi" tavrın temsilcisi oldu."


  1. sevimlice görüntüsüne uygun olarak günlük yaşamında da pek neşeli, herkesi mutlu eden türden biriymiş asaf halet. şiirlerinde fazlasıyla ezoterik, gnostik terimlere ve cümle kalıplarına, yine tasavvufi kişiliklere ve düşüncelerine yer verir. saatleri ayarlama enstitüsü adlı tanpınar eserinde yangeldi asaf bey'in kendisinden esinlenildiği düşünülür. son olarak muhtemelen en ünlü şiiri olan "ibrahim"i paylaşalım efendim.

    ibrahim
    ibrâhîm
    içimdeki putları devir
    elindeki baltayla
    kırılan putların yerine
    yenilerini koyan kim

    güneş buzdan evimi yıktı
    koca buzlar düştü
    putların boyunları kırıldı
    ibrâhîm
    güneşi evime sokan kim

    asma bahçelerinde dolaşan güzelleri
    buhtunnasır put yaptı
    ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
    güzeller bende kaldı
    ibrâhîm
    gönlümü put sanıp da kıran kim
  2. söylenenlere göre yakasında taşıdığı gülü canlı tutmak için, onu minik bir su şişesinin içinde taşırmış. ince ruhlu, kibar ve bir o kadar da güzel bir insan gibi.
  3. adı ferhat olan biri görünce "dağın içinde ne var ki güm güm öter, ya senin içinde ne var ferhaaaaaaat" deme isteği yaratan şair. bazen ise nedensiz om mani padme hum şiiri aklıma gelir ama ne anlatmak istediğini bilmem. kütüphanede pali metinlerine göre buddha kitabına rastlamıştım, sanskritçe bilir, doğu mistisizmiyle ilgilenirmiş.
    zei
  4. asaf haleti neden sevdiğimi bir türlü anlayamazdım, ansızın buldum sebebini: sevilenin bedeninde ölümlülüğü duyduğu için. dünyadaki belki en masalsı anlarda, yanındaki bedenin sonlu oluşunu dehşetle hatırlamayı anlattığı için. (bkz: kunala - asaf halet çelebi)