• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.80)
atonement - joe wright
1935 yazının en sıcak gününde, on üç yaşındaki briony tallis, ablası cecilia'nın soyunup yazlık evlerinin bahçesindeki küçük havuza girdiğini görür. tıpkı cecilia gibi cambridge'den yeni dönmüş olan çocukluk arkadaşı robbie turner de kızı gözlemektedir. o gün sona ermeden bu üç gencin hayatı bir daha düzelmemek üzere değişmiş olacaktır. robbie ile cecilia başlangıçta hayal bile etmedikleri bir sınırı aşacak ve küçük kızın hayal gücünün kurbanı olacaklardı. başkalarına ait sırlara tanık olan briony, bir suç işleyecek ve bu suçun kefaretini ödemek için ölene kadar çabalayacaktır. booker ödüllü yazar ıan mcewan'ın en yetkin kitabı olan kefaret, edebiyat çevrelerinin alkışladığı bir başyapıt. çocukluğu, aşkı, savaşı, ingiliz toplumunu ve sınıf ayrımını akıcı, etkileyici bir anlatımla sunarken utanç ve bağışlama, kefaret ve günahları hoşgörmenin güçlüğü üzerinde düşünmeye yöneltiyor.
 


  1. içerdiği yaklaşık 4 dakikalık plan sekans vesilesiyle izlediğim filmdir. izlemeden ne fragmanına, ne konusuna ne de afişine dahi bakmamıştım. Bu yüzden geçişler benim için oldukça şaşırtıcı olmuştu. Olaylar olumlu anlamda beklentimin dışında gelişti.

    concon birkaç gencin çılgın attığı malikanenin zengin ve lüks yaşantısından, savaş alanlarına, oradan da bir yazarın içe bakış hikayesine uzanan öykü.
  2. bir oscar, iki altın küre sahibi 2007 yapımı filmdir. ingiliz filmlerinin vazgeçilmez oyuncularından keira knightley ve james mcavoy'u biraraya getirmiştir. kitaptan uyarlama bir filmdir. öğretmen adayı olduğum halde beni küçük bir çocuktan nefret ettirmiştir. ama gerek oyunculuklar, gerek müzikler gerekse de zamanla değişen karakterler bakımından mükemmeldir. hele de james mcavoy ve keira knightley mükemmeldir. film bana aşırı gerçekçi geldi. yönetmeni pride and prejudice (2005) 'in yönetmeni olan joe wrigt efendim. anladığım kadarıyla bu adamın elinden çıkan her iş güzel olacağa benziyor. bir de james mcavoy ve gözleri diyorum.
  3. yeni izlediğim ve benim gözümde kliselerle dolu bir film. sinematografisi harika, o ayni.

    bundan sonrası spoiler olabilir bastan söyleyeyim.

    -zengin, hovarda genc kiz, evin hizmetçisinin burslu okul kazanan oğlu.
    -esas kiza sosyal statüsünden dolayı yaklasan, zengin ama banal, ahlaki açıdan bozuk genc fabrikatör.
    -fakir olduğu icin sözüne itibaredilmeyen, aslinda gecenin kahramanı delikanlı. neredeyse yesilcam.
    -ya hapishane ya ordu. bu da rus romanlarından geliyor.
    -savas sahneleri zaten baska bir filmden kopyala-yapistir yapilmis gibi.

    filmin beklemediğim kismi hem cecilia'nin hem de kardesinin aristokrat hayatlarını bırakıp hemsire olmaları oldu. bir de sonunda cecilia'nin ölmesini beklemiyrdm. o biraz ani gelişti zaten.

    yine de film yorumlarında kucuk kıza cok yuklenilmesi bana doğrular gelmiyor. 13 yaşında bir cocuk ayni gun içerisinde hem o mektubu buldu, hem ablasıyla sevgilisini kütüphanede basti, hem de kuzeninin istismar edildiğini gordu. icten ice suclunun o olmadigini biliyor olmasina ragmen esas oğlanı suçlaması bana cok da sasirtici gelmiyor.

    -filmin daktilo seslerine karışan müziklerini cok beğendim.

    diziden cikarilacak anafikir: coluk çocuğun dolasacagi yerlerde halvet olmayin.