• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.47)
ayla - can ulkay
film, kore savaşı'nda yaşanan gerçek ve çok dramatik bir hikayeyi beyazperdeye taşıyacak. 1950 yılında savaşta yer alan süleyman astsubay savaş meydanında küçük bir kız bulur. 5 yaşındaki bu koreli kız yetimdir ve nereye gideceğini bilmemektedir. astsubay kızı yanına alır ve ayla ismini verir. birliğin neşesi haline gelen ayla ile astsubay kısa sürede baba-kız gibi olurlar. ancak 15 ay sonunda birliğin türkiye'ye geri dönme kararı çıkar. ayla'yı bırakıp dönmek istemeyen süleyman astsubay her yolu denese de kore kanunlarını aşamaz. küçük kızı geride bırakmak zorunda kalan süleyman ve yetimlere uygulanan sisteme dahil olarak yetimhaneye verilecek olan ayla son vedalarında tekrar bir araya gelmeye söz verirler. yıllar ikiliyi yeniden buluşturacak mıdır?... (beyaz perde)


  1. güzel filmdi. ağlattı.
    ülkemizin oscar aday adayı olması sevindirici umarım son beş film arasına girebilir. ali atay'ı çok iyi buldum. filmi kaliteli yapan unsurlardan biri ara rollere yine tanınmış iyi oyuncuları koymuş olmaları ancak çok eleştirilen nokta çetin tekindor'un role çok yakışmaması oyunculuğu tartışılmaz üstad ama süleyman astsubay'ın yaşlılığına daha benzeyen bir oyuncu tercihi olsa daha iyi olurmuş.

    kim seol (küçük ayla) ne kadar tatlı bir çocuk baba dedikçe ağlattı beni.
  2. ismail hacıoğlu'na bayıldığım film. rolünden midir, gülüşünden midir bilemedim. zaten çok film kültürüm olmadığı için şurası şöyle burası böyle diyebileceğim kötü bir eleştirim yok. aksine ben baya beğendim, zaten gerçek olduğunu bilerek izlemek filmi iki kat dikkatle izlemenizi sağlıyor ve ben genelde bir buçuk saatten fazla filmleri seyretmeyi çok sevmesem de bunda hiç saate bakmak aklıma gelmedi. tüm rollerdeki yan rol, başrol ayırt edilmeksizin neredeyse herkesin tanınan ve herkesçe bilinen oyuncular olmasına şaşırdım. sonda süleyman astsubay'ın yaşlılığını çetin tekindor oynamasaydı da başkası mı oynasaydı diye düşündüm ama muhtemelen benim içerde izlememden ötürü aklımda celal baba olarak kalmasından kaynaklı bi değişik geldi. o ses tonu falan direkt celal babayı getirdi benim aklıma. kısacası tatlı bi filmdi.
    !---- spoiler ----!

    süleyman astsubayın eşinin sevgisinin naifliği, bu konuda ona çok destek olması... elinden geleni yapması ve resmen kendi yaşamış gibi sahiplenmesi ne kadar tatlıydı. bayıldım resmen. herkes bu yıllarca süren bekleyişe bu kadar sabırlı, bu kadar benimsemiş, bu kadar anlayışlı olmayabilirdi.

    !---- spoiler ----!
  3. filme vermiyorlarsa bari ayla'ya oscar versinler diye düşündüğüm film. o nasıl bir oyunculuktur; konuşmadığı kısımlarda da kâh güldürdü, kâh iç burktu(*:evet ağlamadım). diğer oyunculuklar konusunda ilk yoruma katılıyorum, tekrar etmiş olmayayım :)

    !---- spoiler ----!

    kavuşma sahnesindeki, ayla'nın üstündeki kıyafeti gerçekle aynı yapmış olmaları hoş bir detaydı. gerçek fotoğrafları görünce ali karakteri için oyuncu seçimini tekrar takdir ettim :)

    !---- spoiler ----!
  4. tanım: türkiye'nin oscar aday adayı filmi.

    !---- spoiler ----!

    çetin tekindor içeride dizisi yüzünden saçlarını kesemedi diye ne kadar eğreti oldu ise, ali atay'ın mecnun karakterinden çıkamayışı da o kadar göze kötü gözüken bir şeydi. fatmagül'ün yengesindeki tiksinç nefret de yine eski karakterden çıkamayıştı. kim 1 milyon ister murat sakil hatta tiksinç durmuş, bu kadar kötü olunamazdı doğrusu. arka sıradakiler gamze acilen ingilizce aksan dersi almalı, kulaklarım kanadı.

    !---- spoiler ----!

    ve ayla'yı oynayan kız çok minnoştu. bir de görüntü yönetmenine biri mutlaka ödül vermeli, şahane bir iş yapmış. renkler, mekanlar, çekimler çok güzel ve kaliteliydi. ha bir de ismail hacıoğlu hakikaten başarılı adam, bravo diyorum.
  5. film sektörü; en etkili reklam ve en etkili düşünceyi kontrol sistemlerinden birisidir. tıpkı tarih yazıcılığı gibi, gerçek tarihten çok tarihi yazıya aktaran subjektif bir yazarın yazdıkları gibidir. insanların kitleler halinde bir şeye sempati duyması veya nefret duymasını sağlayabilen güçlü bir sektördür film sektörü. ben toplumumuz adına ayla filmi gibi tarihimizi ve kültürümüzü aktaran filmlerin çekilmesini destekliyorum ve reklamının yapılmasının da taraftarıyım. gelelim filmimizin içeriği hakkındaki düşüncelere bence güzel bir konuyu ele almışlar bu filmde, kore savaşındaki türk askerlerimizin fedakarlıklarını güzel bir biçimde aktarmaya çalışılmış fakat ne kadar başarılı tartışılır ben bu filmin günümüz sinemasıyla yarışabileceğini inanmıyorum, yabancı yapıtlara baktığımızda özellikle yahudi yapımcılar tarafından piyanist, hayat güzeldir tarzı filmlerin o ruhu aktarabilme gücüne ulaştığını sanmıyorum. ben filmi kız arkadaşımla birlikte izledim o da ağladı ama beni o kadar da etkilemedi, bu senaryoya daha iyi bir sahne yakışırdı dediğim çok yer oldu, yine de desteklenmelidir, türk sineması adına umut vericidir.
  6. Filmin ilk kısmı ağır amerikan propagandası kokmakta. Resmen türkiye'yi eziklemeye çalışmışlar. "Amerika ister biz yaparız" bunun en bariz örneği zaten. Sonra arada yalandan gaz vermişler 1 türk askeri 100'ününe bedeldir tarzında. Ayrıca askeri geçmiş ve uygulamaları hakkında hiç bir fikirleri yok günümüzden uygulamarı 60 yıl öncede varmıs gibi göstermişler.

    Ama ikinci kısmı güzel. "Babam ve oğlum" tadında olmuş.

    Filmin sonunda gerçek fotoğraflara bakmanızı öneririm. En sadık kalınan kısım bu olmuş.

    Filmin gerçek kahramanı bugün vefat etmiş.
    http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-ayla-filminin-esin-kaynagi-astsubay-suleyman-dilbirliginden-aci-haber-40670812
  7. bazı konular çok yüzeysel geçilmiş.
    dönemin türkiye'si, kore'si. türkiye'nin savaşa gidiş süreci, türkiye'deki siyasi ortam. 50'lerin dili - kültürü çok az yansıtılmış.
    aksiyon sahneleri falan ı-ıh. şu murat yıldırım iki cümle ingilizce konuşabilirdi mesela, adam tercüman yahu :d
    bir de mukaddes yenge var ki nerede görsem itiyor beni ekrandan. (*:swh)

    türk filmi sonuçta, komedi değilse; ağlatıyor olması şart. ağladıysan 10 numara film.
  8. bu yazıyı okuyunca aklıma bu film geldi direk.

    konu okur-yazarlık sınavı
    ""
    ...
    yıllardan beri devam eden bir uygulamadır bu. dönem dönem halk eğitim merkezlerinde bu tarz kurslar olur ve günümüzde ilkokul diploması sembolik bir kağıt parçasından ötesi değildir.

    rahmetli babam ilkokul 4.sınıftayken dedem vefat ettiği için okulu bırakmak zorunda kalmış ve tek başına ailenin yükünü sırtlamış.

    20 yaşında askere gitmiş ve belki dünyayı görebileceği tek fırsat olduğu için gönüllü olarak kore’ye gönderilen barış gücü birliğine katılmış.
    1,5 aylık gemi yolculuğu sırasında sol kulak zarı patlamış ve kore’de amerikan birliğinde ameliyat olmuş, 6 ay amerikalıların arasında kalmış ve orada amerikan askerlerinden ingilizce öğrenmiş.

    20 yılımı bu memleketin okullarında geçirdim daha babam kadar çok kitap okuyan birine rastlamadım. dünya klasiklerinden divan edebiyatına kadar eline ne geçerse okurdu.

    vatan sevgisini, atatürk sevgisini ben babamdan öğrendim. bu adam 60 yaşına kadar diplomasız yaşadı en sonunda halk eğitimin açtığı sınava girerek ilkokul diplomasını aldı.

    babamın o diplomayı aldığı gün göz bebeklerine oturan sevinci ben son nefesime kadar unutamam.

    zaten 5 yıl sonra da vefat etti.

    illa bir şeyleri eleştirecekseniz köprü zamlarını eleştirin. hayatlarını hiç bilmediğiniz insanların küçük sembolik mutluluklarından çekin elinizi.""
  9. Parayı basıp güzel sahneler çekmişler, kostümleri de çok beğendim. Hikaye zayıf, oyunculuklar zayıf, çetin tekindor’u filmlerde sürekli olarak son ve büyük koz olarak izlemekten de sıkıldım, kabak tadı verdi.

    Dönemin ruhunu yansıtabildiklerini düşünmüyorum, hele askeri kültür hakkında hiçbir araştırma yapılmamış gibi gözüküyor.

    Yer yer duygulandırdı evet ama bu bir filme başarılı demek için elbette yeterli bir neden değil. Standart yerli yapım gişe filmi. trailer