1. genelde hiçbir zaman sevilmediğim ve sevilmeyeceğim inancına sahip biri oldum. muhtemelen şu vereceğim örnekte de sevilmiyorum ama hafif bir işkillenme söz konusu. burada da hiç bu tarz konular açmak istemiyorum. ama çok dolmuş da görüyorum kendimi. sevilmediğim inancı yanlıştır belki ama sevilmeyeceğim kesin doğru. gerçi ben o sevilmeyeceğim düşüncesi için genelde şöyle bir bağlantı kurardım: "bu zamana kadar sevmediler bundan sonra da sevmeyecekler." aslında sevilen bir insandım bir ortama girdiğimde falan. ama burdaki sevilmekten kasıt aşık olunmak, hoşlanılmak falan galiba...
    bir türlü konuya giremedim. bir ortamdaki bir çocuk mu diyeyim adam mı diyeyim, bir şekilde benim telefonumu almıştı. aslında bana bir şey danışmak istedi. ben ona mesaj atmıştım. ses etmemişti hiç. alındığını düşündüm yardımcı olamadığım için. o ortama da epeydir gitmiyordum. ben de mesaj attım. belki de ben kaşındım. işinizi hallettiniz mi tarzında bir mesaj yazdım. beni tanımaya çalıştı, telefonumu kaydetmemiş ... ama bakın hemen tanıdım falan tarzı bir şey dedi. sonra yarın müsait olup olmadığımı sordu. çay içmekmiş niyeti. ben de bahane uydurmadım aslında ama galiba yine de bir bahane uydurdum. bir de üstüne onun gibi sol görüşlü ve muhtemelen kürdistan hayali olan birine "ne için, demokrasi nöbeti mi" falan tarzı bir şey deyiverdim. çok komik. ama sebebim var, bu aralar taksim'de oluyorum deyince, belli mi olur dedim. ona bir şey demedi mesela. sonra sanki alındı gibi geldi bana. ama muhtemelen bana öyle geliyordur. erkeklerle ilgili bana öyle gelen çoğu şeyde bana öyle geliyordur çünkü. keşke benim kadar zeki bir insanın başka konularda da algısı açık olabilse. zeki olduğumu ben iddia etmiyorum. başkalarının hakkımdaki bazı lafları işte... işte bakın! belki de alınmadı. işte yine bilemedim. neden? çünkü ertesi günü başka bir konu için mesaj atmıştı... kitaplar satıyor o... güzel kitaplar var falan demişti bakmak istersen. siz kalıbından sen kalıbına geçti. benim böyle özellikle de erkeklerle titanic filmindeki burjuvazi kadınlar gibi "siz" kalıbıyla konuşmam da ilginçtir ha... bu da çok sosyolojik bir boyut benle ilgili...
    hasılı ondan uzak durmakla iyi edip etmediğimi henüz çok anlamadım. bunun sebepleriniyse anlatmaya biraz üşeniyor biraz çekiniyorum... ama ne de olsa "ayrı dünyanın insanı"yız. belki de çok sabit fikirliyim. bu da bir gerçek... ayrı dünyanın insanıyız. ne güzel hem cana yakın, hem çok kitap okuyan hem de büyük ölçüde yakışıklı birisi.
    ama "ayrı dünyanı insanı"yız.
    hem benle ilgilendiğini kim söyledi ki size?
  2. ayrı dünyaların insanları mutlu bir ilişki yaşayabilir. aynı dünyaların insanları sonu pişmanlıklarla dolu yıkık dökük bir ilişki yaşayabilir. kısacası bu işler gönül işleri. soyut kavramlar söz konusu. ben hep söylerim, ahmet kaya da söyler; su akar yatağını bulur.