1. ben nerede hata yaptım oturur bir bir sayarım aslında,
    saat bile verebilirim uzayı bir anında durdurup, üzerinde uzlaştığımız saatler söylerim sana,
    bak, derim, ben tam şu anda, güneş tam şu konumda, dünya güneş’e şu şu açıyla yaklaşıyorken,
    akreplerin, cetvellerin ve adımların kendilerini ölçtükleri bir sahanlıktan,
    bir sabahlık doğmamış güneşler sipariş ederim istersen sana,
    acıktıysan ve bir gündüzü yemek istiyorsan.

    ben nerede hata yaptım, diyorlar ki insan hata yapmaz,
    hata yapmak için çok büyük evren, insan acı çekmez, acı çekmek için çok büyük evren,
    iki oda bir salonun hükmü olmaz, siz beni daha geniş odalara alın, odalar genişledikçe bilhassa insan kendini fark etmez.

    ismail nerede hata yaptı, ibrahim nerede hata,
    mustafalar ne zaman berk’e, ayşeler ne zaman ada’ya,
    annem nerede hata yaptı, hangi adımı yanlıştı düşerken bir şeylere tutunduğunda,
    güne hangi yanlış besmele, hangi yanlış ayakla başladıydı,

    anneler hata yapmaz adları ayşe’yse, babalar hata yapmaz mustafa’ysa kardeşleri,

    sen ne zaman böyle insan oldun diye sordulardı,
    ben ne zaman unuttum senin o eski yüzünü, o zamandı diye düşündüydüm,
    her yere notlar yapıştırmıştım, post-itler yapıştırmıştım ekranlara,
    buzdolabına elektrik su faturaları, pizzacı, sucu reklamları beyaz eşyalara,

    unutmamam gereken bir şey vardı, ne olduğunu bilmiyordum,
    her yere her şeyi hatırlatacak bir şeyler asmıştım, unutmayayım diye kim olduğumu,
    hatırlamıyorum şimdi o eski yüzümü,
    insan hata yapmaz demişlerdi bana, hatırlamıyorum şimdi o ilk doğduğum yüzümü.

    kaç gün oldu, kaç saat geçti, güneş bugün saat kaçta doğdu, kaç dakika kısaldı gece, dünya şimdi uzayın tam
    olarak neresinde, on dört milyar yaşında mıyız hala, ayşe’ler mustafa’lar bunun neresinde.

    “bunları hiç umursamadı kadın,
    gregoryen takvim’e göre yirmi beş ocak bin dokuz yüz seksen dört’te, saat on üç’ü iki geçe, jüpiter güneş’e girdiğinde,
    kuzey yarım kürede kış, günler iki dakika daha kısaldığında, dünya’nın son aşk mektubunu aldı, okudu,
    katladı,
    oturduğu masanın sallanan ayağına sıkıştırdı mektubu,
    masa artık, sallanmıyordu.”