1. bir gregor samsa değilim ama sanırım genlerimde hamamböceklerinden parçalar var. hamamböcekleri hızla ilerlerken aniden durup nedensiz başka yöne doğru gitmeye başlarlar ya bu bende de var. çocukluğumda zaten maymun iştahlıydım. büyüyünce adam olur dediler olmadı olamadı. bir anımı anlatayım izninizle;

    tıp fakültesini yeni bitirmiştim. babam inanılmaz gurur duyuyor bu olaydan. arkadaşlarının kafasını sikiyor sürekli oğlum şöyle böyle yapacak hayatlar kurtaracak muhabbeti. bir ay kadar çalıştım yapmak istediğim işin bu olmadığını anladım çıktım babamın karşısına.

    ben: baba bana biraz para lazım.
    babam: para köpeğin olsun doktorum. ne yapacaksın araba mı alacaksın en kralını alırım oğluma.
    ben: doktorluk bana göre değil. mutlu olacağım işi yapmak istiyorum.
    babam: ne iş yapacaksın.
    ben: doğada yaşayıp kuş gözlemcisi olacağım.
    babam: ne kuşu amuğa goyayım ya.
    ben: kuşları gözleyeceğim işte.
    babam: bunun için benden para mı istiyorsun.
    ben: evet.
    babam cüzdanını çıkardı tüm parayı önüme attı. kredi kartını da verdi.
    babam: al bunları kuş mu gözlemleyeceksin ne sikim gözlemleyeceksin siktir git gözükme bir daha gözüme. beni evlat katili etme siktir git amına koyduğumun çocuğu. kuş gözlemleyecekmiş sikik. gülme lan amına koyduğumun çocuğu çok mu komik.

    bu benim klasiğim sürekli bir şeyler yapmaya uğraşır aniden bırakıp başka bir iş peşinde koşarım. kuş gözlemlemek keyifliydi ama bir süre sonra o da sıkmaya başladı. benim gibi adamın sanatla uğraşması lazım bir şeyler üretmem lazım derken sinemayla tanıştım.

    çok sinema izleyen biri değildim. tanıştığım bir kaç kişi sayesinde bu işe daldım. iki üç yıl teorik ve pratik sinema dersleri çalıştım kısa filmler çektim vs vs. sonrasında bir uzun metrajlı film çektim. çok başarılı olmadı ama olsun ben seviyorum. bu filmi çekmek inanılmaz bir tecrübe oldu. artık iyi bir film çekebilecek birikimim vardı ben ne yaptım. sikeyim sinemayı ya dedim sıkıldım. bıraktım sinema işlerini. ticarete atılmaya karar verdim.

    bir şirket kurup tekstil ürünlerini çoğu rusya olmak üzere on kadar ülkeye satmaya başladım. ilk zamanlarda bu ülkeleri falan gezmek zevkli gibi geldi. para kazanıyorum geziyorum falan. sonra napıyorum ben ya hissi geldi. kapitalizmin küçük bir dişlisi olarak çalışmak istemediğime karar verdim. şirketi devrettim.

    tekrar doktorluk yapayım kutsal meslek falan dedim ama hasta ve yakınlarının saçmalıklarına dayanamadım.

    insanlardan uzakta bir roman yazayım dedim. kaz dağlarında sakin küçük bir çiftlik kiraladım. sessiz sakin huzur içinde kitabımı yazmaya başladım. romanın finaline kadar geldim. ama o arada (bkz: özgür kasaba christiania) yı keşfettim. ve orada mutlu olabileceğime karar verdim. benim yerim orası diye düşünüyorum bakalım kabul edilirsem deneyimleyeceğim.

    birde şu vardı. http://youreads.net/baslik/bes-bin-lira-ile-is-kurmak--48357?go=ben

    ekşi sözlük'te şöyle bir şey yazmışım. konuyla ilgili gibi.

    !---- spoiler ----!

    ''türkiye'nin doğusunda çapkınlık yapmanın daha kolay olması'' olarak açacaktım ama 50 karakter sınırı beni doğru yola itti diyebilirim.

    kars'ın digor ilçesinde mecburi hizmet yaptığım yıllara gidelim. halk arasında genç kız yok denilecek kadar az. hepsi batıya göç etmiş sadece yaşlılar ve çocuklar var. çapkınlık yapmak imkansıza yakın.

    japonya'da yaşadığım döneme gidelim. kadın çok fazla. kadınlar boşanmaktan korkuyor. erkeklerini mutlu etmek için deliler gibi uğraşıyor. erkeklerin umurunda değil bu zaten kadının yapması gereken bir şey.

    kars'a dönelim. çok az sayıda devlet memuru kadın var. onlar o kadar yalnız ve mutsuzlar ki. depresyonun dibinde debelenmekteler. konuşabilecekleri üç beş kişi var onların da tek derdi kadınları sikmek. kadınlar bunu isteseler bile bunun alenen olmasından rahatsız.

    japonya'ya dönelim. kadınlar mutsuz. çapkınlık yapma imkanları var mı tabii ki var ama japonya'da dedikodu lobisi inanılmaz çalışıyor. erkeklerin ağzında bakla ıslanmıyor. bir kadın bir japon erkeğe verirse bunu herkes anında duyuyor.

    kars'a gidelim. kadınlar kendilerini çok yalnız hissediyorlar. ben ise onlardan hiçbir talebim olmadan sadece onları dinliyorum. konuşulacak adam bulunca bırakmıyorlar. sürekli konuşmak istiyorlar. ben dinliyorum.

    japonya'ya dönelim. kadınlara saygı duyuyorum ve bana güvenmeleri için asla yalan söylemiyorum ve asla onlardan duyduğumu başkalarına iletmiyorum. iki kişi arasındakiler iki kişi arasında kalır. bizim geleneğimiz bu diyorum. onlara değer veriyorum.

    kars'a dönelim. kadınlar bana bağımlı hale geliyor. aslında tek yaptığım onlara saygı duyup onları dinlemek. kadınlar benimle sevişiyor. adeta rüşvet veriyor benimle daha çok zaman geçirebilmek için. dinlediğim kadınlar romanımı o kadınlar adına yazıyorum.

    japonya'ya gidelim. bir kadın benimle sevişiyor. ben bunun ne dedikodusunu yapıyorum ne kadını tekrar istiyorum. kadın bana güveniyor ve o benimle yatmak için ısrarcı oluyor. sonrasında bu başka bir çok kadınla devam ediyor.

    türkiye'nin batısına gidelim. kadın çok ama bir göt kalkıklığı sorunu var. çünkü en çirkininin en salağının bile yalakaları olan erkekler var. kendilerini prenses yerine koymanızı istiyorlar. bir bok olmayan kadınlar bile havalarda. benim ise bu tip hareketlerde bulunmam imkansız. ortalık deli gibi sevişen hatun dolu bunu biliyorum. ama onların istediği şey bende yok. çok enteresan sayın okur. efendi olma piç ol dediğinizi duyar gibiyim. ben eskişehir'de büyüdüm. piçliğin harman olduğu yer. piçliğin ağa babasını yaparım ama içimden gelmiyor. sanırım yaşlanıyorum.

    !---- spoiler ----!

    bunu da okuyun derim. http://youreads.net/yorum/143213