1. çeşitli türlerde eserleri olan hanımefendi

    ses rengi mükemmel.. jazz, flamenco falan iyidir
  2. cumartesi günü ankara ato congresium'da sahne alacak olan muhteşem ses. ben de kendisini dinlemek üzere orada olacağım.
  3. taa kayseri'den ankara'ya kendisini canlı canlı dinlemenin tadına bakmak için getirtmiş efsane karizma sesiyle koca salonu mest etmiş sanatçıdır.
    canlı performansı bu kadar iyi olan başka sanatçı var mıdır bilemiyorum. daha önce de timberlake in performansını çok beğenmiştim fakat buika tam bir büyüleyici.
  4. güzel, puslu sesli ablamız. yemek müziği diyorlar ya üzülüyom lan..
    bbs
  5. uzun, bol, yeşil elbisesi; biçimli, siyah topuzunun üstüne oturttuğu kırmızı bir çiçekle esmer bir tanrıça çıkıyor sahneye.

    "zil, şal ve gül. bu bahçede raksın bütün hızı...
    şevk akşamında endülüs üç defa kırmızı..."

    bu kez kırmızı olan üç defa, endülüs değil, ankara'dır. ziller, şallar, güller... ve davullar, baslar, klavyeden çıkan tempolu tonlar... hepsi sahnedeki tanrıça'nın sesine eşlik etmesi için yaratılmışlar ve sanki, sadece o ses o kadar güzel çıktığı için, çıksın diye bir araya gelmişler gibidir. bundan daha büyülü bir an yoktur müziği ruhunda duyan için. bundan daha şevkli bir akşam yoktur ankara için.

    "aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
    ispanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir."

    aşkın sihirli şarkısını söylüyor tanrıça. yüzlerce dilde: ispanyolca, ingilizce, büyülü dillerle, aşkın sihirli sözleriyle, çığlıklarla, "ayy yay yay"larla... ankara tüm neşesiyle bu akşam onun sesindedir.

    "yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
    işveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri..."

    yelpaze çevrilir gibi değişiyor sesinin rengi. bir an için başka birinin formuna bürünmüş gibi çıkıyor altoya. ispanyolcasında afrika'nın tüm acısı, kederini taşıyor gibi gamlı bir tonalite var. ve bir göçmenin "işte benim. burada, karşınızdayım. sizden farklıyım. bunu biliyorum. siz hissettirmeden önce de biliyordum. ama burada, karşınızdayım." diyen cesaretle yırtılıyor gırtlağı.

    "her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
    ispanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

    alnında halka halkadır aşüfte kâkülü,
    göğsünde yosma gırnata'nın en güzel gülü...

    altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir
    ispanya varlığıyla bu akşam bu güldedir."

    başındaki kırmızı çiçekten gözünüzü alabilirseniz sahnede nasıl bir çocuk gibi hoplayıp zıpladığını fark edebiliyorsunuz. az önce sesiyle nou camp büyüklüğündeki salonun en arka sırasını inleten tanrıça ile şimdi sahnede bir çocuğa dönüşen bu deli, bu çılgın aynı kişi mi? ama kırmızı çiçeğinden gözünüzü alabilmeniz ne mümkün? ankara dalga dalga bu akşam o güldedir. o gül, bu akşam ankara çölünde açmış bir çiçektir. ankara'nın siyah-beyaz filmine katılmış tek renkli sahnedir.

    "raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
    bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...

    gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
    şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kerre öpmeli..."

    o büyülü anların içinde en büyülü geldiğinde, yani buika no habra nadie en el mundo'yu söylemeye başladığında... dahası başlamadan önce "bunu aşk için söylüyorum" dediğinde ve salondaki herkes birazdan olacakların farkına vardığında iş işten çoktan geçmiştir. medusa nasıl gözünüzün içine baktığında taş kesilmişse cümle adem, buika o büyülü şarkıyı söylemeye başladığında taş kesiliveriyor bütün ankara. "aşk için" demişti buika, bu şarkıyı söylüyorum: "bu dünyadaki hiç kimse bana bıraktığın acıyı iyileştiremeyecek." ihanetler, terk edilişler, gözyaşları, uykusuz geceler, nefret edişler, özleyişler, unutuşlar, hatırlayışlar... her biri tek tek geçiyor aklınızdan, her biri için tekrar ağlıyorsunuz içinizden. aşk için diyor ama buika. bütün bunlara rağmen aşktan daha hakiki bir duygu, aşktan daha güzel bir şarkı var mı?

    "gözler kamaştıran şala, meftun eden güle,
    her kalbi dolduran zile, her sineden: 'ole!'"

    ve o an... tanrıça'mız bizleri gönüllü köleliğimizden azat etmek için davrandığı o an... sesiyle, coşkusuyla, enerjisiyle, kırmızı çiçeği ve çılgın danslarıyla; reggeaden djangoya, cazdan rumbaya kadar yaşattığı müzikal ziyafetle cezbeye kapılmış kalbimizden derin bir "ole" geçiyor, işte o an. o an, ankara'nın yaşadığı en sihirli gecelerden birisi bitmektedir. ankara'da raks sonlanmakta ve kalplerde çalmaya devam etmektedir şarkılar, çınlamaya devam etmektedir o'nun sesi.