• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.14)
Yazar orhan pamuk
cevdet bey ve oğulları - orhan pamuk
orhan pamuk'a ilk ününü getiren bu büyük roman istanbullu bir ailenin yetmiş yıllık serüvenini hikâye ediyor. yazarın "ülke, aile, roman" üzerine sonsözüyle...nişantaşlı bir ailenin 20. yüzyılın başından itibaren üç kuşak boyunca serüvenlerini anlatan bu kitap ev içlerinin renklerini, zamanın akışını, günlük sıradan konuşmaları akılda yer eden kahramanlar aracılığıyla saptarken, okura geleneksel romandan alınacak hazları bütünüyle veriyor. abdülhamit döneminin son yıllarında, istanbul'un ilk müslüman tüccarlarından küçük dükkân sahibi cevdet bey'in tutkusu, hem işlerini büyütmek, zenginleştirmektir hem de "batılı anlamda" çağdaş, modern bir aile kurmak. kökü taşraya uzanan geleneksel ailesini bir yana bırakarak bu isteklerini gerçekleştirmeye girişen cevdet bey'in ve oğullarının hikâyesi, bir anlamda modernleşme uğraşı içindeki türkiye cumhuriyeti'nin özel hayatının da hikâyesidir. ev içlerinin, yeni apartman hayatının, batılılaşan büyük ailelerin, beyoğlu'na çıkıp alışveriş etmelerin, radyo dinlenen pazar öğleden sonralarının dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu panoramik roman, orhan pamuk'a hak ettiği ünü getiren olgun bir ilk kitaptır."pamuk adeta okurun elinden tutup onu kendi dünyasında dolaştırıyor, birbirinin içine geçen sahnelerle, karşılaşmalarla ve konuşmalarla her şeyi en ince ayrıntısına kadar çözümlüyor." -frankfurter allgemeine-(tanıtım bülteninden) (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. orhan pamuk’un ilk romanı.

    romanın ilk adını karanlık ve ışık olarak düşünen pamuk, daha sonra cevdet bey ve oğularında karar kılmıştır. klasik romana nispeten sadık kalarak yazdığı bu ilk romanda, bir ailenin üç kuşaklık yaşamı ele alınırken, arka planda cumhuriyetin ilk yıllarından 1970’lere kadar olan türkiye’nin sosyal, siyasal ve kültürel geçmişi de gözler önüne serilir. ayrıca pamuk romanı modern unsurlarla da destekler. örneğin bazen olayla ilgili dönemin gazetelerinden ilgili yazılar aynen verilerek romanın gerçeklik boyutu arttırılır. tür olarak bildungsroman yani çağ romanı olan cevdet bey ve oğulları alman yazar thomas mann’ın buddenbrook ailesi adlı romanıyla büyük benzerlikler taşır. mann’ın bu romanı da bir bildungsroman türüne girer ve bir ailenin üç kuşaklık yaşamını anlatır. ancak pamuk’un cevdet bey ve oğulları adlı romanını buddenbrook ailesi ve diğer bildungsromanlardan ayıran çok önemli bir yanı var: anlatıcı…bu tip romanlarda genellikle her şeyi bilen bir tanrı-yazar anlatıcı vardır. oysa pamuk cevdet bey ve oğulları’nda değişik bir yol izleyerek birkaç farklı anlatıcı kullanır. yani kahramanın görebileceği kadar bilgisi vardır. burada okuyucuya düşen görev farklı bilinçlerdeki bilgileri bir araya getirip metni tamamlamak.

    dolayısıyla da her ne kadar biçemi ve biçimiyle klasik bir roman izlenimi verse de aslında cevdet bey ve oğulları modern unsurlar içeren son derece önemli bir ilk romandır. okunması elzem modern türk klasikleri arasındadır.
  2. orhan pamuk kitabı 26 yaşında yazar fakat kitap gayet saygın bir ödül de kazanmasına karşılık bir türlü yayınevleri tarafından kabul edilmez. hatta öyle ki en sonunda orhan pamuk ve o zamanki eşi gazeteye "ödüllü roman satılıktır" ilanı verirler, buna rağmen roman yazıldıktan ancak 4 sene sonra, 1982 yılında yayınlanabilir.
  3. okuduğum ilk orhan pamuk romanıydı cevdet bey ve oğulları. bu kitabın aslında komik bir anısı vardır bende. yeri gelmişken onu da paylaşmak isterim. yıllar önce üniversiteye yeni başladığım zamanlardı. on senelik komşumuz olan cevdet bey babamın yakın arkadaşıdır ve iki oğlu vardır. küçük oğullarının bakıcılığını doğduğu günden beri annem yapmış olduğundan cevdet bey ve ailesiyle aramızda ayrı bir muhabbet bulunur. nereden aklına düştüyse babam günün birinde cevdet bey'e "orhan pamuk'un bir kitabı var duydun mu hiç? adı cevdet bey ve oğulları. tam sizin aile yahu. oku o kitabı." diyerek aklına düşürdü adamcağızın. cevdet bey de karacabeyli çiftçi bir ailenin oğlu. hayatı bağ bahçe işleriyle geçmiş gerçek bir kasaba çocuğu. ne üniversiteyi kazanıp istanbul'a gitmesi ne de okuduğu eğitim fakültesi onun bu kasabalı halinde bir değişiklik yapmamış ve istanbul'dan bir kasabalı olarak memleketine dönüş yapmış. işte bu cevdet bey'den cevdet bey ve oğulları kitabını okumasını isteyen babam başlı başına bir zevzeklik yapmış oluyor. neyse adamcağız kitabı alıyor. alması bile başlı başına bir cesaret örneği zira kitap tam 644 sayfa. gözü kara cevdet beyimiz başlıyor kitabı okumaya. 10 sayfa 20 sayfa derken kitap bir türlü sarmıyor. söylediğine göre bayağı zorlamış kendini kitabı okuyabilmek için. fakat işte yıllardır tek bir kitap okumayan adamın cevdet bey ve oğulları ile kitap okumaya geri dönüş yapması okuduğu hazırlık sınıfından sonra tek kelime ingilizce konuşmamış bir gencin turistin sorduğu ingilizce yol tarifi karşısında kalakalması gibi bir şey. cevdet bey birgün elinde kitapla çıkageldi ve "okuyamadım ben bunu ne biçim kitap" diyerek serzenişte bulundu. bunu gören bendeniz krizi fırsata çevirdim ve kitaba talip oldum. işte böyle başladı orhan pamuk yolculuğum. cevdet bey ve oğulları bana daha önce girmediğim bir kapı araladı ve pamuk'un büyülü dünyasına adım atmış oldum. nerede değilse orada mutlu olacağını düşünen bendeniz için yaşayamadığı her çağ da en güzel çağdır. helenistik dönemden tutun da ortaçağ'ın sözde karanlık avrupası, italya'nın rönesans'ı, 60'lı yılların amerikası hep güzeldir. o vintage kıyafetler, zerafetleri arkasında delicesine çekici olan kadınlar, dalgalı retro saçlar, kareli diz altı kloş etekler, uzun eldivenler, pardesüler, yelekli takım elbiseler, fötr şapkalar ve nice detaylar adeta arzu nesnesi halindedir. işte cevdet bey ve oğulları bu büyülü vintage dünyayı sundu bana. zamanın istanbul'u bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti kitap boyunca. cevdet bey ve oğulları istanbul'un beyaz türk ailelerinden olan işıkçı ailesinin üç kuşak etrafında şekillenen ve osmanlı'nın enkazından cumhuriyete uzanan arada kalmışlığının romanıydı. romanda ilk kuşağı cevdet işıkçı temsil ediyor. osmanlı'nın son dönemi ve cumhuriyetin ilk dönemine tanıklık eden cevdet işıkçı yüzü batı'ya dönük fakat batılı olmayı benimseyememiş bir karakterdir. her zaman alafranga bir hayat sürmek isteyen cevdet bey, batılı olmayı yüzeysel olarak algılamanın ilerisine gidememiştir. tüccardır ve o zamanların istanbul'unda ticaretle uğraşan ailelerin büyük çoğunluğu yahudi ve rum tüccarlardan oluşmaktadır. bu azınlık içinde cevdet bey yalnızlaşır ve bulunduğu çevreye bir aidiyet hissedemez. cevdet bey, anadolu'da dünyaya gelmiştir ve babası ile istanbul'a geldikten sonra zamanla zenginleşmiştir. burjuva sınıfına ait olmak istemektedir ve bunun için elinden geleni yapar. orta sınıf olarak gördüğü ve küçümsediği tüm akrabalarından uzaklaşır, nişantaşı'na yerleşir. nişantaşı burjuva sınıfını temsil eder. burjuva sınıfına adım atmak için yaptığı bir diğer eylem ise bir paşa kızıyla evlenmektir. kültürlü ve modern bir eşi olmasını ister. cevdet bey'in bir paşa kızıyla evlenmesi ve nişantaşı'na yerleşmesi batılılıaşmayı ve burjuvaziye dahil olmayı yalnızca şekilsel olarak algıladığını gösterir. tercihleri görünenden ileriye gidememiş, özü yakalayamamıştır. geleneksel olana karşı çıkan fakat batılı olmayı da özümseyemeyen cevdet bey için arafta kalmış bir karakter diyebiliriz. bu arafta kalış cevdet bey'i bulunduğu ortamdan ve kendinden yabancılaştırmıştır diyebiliriz. romanın diğer iki karakterinde de gözlemlenen yabancılaşma duygusunu en hafif yaşayan karakter yine de cevdet bey'dir. romanın ikinci bölümünü oluşturan ve ikinci kuşağı temsil eden ana karakter ise cevdet bey'in küçük oğlu refik'tir. inşaat mühendisi olan refik mesleğini yapmamış ve abisiyle birlikte aile işlerini yürütmüştür. ticaretten anlamayan ve abisinin gölgesinde kalan refik kitaptaki yalnızlığı ve yabancılaşması en çok görünen karakterdir. refik bulunduğu ortama ait olmadığını hisseder ve bunu sıklıkla dile getirir. cevdet bey'in karakterinde gözlemlenen yüzeysel batılılaşma çabasına refik karakterinde rastlanmamaktadır. refik'in daha çok varoluşsal kaygılar içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. refik "bu hayatta ne yapmalı" sorusunu sıkça yöneltir kendine. kendi içindeki varlığına ve bulunduğu toplumdaki bireysel varlığına bir amaç arar. burada refik'in idealist bir karakter sergilediğini görebiliriz. rousseau'nun itirafları'nı okuduğunu dile getiren refik buradan hareketle bir günlük tutmaya başlar. rousseau'nun itirafları çocukluğundan ölümüne kadar yaşamış olduğu hayatı anlatan bir otobiyografidir. ayrıca rousseau da sıradan bir seçim değildir. aydınlanmanın öncülerinden ve fransız ihtilali'nin fikir babalarından olan rousseau da bir metafor olarak görülebilir. öyle ki cevdet bey'in yaptığı iş dolayısıyla seçtiği "işıkçı" soyadı ile refik'in "rousseau" okuması farklı açılardan "aydınlanma" fenomenine göndermede bulunur. işıkçı soyadı görünüşsel bir aydınlanmayı temsil eder. tıpkı cevdet bey'in şekilsel bir batılılaşmayı temsil etmesi gibi. rousseau ise görünen değil içsel bir batılılaşma öğesi olarak karşılık bulur.
  4. roman kavramının içini dolduran çok başarılı bir eser olarak görürdüm. uzun zaman önce okumuş olmama rağmen ben de bıraktığı izler henüz kaybolmamıştı. ta ki ahmet hamdi'nin huzur'unu okuyana kadar. satır aralarına kadar işlemiş bir benzerlik farketmiştim ve orhan pamuk'un genç yaşta yazdığı bu romanına duyduğum saygı biraz azaldı.

    özgün olmasa da kaliteli romandır.
    sari