1. türk ceza kanunu'nda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar başlığı altında 102. maddede düzenlenen suç.

    madde 102- (değişik: 18/6/2014-6545/58 md.)
    (1) cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
    (2) fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
    (3) suçun;
    a) beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    b) kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    c) üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana,
    üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
    d) silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
    e) insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak
    suretiyle,
    işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
    (4) cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde,
    ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (5) suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına
    hükmolunur.

    (bkz: çocukların cinsel istismarı)
    (bkz: reşit olmayanla cinsel ilişki)
    (bkz: cinsel taciz)
  2. suçun onurlusu var mıdır bilemem ama bu, suçların en onursuzudur bana göre. hele mağdur çocuksa ya da suçu işleyen ceza almadan salıverilirse insanlığımdan çıkarım durduğum yerde.
  3. bu tip saldırılar insanımızı yıldırdı. kimsede "insan olun kardeşim insan" diyecek takat kalmadı. herkes öyle bir ceza verilsin ki bir daha kimse yapamasın diye düşünüyor. benim de bir önerim var: meydan dayağı. çok ciddiyim. örneğin istanbul'da istiklal caddesinin oradan sokup eminönü'ye kadar tekmeleye tekmeleye götüreceksin bu vicdansızları. gerçi en iyi ihtimalle galata kulesine kadar pestili çıkar ama neyse.
  4. şahsen içinde bulunduğum platformla beraber hukuki yol arıyor ve indirim değil ağırlaştırılmış müebbet diyoruz ama ben bu kadar insana değer veren biri değilim. köklenmesi, ilgili hormonlarının ilaçlarla bozulması taraftarıyım. götürsünler bence de eminönü'ne.
  5. bazen düşünüyorum üzerinde. tüm bu tacizler, tecavüzler, tecavüz edip üzerine o kadını öldürmeler vesaire. bilmiyorum bana çok korkunç geliyor cinsel saldırı suçları. hani öyle ki bence cinayetten, adam öldürmekten daha ağır, daha iğrenç bir şey şu "cinsel saldırı" kavramı.

    şimdi düşünelim. bu arada bu yazacaklarım, okuduğum araştırdığım şeyler ile benim kendi düşüncelerimin bir karışımıdır.

    bir erkeği, bir kadınla birlikte olmaya iten en büyük güç nedir? soyunu devam ettirme "isteği." bu öğrenilmiş bir istek değildir. bu tabiri caizse kodlarımızda olan bir şey. insanı hayvanlar familyasından bir canlı olarak düşünürsek, her hayvan gibi bizim de soyunu devam ettirme isteğimiz, emrimiz var. hatta öyle ki, şu hayatta zevk alınabilecek en büyük şey orgazmdır. orgazm da, spermlerin aktarıldığı ana denk geliyor. yani soyu sürdürme amaçlı sperm aktarma = en büyük zevk. böyle güzel bir denklem var. insanoğlu da malum zevk peşinde koşan bir ırk.en büyük zevki kovaladıkça soyumuz çoğalmış, çoğalmış. bugün 7 milyara ulaşmışız. mağaralarda yaşayan atalarımız belki seksi yalnızca soyu devam ettirme amaçlı yaparken, bugün tamamı ile zevk amaçlı yapıyoruz. çünkü prezervatif diye bir icat var.

    sperm salgılama olayı, soyu devam ettirme diye bir denklem kurduk. eskiden, çok eskiden kadınlarla erkekler bir araya geldiğinde tek amaç soyun devamını sağlamaktı. mağaralarda yaşadığınızı düşünün. ortalama insan ömrü 17-20 yıl. dışarısı o kadar yabancı, o kadar vahşi ki, tek güvenebileceğiniz şey, kişi, seks yapıp hamile bıraktığınız partneriniz(aylarca o bebeği karnında taşıyacak) ve doğacak olan çocuğunuz. başka güvenebileceğiniz kişi yok. böyle milyonlarca yıl geçmiş. ayrıca bu seksin sonucundaki orgazm olayı da yine kişinin yaşayabileceği en büyük zevklerden biri. dış dünyanın o soğuğunu, vahşiliğini, yabancılığını, kirliliğini, acımasızlığını bir hayal edin. sonra bir de o mağarada ısınmaya çalışırken sokulduğunuz partnerinizi, yaptığınız seksi ve orgazm ile saniyeler sürse bile bir süreliğine tüm o olumsuzluklardan kurtulduğunuzu düşünün. bugün güldüğümüz, dalga geçtiğimiz, eğlendiğimiz seks ve orgazm kavramları o günler için çok "kutsal", çok "temel" şeylerdi. çok önemliydi.

    dönüyoruz bugüne. artık prezervatif var. kadınlarla birlikte olduğumuzda korunaklıysak o kadını hamile bırakmıyoruz. böylece doğanın verdiği "babalık görevi"ni bir nevi askıya alabiliyoruz. farklı yaşlardan, farklı boy ve kilolara sahip kadınlarla birlikte oluyor erkekler. koruyucu kullanılan her seks sonrası, soyu devam ettirme = zevk alma(orgazm) denkleminde yalnızca zevk almayı kullanıyoruz. artık korunaklı toplumlarda yaşıyoruz. gidip aslan kaplanla boğuşmak zorunda değiliz. ateş için odun toplamak zorunda değiliz. yani tabii para kazanarak dolaylı yoldan da olsa bunları sağlamış oluyoruz(odun toplamak yerine para verip doğalgaz açıyoruz gibi..) ama varmak istediğim nokta bu değil. artık kadınlarla birlikte olmamızın tek sebebi "zevk." aşk. eğlence. şehvet. keyif. buradan porno bağımlılıklarına da girerdim de bu yazının konusu değil. prezervatif ve kontrol hapları gibi icatlarla artık sperm salgılama ve sonucunda zevk alma denklemini kırmış bulunuyoruz.

    dönelim cinsel saldırıya. cinsel saldırı suçlularının psikolojileri hem çok basittir aslında, ama aynı zamanda da çok karmaşıktır. gary ridgway vardır mesela ünlü amerikan seri katil. 50 civarı hayat kadınına tecavüz edip, sonra onları öldürmüştür. ridgway örneğin, kadınları bindiriyordu tırına. bir tenha alana gidiyordu. genellikle götürdüğü yerler "green river" denilen bir bölgenin civarları. o yeşil nehir kenarında bir yerde kadınla ya kendi isteğiyle birlikte oluyordu, ya da onun niyetini anlayan kadına zorla tecavüz ediyordu. ilk başlarda kondom kullanıyordu. cinayetler arttıkça kondom kullanmamaya, ve kadınların içlerine boşalmaya başladı. burası önemli bir detay. çünkü yeşil nehir katilini yakalatan kendi sperm örnekleriydi. her orgazm sonrası ridgway "inanılmaz bir pişmanlık" yaşıyordu. kadınlarda var mı bilmiyorum ama mastürbasyon yapan erkekler o pişmanlığı hatırlayacaktır. o inanılmaz pişmanlıklar sonrası ridgway, o yerde yatan, çaresiz kadınları görmeye dayanamıyordu ve onları genellikle boğarak öldürüyordu. dikkat edin, orgazm sonrası boğarak öldürüyordu. dedim ya, insanoğlu belki yok olmanın eşiğinden dönerek geldi. milyonlarca yıl önce seks, orgazm, spermi aktarma, zevk alma gibi kavramlar bugün de hala kodlarımızda ama açığa çıkış şekli farklı. artık o seks sonrası aldığımız zevk bizim id'imizi kudurtuyor, kontrolden çıkartıyor. id, yani hayvansı dürtülerimiz o zevkin peşinde koşuyor. haliyle, ridgway'in 50 küsür sefer yaptığı şey(hayat kadınını tenhaya çek, seks yap/tecavüz et, boğarak öldür), bir kokain bağımlısının yaptığı şeylerle aynı. aynı kalp sıkışmalarını, o zevk öncesi aynı el titremelerini yaşadığını hissedebiliyorum, anlayabiliyorum.

    özgecan cinayetini ele alalım mesela. allah rahmet eylesin. minibüse biniyor kız. belki o gün alımlı güzel giyindi, belki sade giyindi bilemeyiz. minibüsçü de kızı farketti. minibüsçünün mastürbasyon/porno veya seks geçmişini bilmiyorum. ancak porno bağımlısı çıkarsa şaşırmam öyle diyeyim. yalnız şunu hemen kararlaştıralım, burada lafım tüm porno bağımlılarına değil tabii. çok karmaşık bir yapımız var. her porno izleyen, mastürbasyon yapan potansiyel sapık değil tabii ki. konuya dönelim. minibüsçü belki yol üstünde arabayı durdurdu. belki yol sırasında laf attı. sebep nedir? düşünelim. alt katmanlarda, o minibüsçünün dna'larının en diplerinde yatan şey "soyunu devam ettirme" güdüsü. yani erkek vücudu düzenli aralıklarla sperm üretiyor, belirli bir süre kullanılmayan, aktarılmayan spermi vücuttan atıyor. aynı hayvanlar gibi. erkekler, üreme makinesi gibi dizayn edilmiş. ancak o diplerde yatan üreme güdüsü, yüzeye çıktıkça bozuluyor. bunu şöyle düşünelim. kuyunun dibinde bir şey var. bir nesne. biz onu yukarı çekerken kuyunun duvarlarına çarpa çarpa yamuluyor, bozuluyor. üreme güdüsü de aynen buna maruz kalıyor. bu kadar temel, hayati bir şey, yüzeye çıktıkça o kişinin geçmişinden, fantezilerinden, hayattan aldığı zevklerden vesaire bir sürü şeyden etkilenip yamuluyor, bozuluyor. işte burada normal bir porno bağımlısından ayrılıyor minibüsçü. o an özgecan'ı görünce, onu elde etmeliyim'e dönüşüyor. ve elde etmek de cinsel saldırı oluyor. insanın sayısını 7 milyara çıkaran bu güç, bu doğanın verdiği yetenek, zevk alma uğruna karşı tarafın hayatını mahveden bir araca dönüşüyor. nasıl ki atom bulunduğunda bilime çok yararları bulundu ancak bombası yapıldığında japonya'da hayatları kararttı, o mantık.

    sonuçta o minibüsçü, kıza zorla "sahip oldu." zorla, neslini devam ettirdi. ve sonra sanırım inanılmaz pişman oldu. pişmanlık derken minibüsçüyü savunduğum anlaşılmasın. bu pişmanlık süper ego'dan falan gelen böyle analitik düşünceyle, çıkarımla ortaya çıkan bir sonuç değil, vücudun beynin verdiği anlık bir refleks. nitekim o anlık pişmanlık öfkeye dönüştü. öfke de kızın hunharca katledilmesine. belki minibüsçü yakalanmasaydı, belki özgecan'ın haberi bu kadar ülkeyi etkilemeseydi, potansiyel bir seri katil doğmuş olacaktı. çünkü hal ve hareketlerinde en ufak bir acıma duygusu yok. polise gitmemiş. pişman değil. hatta, bir sonraki üniversiteli genç kız her şeyden habersiz onun minibüsüne bindiğinde, o özgecan'a yaptığı cinsel saldırıda aklına gelen zevki tekrar kovalayacaktı. uyuşturucu bağımlılarının bir süre sonra zombiye dönmesi gibi bir şey.

    özetle demek istediğim şudur: bu bahsettiğim bütün şeyler, nesli devam ettirme zorunluluğu, spermi aktarma ve zevk alma, ve bir sürü şey milyonlarca yıl önce hayati olarak uygulanıyordu. ancak o çağları aştık. bugün neden böyle refleksler verdiğimizi biliyoruz. ve bugün hala daha bir kız görünce, onunla seks yapıp, nesli devam ettirme konusunda "zorlayıcı" oluyorsak, bu insanlık değildir. ancak şununla karıştırılmasın. nasıl ki doğadaki bir çok dişi canlı, erkeği seçer veya erkekler dişi için kavga eder, onu etkilemeye çalışır, insanlar arasında olan bu şey de doğaldır. yani bir kızı görüp, onunla seks yapmak istemek, altlarda yatan nesli devam ettirme dürtüsü, ama üst katmanlarda ortaya çıkan seks yapıp zevk alma isteği gayet doğal. bunun için o dişiyi etkilersiniz, artık hani tavlarsınız, kur yaparsınız, yemeğe çıkarırsınız falan etkilersiniz. burada amacınız dişiyi etkileyip, soyunu devam ettirme konusunda onun onayını almaktır. ancak tüm bu aşamaları atlayarak direk ona zorla saldırmak, zorla seks yapmak.. bunları hayvanlar bile yapmıyor.

    cinayetten daha ağırdır dedim. ciddiyim. çünkü cinayetin, eğer düello kültürü üzerinden gerçekleşiyorsa, bir ağırlığı, bir erdemi vardır. eskiden düello kültürü vardı. onur, aşk, şeref gibi meselelerle karşı karşıya gelen erkekler düello yapıyorlardı. şövalye turnuvalarından tutun, vahşi batı kovboylarının düellolarına, helen için truva savaşı'nın çıkmasından tutun bugün yapılan boks, güreş müsabakalarına.. hepsinin kökeninde bir düello, bir restleşme, bir "çıkmazı çözüme kavuşturma" niyeti vardır. ve düello sonucunda birisi ölebilir, birisi yaşayabilir. soğuk ama doğada gerçek olan bir kavramdır. hayvanlar arasında bile görülebilen bir durumdur. örneğin kurt sürülerinde sürünün bir alfa erkeği vardır, diğerleri onu takip eder onlar betadır. alfa erkek dişi kurta(kurtlara) sahip olur. alfa'nın soyu devam eder. ama günün birinde bir kurt çıkıp düello yapabilir. alfa'yı öldürürse, sürünün yeni lideri o olur. ben tabii yine burada, suikastti, zehirlemeydi, gibi şu doğada sadece insanın aklına gelebilecek sinsi öldürme şekillerinden falan bahsetmiyorum. dediğim gibi öldürmek, düello, restleşme gibi kavramlar da hayvani güdülerimizde vardır ve bu uzun süre boyunca devam edecek.

    ancak cinsel saldırı kavramını aşmamız gerekiyor. hani nasıl artık insanları kolay kolay monarşi ile yönetemezsiniz, en fakir, en bilgisiz insan bile demokrasiden yanadır, monarşiye karşıdır. bu cinsel saldırı kavramı da öyle zihnimize yerleşmelidir. bir tabu olmalıdır hatta. tabii monarşi kıyaslaması çok uçuk oldu ama keşke her insanın zihninde yer eden, üzerinde düşündüğü ve zamanla tabulaştırdığı bir kavram olsaydı kadına zorla saldırarak seks yapmak. dediğim gibi, doğada zevklerini, ihtiyaçlarından üstte gören tek canlılarız. bu böyle devam ettikçe tecavüzü, tacizi, cinsel saldırıları aşamayacağız. ama ben kişisel açımdan şunu söylüyorum, her ne kadar aşamıyoruz görünse de bu benim gözümde o suçu işleyeni aklamaz. adam öldürene hak verebilirim, onu anlayabilirim ancak cinsel saldırı suçlularına asla ve asla hak veremem. tahrik falan geçiniz bunları. yalnızca incelerim, okurum, anlamaya çalışırım yaptığı şeyi neden yaptığını. tüm bu analizi de bunların önüne nasıl geçebiliriz hakkında düşünebilmek için yaparım. ama onun dışında asla affetmem, asla acımam, akıbetine asla üzülmem.

    düzeltme: coolland adlı yazara teşekkür ederim, özgecan aslan cinayetinde cinsel saldırı teşebbüs aşamasında kalmış. benim aklımda tecavüz gerçekleşmiş, ardından kız öldürülmüş şeklinde kalmıştı. ayrıca minibüsçünün evli olduğu detayı da aklımdan çıkmıştı, onu da hatırlattığı için teşekkür ederim.
  6. bu suçun yargılama aşaması çok keyiflidir. zamanı olanlar arada sırada ağır ceza mahkemelerine uğrayıp izlesinler. salı ve perşembeleri çok duruşma olur.

    genelde sanık jandarma marifetiyle ceza evinden alınıp salona getirilir. yargılamasına devam olunur. izleyiciler genelde ailesinden, mağdurun ailesinden olur. bazen de kendi sırasını bekleyen avukatlar vardır.

    bu suçta öncelikle kanıt falan aranmaz. kadının beyanı esastır. hatta erkek olarak tecavüze uğradım deyin dalga geçerler daha ne istiyorsun diye.

    daha geçen hafta bulunduğum bir duruşmada sadece şikayetçinin beyanına bakılarak karar verildi. adam 65-70 yaşlarında, zannediyorum torunu ve onun arkadaşıyla zaman zaman parkta vakit geçiren bir adam. bu adamın, torununun arkadaşına porno görüntüler izlettiği, kızı ellediği ve kendi penisini ellettiği yönünde iddialar. ama ortada hiç kanıt yok. sadece 1 kişinin beyanı var. burada tam olarak cinsel saldırı olmuyor çocuğun cinsel istismarı oluyor ama aynı şey. adam hiç kanıt yokken suçu sabit görülüp ceza aldı.

    şimdi olaya objektif baktığımızda zaten 7-8 yaşında bir çocuğun hayatında hiç yaşama ihtimali olmayan şeyleri kafasında hayal edip de gidip başkalarına anlatması garip olurdu. %95 adam bu suçu işlemiş. çocuk çünkü ne bilsin ellemek ne? penis ne? porno ne?
    ama ceza hukuku tekniği açısından baktığımızda ortada delil yok. adamın bilgisayarının internet geçmişinde porno siteler görülmüş. ulan bu kanıtsa ben boku yedim demektir.

    bir de şöyle bir durum var bu suçta ve bu tür suçlarda, ceza miktarı çok az. hadi anlattığım olaydan devam edelim. bu adam kızın vajinası dahil her yerine ellemiş, görüntü izletmiş, kıza kendi penisini zorla elletmiş. kanunda ceza 8 yıldan başlıyor. adamın aldığı ceza? 8 yıl 4 ay. şimdi heyet suçun sabit olduğunda hemfikir diyelim, cezası 8 yıldan 15 yıla kadar olan suçtan hangi kafayla gidip 8 yıl ceza veriyorsun kardeşim? lan madem adamın kalemini kanıt olmadan kırdınız, bari adam gibi ceza verin lan. gidip en alt sınırdan ceza tesis etmek ne demek? çocuk lan bu, yapıştır 15 seneyi yatsın şerefsiz. adalet sistemi boku yemiş durumda ve hakimler ile savcılar buna ortak oluyor.

    aynı davada, sanığın hareketlerinin sarkıntılık düzeyinde kaldığını savunan avukat bozuntusuna ise bir şey diyemiyorum.
    en çok ağırıma giden şey ise suçlu bulunan adamın kızının, babası çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediği için değil de 8 yıl ceza aldığı için göz yaşlarına boğulmasıydı. allah sizin belanızı versin.
  7. bir tek bu topraklarda değil dünyanın her yerinde insanlık tarihinden beridir, insanın içindeki yıkıcılıktan mıdır nedir.. her daim yaşanandır cinsel saldırı.

    hindistan'da bir otobüs dolusu erkeğin tecavüzüne uğrayıp oracıkta ölen kız çocuklarının, kadın insan kişilerinin sayısı o kadar arttı ki.. dünya üzerinde gezecek hiçbir yer kalmasa bir mısır'a bir hindistan'a gitmem. cinsel saldırıların özellikle hindistan'da facia niteliğinde artması sonucu kadın dayanışması nın en güzel örneklerinden biri verilmiştir, pembe çete gulabi gang.
    meydan(dan) okuyalım burdan okumak istemiyorsanız her yerden bilgi edinebilirsiniz öyle de bi çağdayız yani. ha bu eli sopalı teyzeler toplumun adaletsizliğe uğradığı her konuda gidip sopalarını kullanıyorlar, sadece kadın konusu sanılmasın.

    saldırıya uğrama kaçırılma, özgürlüğünden yoksun bırakılma, bir yere kilitlenme, "terbiyesiz" birinin keyfi için zorla seks için kullanma, üstüne öldürülme tehlikesinde bulunmayana bekara karı boşamak kolay,aramızda terbiyesizlerin, adaletten bihaber "insan"ların, kendi çocuğu da olsun nolacak bakalım dediklerimin bulunduğunu bize gösteren başlık. daha çok şey diyorum da içimden. bipli.

    ne bu kadın düşmanlığı, anan olmasa nefes alabilecek miydin sen ondan haber ver. çocuk yapınca kız oldu diye gömecek misin? ha belki de bu devirde gömemeyeceğin için dün intihareden arkadaşımın geberesice ailesi gibi her türlü yaşama hakkını elinden alırsın belki de demek istiyorum terbiyesiz insanlara efendim.

    felsefeler umrumda olmadan bunun yalnızca insanlık dışılığını vurgulamak istiyorum.

    ayrıca demek istiyorum ki bok verilir birinci duruşmadan karar, şrrank diye, tacize ya da tecavüze uğrayan, kız ya da erkek çocuğu, kadın ya da erkek kişisi için, bu topraklarda. bok. bundan bahseden olmadığı gibi bu durum da olması gerekmesine rağmen olmuyor. evet.

    edit: pembe teyzelerin belgeselini buldum burada
  8. tüm dünyada cinsel suçların cezalarının ağırlaştırılması gerektiğini düşünüyorum.özellikle çocuklara karşı işlenen suçlarda ceza "ömür boyu" olmalı ve suçlunun toplumla olan bütün irtibatı kesilmeli.

    burada erkek şöyle, kadın böyle bik bik demeyeceğim.çoğu cinsel suçta erkek suçlu olabiliyorken, bazılarında kadınların yanlış beyanları sonucu masum insanların hayatları kararabiliyor.burada suçu ve suçluyu şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlamak gerekiyor.kadının beyanı tabi ki esas alınmalı ama günümüz teknolojileri ile desteklenmesi adalet için önemli.

    iş yerinde amiri olduğum kadınlar ile odamda görüşürken asla kapıyı kapattırmam, samimiyet dereceme göre bir kadın ile yalnız kalmamaya özen gösteririm.odamda yaptığım görüşmeleri güvenlik kamerası ile kayıt altına aldırırım.sanmayın ki bu onlarını nefsimden korumak için, aksine kendimi onlardan korumak için geliştirdiğim bir sistem.

    hayatım boyunca hiç bir kadını taciz etmedim.yolda yürürken bile bir kadının beş on metre arkasından yürüyorsam tedirgin olmasın diye ya onu geçtim ya da karşı kaldırıma.eğer bir kadından hoşlandıysam her seferinde onunda benden hoşlanması sağlamaya çalıştım.

    insan özgürlüklerine bu kadar değer verirken, kadınların da taciz ve iftiralarına uğramadım değil.
    başka bir insanların istediklerinizi yapması için onları ikna etmeniz gerekiyor.zorla güzellik gerçekten olmuyor.

    tacizin her türlüsü kusurlu insan ırkının egoları yüzünden ortaya çıkar.egolarına hükmedemeyen insanların (kadın-erkek fark etmez) toplumdan soyutlanması elzemdir.
  9. kadın düşmanlığı, aşağılama, hakaret, terbiyesizlik buralarda bile bu düzeyde ise şiddet, taciz ve tecavüze karşı mücadelenin neden başarılı olamadığı; devletin şiddeti ve ölümleri durdurma, önleme konusunda neden umursamaz olduğu açık değil mi? manipülasyon/çarpıtma almış başını gidiyor. geçen gün bir arkadaş yazmıştı burası toplumun geneline göre biraz badanalı/cilalı diye. ama maalesef kadın ölümlerini meşrulaştıran bir zihniyet burada da mevcut. devlet erkanı da fütursuzlukta nereden kuvvet alıyor belli değil mi?
  10. hukukçu değilim. meselenin hukuki boyutunu hukuk okuyan ya da hukuk hakkında bilgisi olan arkadaşlar zaten tartışmış. ama şunu söyleyebilirim, cinsel saldırıların asıl sebebi ne mini etek ne de cinselliğin tabulaşmasıdır. cinsel saldırıya iten birçok etken olsa da temel mekanizma ahlaki yoksunluktur.

    meercm konuyu kadınların yaptığı ahlaksızlık açısından ele almış. tabi ülkemizde kadınların iftira atarak erkekleri suçladığı olayların erkeklerin hayvanlaşmasından doğan cinsel saldırılara oranı limit durumda sıfırdır heralde. yani bu meselede asıl düşünülmesi gereken kadınların saldırıya uğruyor olduğu gerçeğidir. zavallı özgecan'ı hatırladıkça içim cız ediyor, daha dün haberlerde bir kızın eski sevgilisinin barışma teklifini reddetti diye gündüz vakti kaçırıldığını gördüm.

    arkadaşın mesajındaki resimden cidden iğrendim. kadın resmen akıl istiyor. ama karşındaki kadının böyle bir şey yapabileceğini düşünüyorsan ya da onu bu konuda fikir yürütecek kadar tanımıyorsan da, afedersiniz, onunla düşüp kalkma bir zahmet.

    birkaç kadının böyle ahlaksız olması bu durumu mesele yapmaz bence. asıl problem erkeğin hayvanlaşması. allah kimsenin başına vermesin.

    not: meercm nickli arkadaşın mesajı silinmiş ama tekrar yazmış.