1. gündüz vassaf'ın müthiş bir yazısı vardır beni çok etkileyen. şöyle der:

    "Ezilenlerin arasında en az akıl hastalarıyla ilgileniriz. Akıl hastası denen kişiye, bırakın ailesinin arka çıkmasını, çoğu zaman hastaneye mahkûm edilmesinin müsebbibidir. Üstelik, ondan utanır. Konu komşudan saklar. Irsidir, gelin, damat vermezler, okula almazlar, iş vermezler diye gizler.

    İşçiler örgütlenir. Sendikaları, siyasi partileri vardır. Anarşistler, düzene karşı eylem birliğinde. Keza göçmenler. Toplumun gadrine uğrayan azınlıklar. Sığınabilecekleri dernekleri, medyada, kamuoyunda destekçileri vardır.
    Akıl hastalarının böyle durumu yok.

    Yapayalnızlar."

    şuraya da ekleyivereyim türkiyede deli olmak
  2. maç arası sigara keyfi sırasında aklıma geldi, yazayım da eksik kalmasın:

    deli, sayıca her zaman üstündür. üstündür, zira karşısında hangi sayıda akıllı olursa olsun, hepsine kendilerini yabancı hissettirme kudretine sahiptir. bir deliyi zor kullanmadığınız sürece asla dışlayamazsınız.
  3. bunu duyunca kime göre neye göre demeden edemem.

    çünkü mesela orwell 1984te der ki "akıllılık çoğunluğa bakılarak ölçülemez"
  4. kavramın psikoloji ve psikiyatride artık bir geçerliliği yoktur. delilik bugün cezai ehliyeti olmayan insanları tarif etmek için kullanılmaktadır.
  5. I
    Yirminci yüzyılda, çılgınlığın bile standartlaştırıldığına tanık olduk. Tanımı gereği norm dışı diye ele aldığımız delileri bile kendimize benzettik. Deli dediğimiz insanların da herkes gibi tedavi olanaklarına ulaşmak için bin türlü bürokratik işleme uyması ve profesyonel şifacıların ücretini karşılaması bekleniyor. Delilik, günümüzün gelişen totaliter devletinin bir parçası. Neyin delilik sayılacağını, devlet tarafından tedavi ruhsatı verilen resmi şifacılar, psikiyatristler belirliyor. Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor.
    II
    Gerçeğe benzersiz bir bakış açısından bakmak, deliliğin doruk noktasını oluşturur. Olgular arasındaki ilişkilere kökten farklı bir bakış açısıdır bu. Gerçi, Shakespeare'in dediği gibi, delirmenin bir yöntemi olabilir belki, ama her delinin yöntemi bambaşkadır. Anarşistler bile ortaklaşa kabul ettikleri kara bir bayrağın çevresinde toplanırlar. Ortak amaçları, kuralları ve simgeleri vardır. Oysa deliler için öyle midir? Her biri kendi havasından çalar; istediği zaman değiştirir bu havayı ve yine de kendine özgü yolunu izlemeye devam eder. Psikiyatri işte bunu, özgürlüklerin bu doruk noktasını, elimizden almıştır. Oysa ortaçağda, delilerin, toplumdaki en üstün gücün -Tanrı'nın- bile artık etkileyemediği başka güçlerin etkisi altında olduğuna inanılırdı. Açıkça söylenemiyordu ama, delilik, kurulu düzen hiyerarşisi içinde en büyük güce eşit bir güç sayılıyordu. Ne var ki aydınlanma çağından, sanayi devrimi ve pozitivizmden sonra delilik, soğuk algınlığıyla, apandisit iltihaplanmasıyla, kızamıkla aynı kategoriye yerleştirildi - herhangi bir uzman tarafından tedavi edilebilecek bir hastalığa dönüştü. Delilerin Ortaçağ Avrupası'ndaki azametinden ne büyük bir uzaklaşma! O zamanlar, deliliğin üstesinden gelmek için kilisenin en yüksek otoritesine, engizisyonda en dindar ve en saygın üyelerinin yardımına gereksinme duyuluyordu. Deliliğin üstesinden gelememek, Tanrı'nın zayıflığını kabul etmek demekti. Ortaçağda, en yüksek otoritenin yetkisi, delilerden nedamet getirmelerini istemeye ya da cennetten kovulan bir melek olan Şeytan'ın etkisi altına girmiş olduklarını itiraf ettirmeye kadar varabiliyordu ancak. On sekizinci ve
    on dokuzuncu yüzyıllarda deliler tımarhanelerde tutuluyorlardı. Yirminci yüzyılda deliler dize getirildi. Đyice ilaçlandırılıp toplumun kıyısına itilmiş, istenmeyen varlıklardan başka bir şey değiller artık.
    .
    .
    Daha fazlası için;

    (bkz: Cehenneme övgü- gündüz vassaf)

    kitabı biraz pahalı yaklaşık 20 liraya almıştım. Alamayacak olanlar için PDF şeklinde;

    PDF
  6. alışılmışın dışına çıkan, çoğunluk tarafından kabul gören yolun dışında olan, yolu yordam etmeyen, yol yordam bilmeyen, yolunu bulmaya çalışmayan, yollu olan, yolda kalan, yol olan, yola baş eğen, yolsuz kalanlara sırıtan ve aklın sırt döndüğü birey. modern kölelik urganının boynunda olmadığı bu er veya hatun kişisi için hayata bakış penceresinin çapını, belki de çapsızlığı rengi veyahut desenini çok merak ederim. belki de birkaç pencereden hayata bakıyorlar ve bizden öteye bir erişim sağlıyorlar. insan idrak sınırı diye bir şey yoktur. idrak kimimiz için bir avuç, kimimiz için çağlayan şelale, kimimiz için de umman. sığ sulardan derin kulaçlara. aklın bir ziynet olduğunu söyleyen arap atasözüne binaen: belki de delilik dediğimiz şey, ziynetin sayısız kere işleme tutulması ve ruh tarafından işlenmesi olayıdır. bir de meczup var, akla sırtını dönen kişi. delinin sopası meczubun ise feracesi olur. ve ikisinin de meclisi vardır. akıl hastahaneleri ile tekke zaviye avluları bu meclis yerleridir.

    delinin bir defteri var zihnini okuyarak yazdığı, meczubun bir kâinat kitabı var okuyup suya üflediği.