1. medya: her şeyin merkezinde

    televizyon ve video - “televizyon”: sanat / s.459

    olay örgüsüne, duruma ya da olaya karşıt olarak karakterin önemi, görünüşte olaya adanmış görünen aksiyon programlarında daha da açıktır. örneğin 1970’lerin en başarılı dedektif kahramanları columbo (peter falk), kojak (telly savalas) ve the rockford files’teki jim rockford’du (james garner). her hafta bu karakterlerin kendilerine dikkat edildi. bu olağanüstü garip karakterler sahneye ya da filmlere uygun olmayabilir ama onlar müthiş bir televizyon izleme deneyimi sağladılar. her hafta onlarla birlikte olmaya dikkat ettik, çünkü neyi beklediğimizi biliyorduk. televizyonun temel birimi program (show) değil, televizyona karakter oluşturmada belki de ırmak roman * hariç diğer bütün anlatım araçları karşısında avantaj sağlayan dizidir. televizyonun öykülerin değil de ruh durumlarının ve atmosferin aracı olmasının nedeni de budur. genellikle her zaman aynı şeyler olduğundan, ne olduğunu anlamaya değil, karakterlerle zaman geçirmeye dikkat ederiz. 1990’larda seinfeld sanki eşi benzeri yokmuş gibi “hiçbir şey üzerine” bir program olarak tanıtıldı. bütün durum komedileri “hiçbir şey” üzerinedir, karakter hariç hiçbir şey üzerine.

    *ana britannica ansiklopedisine göre “ırmak roman”, “aynı ana karakter çevresinde gelişen, bir ulusun tarihindeki belirli bir dönemi işleyen ya da bir ailenin birbirini izleyen kuşaklarını konu alan, ama her biri kendi içinde bir bütün oluşturan romanlar dizisi”dir.

    - mini dizi -
    --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    1970’lerin sonundaki ikinci önemli gelişme, bazen beceriksizce olsa da aslında yerinde bir biçimde “televizyon-romanı” (novel-for-television) olarak göndermede bulunulan mini diziydi. bu uzatılmış iki ya da üç bölümlü televizyon filmiyle birkaç deneme yaptıktan sonra, abc 1977 ocak ayı sonunda art arda sekiz gece yayınlanan alex haley’in kökler’iyle (roots) müthiş bir izlenme oranı başarısı yakaladı.

    aslında mini-dizi bir buçuk saatlik televizyon filmi ile sonu gelmez amerikan tarzı diziler arasındaki boşluğu doldurdu. bir televizyon yapımı (hatta bir sinema filmi) artık çok sayıda farklı uzunluk ve bölümler biçiminde yapılabilir. bütün bu formatları birleştiren –ve geleneksel formatlardan ayıran- bunların seriyal tarzıdır. öyküleri gelişir, bir son yakındır (asla ulaşılmasa da).

    (bir film nasıl okunur - james monaco)
  2. televizyon izlemekle araya mesafe koymaya imkan veren yapımlardır. yerli diziler yersiz uzun olduğu için ve daha çok doldurma sahnelere yer verildiği için yabancı yapımlara yönelme imkanı ortaya çıkmıştır.

    bizim dizilerimizin aksine yabancı yapımlar kafa açıyorlar yani düşünmeye okumaya araştırmaya sevk ediyor.
    janus
  3. iş yerinde öğlenleri izlediğim unbreakable kimmy schmidt tekrar başlasın istiyorum. basit bi konusu vardı ama güldürüyordu :)