1. divan edebiyatında şiirler tür adıyla adlandırılıyor. başlığın "gazel -necati bey" şeklinde açılması gerekiyor yani. ancak binlerce gazeli birbirinden ayırabilmek için redifleri söyleniyor. bu nedenle ben de necâtî bey'in "döne döne" redifli gazelinin başlığını böyle açmayı uygun gördüm.

    yıldızları ahının ateşinden çıkan kıvılcımların oluşturduğunu söylüyor necâtî bey. en sevdiğim gazellerden biri.

    ***
    "çıkalı göklere âhum şereri döne döne
    yandı kandîl-i sipihrün cigeri döne döne

    ayagı yir mi basar zülfüne ber-dâr olanun
    zevk u şevk ile virür cân ü seri döne döne

    şâm-ı zülfünle gönül mısrı harâb oldı diyü
    sana iletdi kebûter haberi döne döne

    sen durup raks idesin karşuna ben boynum egem
    ine zülfün koca sen sîm-beri döne döne

    kâ’be olmasa kapun ay ile gün leyl ü nehâr
    eylemezlerdi tavâf ol güzeri döne döne

    sen olasan diyü yir yir asılup âyeneler
    gelene gidene eyler nazarı döne döne

    ey necâtî yaraşur mutribi şeh meclisinün
    raks urup okıya bu şi’r-i teri döne döne"
    ***
  2. "eğer kapın, kabe olmasaydı ay ve güneş sabah akşam onun etrafını dönüp tavaf eder miydi?"

    divan şiirinde sevgilinin evi kabe'ye benzetilir, aşıklar da o evin etrafında hacıların kabe'yi tavaf ettikleri gibi dolanır dururlar. burada şair, ay ve güneş'i de sevgilinin aşığı yapmış, evinin etrafında tabii bir şekilde dönmelerini de bu aşka bağlamıştır. (hüsn-i talil)