1. geçenlerde ne not ediyordum anımsayamadım ama, ne kadar az kullandığımı fark ettim el yazımı. öyle ki uzun yazı yazmanın beni yorduğunu bile anladım.^: elimdeki sorun sebebiyle eskiden de yorulurdum gerçi^ üniversite zamanlarımda henüz bırakın akıllı telefonu, telefon bulamadığımız dönemlerde ya da iletişim için insanlara mektup yazmayı çok sevdiğimden, sayfalarca mektup yazan ben; şimdi bunları söylüyor.

    hem üzüldüğümü fark ettim hem de yazımın değiştiğini. evet yazı da değişiyor. yıllar öncesinde küçük bedenim ve ruhumla kaleme aldığım günlüğümden bir iki sayfa okurken ne farklı yazım olduğunu; hatta yıllarla birlikte daha da farklılaştığını gördüm. sol elimle yazınca bile çok farklı karakterler çıkıyor ortaya; bir anımın bir anıma uymamasını da böyle açıklıyorum sanırım kendimce.

    benim sınavlarımın geneli okul sonrasında da yazılı olarak oldu. bir ara yazdığımı anlar mı acaba diye düşünmeden edemedim komisyon üyeleri için. çok güzel değil belki ama muntazam yazmayı beceriyordum. güzel yazanlara da imrenmedim işin açıkçası çünkü kendi yazdıklarımdan her zaman mutluluk duydum. bu arada çok ilginçtir, ismimin baş harfini yazmakta çok becerkisizim. ^::)^

    bu arada bir kaç not: not alırken yavaş yazıyor oluşumuz, öğrenmemizi arttırır.
    sürekli klavye ile haşır neşir olmak, pek çok işimizi kolaylaştırıyor belki ama bizi felçli konuma doğru sürüklüyor; bunları da es geçmemek gerek.
  2. el yazısı çok önemli. insanın karakteri hakkında akla hayale gelmeyecek şeyler çıkarıyorlar bu el yazısından. misal, askerde bir iki sayfa yazı yazdırmışlardı, neymiş karakter analizi yapacaklarmış.
    sonra çağırdılar beni; karaktersizmişim.
    neymiş, yazının başından sonuna 8 farklı kişiye yazdırmışım. ben yazdım dediğime de inanmıyorlar.

    neyse yani, öyle. yazısı güzel olanın karakteri güzel diye bir şey yoktur belki ama yazısının başıyla sonu tutmayınca karaktersiz diyorlar.

    iyi ki daktilo var, iyi ki bilgisayar var, daha da iyisi iyi ki swiftkey var <3