1. bir çok üründe olduğu gibi filmlerde yurt dışında pazarlanırken yeni isimler alma ihtiyacı duyar ve bazen direk çevirilmek yerine sunalacağı ülkeye göre gerekli ise biraz değiştirelerek piyasaya sunulur, bunun başarılı bir örneği Matthew Vaughn'un 2010 yapımı olan kick-ass filmi , düşünsenize ülkemizde bu filmin tekleme götünü diye çevrildiğini ve vizyona girdiğini.

    fakat ülkemizde bunun gibi başarılı çevirilmiş film isimleri bulmak çok zor ne yazık ki , into the wild'ı , yabana doğru çevirmek yerine özgürlük yolu , daha beteri sweet november'ı tatlı kasım yerine kasımda aşk başkadır diye çevirmek bana biraz aykırı ve saçma geliyor , sonuçta yönetmen filmin ismine love is different in november koymamış ve filmin içeriğinde aşkın kasımda başka olduğuna dair bir gönderme yapmamış.
    işe marketing açısından bakılınca mantıklı gelebilir fakat bir film ile bir şampuan markasını bir tutmamak ve her filmi gişe filmi veya para olarak görmemek gerek. kitabıda kapağına göre seçeriz belki ama onları kült'leştiren isimleri değil içerikleridir.

    bonus olarakta bunu buraya bırakıyorum , okuyup okuyup hem gülüp hem küfür edebilesiniz diye

    Edit: bu içler acısı marketing hataları bir tek ülkemize özgü değil dünyanın bir çok yerinde meydana gelmekte
  2. zirve noktalarından birisin ruby sparks filmi ile yaşayan durum. ruby sparks, filmdeki bir karakter olmakla beraber özel isimdir fakat türkçeye hayalimdeki aşk diye çevrilmiştir.
  3. çevrilmemesi gerektiğini düşünüyorum. bilgisayar oyunları nasıl orjinal isminde kalıyorsa bunlar da kalmalı. sonuçta özel bir isim adam düşünmüş isim koymuş biz neden çeviriyoruz üstelik bi de değiştirip çeviriyoruz
    wtf
  4. bence çevrilmeli, hem de youreads'de de türkçe ismi kullanılmalı. wikipedia'da film hangi memleketten olursa olsun filmin başlığı ingilizce olarak verilir. filmin orijinal isimi bu sayfaya yönlendirilir. bir insanın filmleri isveççe, japonca ve portekizce başlıklarıyla bilip doğru telaffuzlarıyla hatırlaması mümkün mü?
  5. çevirmenler ve bazı film eleştirmenleri bu yaklaşımın sebebini maddi kazancı artırma motivasyonuna bağlıyor. özellikle romantik komediler ya da dram filmlerinin isim çevirilerinde, gişedeki başarıyı artırmak amacıyla türk toplumunun açlığını çektiği ve vizyondakiler başlığında görür görmez tav olduğu belli başlı kelimeler kullanılıyor; aşk yahut sevgi gibi. ülkemizdeki seyirci kitlesinin çoğunluğunun seviye aralığında oluşabilecek çağrışımları tetikleyen kelimeler seçiliyor yani özetle.

    konusu açıldığında çoğu kişinin aklına "sweet november" gelir örneğin. bunu "kasımda aşk başkadır" şeklinde çeviren zihniyet, az evvel bahsettiğim kitleyi çekmeyi hedefliyor. "aşk" kelimesi bir işaret fişeği orada. bir diğer örnek luc besson'un "leon"u. farklı bir durum yok, sonuç şu: "sevginin gücü". bertolucci'nin "the dreamers"ında daha komplike bir yaklaşım denenmiş, aşk ve sevgi klişe kalmış olmalı: "düşler, tutkular ve suçlar". yine bu kelimeler türk seyircisinde uyarıcı bir etki yapıyor olmalı diye düşünülmüş.

    daha birçok örnek vermek mümkün ama, peş peşe okuyunca sinir bozucu bir etki yaratması sebebiyle ben burada pas geçmekte karar kıldım. bu konuyu araştırırken şöyle bir beyan gördüm bir de; ki bu daha da sinir bozucu olabilir:

    "çeviri yaparken en çok dikkat ettiğimiz nokta, filmin isminin film ile örtüşüp örtüşmemesi. şu an vizyonda olan 'intikam peşinde' filminin ismine de bu şekilde karar verdik. dağıtım bölümü öncelikle filmi izledi. çevirisi 'karanlığın kıyısında' şeklinde de yapılabilirdi, bunu da düşündük fakat bu ismin filmin konusu ile örtüşmediğine karar verdik. yani bize göre 'edge of darkness' filmine 'intikam peşinde' ismi daha güzel uydu. bu nedenle bu isimle gösterime girmesi kararlaştırıldı."

    bunları söyleyen kişi, pinema'nın film dağıtım sorumlusu, evet. okumamın ertesinde "böyle bir şey olabilir mi?" ifademle ağzım açık bir şekilde ekrana bakakaldım, ama böyle bir şey olabiliyormuş. hadi ekonomik kaygıyla isim değişikliği -makul ve doğru olmasa da- bir yere dek anlaşılabilir; ama "filmin konusuyla örtüşmedi bizce, böyle daha güzel oldu" demek nedir yahu? adama sormazlar mı "sen kimsin, filmin senaristi misin, film eleştirmeni misin de örtüşmediğine karar veriyorsun? senin için filmin konusuyla örtüşmemesinin bu bağlamda en ufak bir önemi var mı ki; filmi yapanlar uygun gördükleri ismi koymuşlar zaten, senin buna böyle bilinçsiz bir subjektiflikle müdahale etmeye ne hakkın var?" diye? demek ki sormamışlar; böyle insanlar da gayet fevri bir şekilde el atabiliyor sanat eserlerine.


    daha bu arkadaş gibi zihniyete sahip bir dolu insan var film sektöründe. "eğer aşk filmiyse adında muhakkak aşk kelimesi geçmeli diye düşünüp öyle çeviriyoruz" diyen mi ararsınız, "filmin romanını da bu şekilde çevirmişlerdi, bir bildikleri vardır diye biz de öyle çevirdik" diyen mi ararsınız (mevzu bahis film the lovely bones, çevirisi ise "cennetimden bakarken"), "gösterime giren an education filmi normalde 'eğitim' anlamına gelir, eğitim de ticari olarak hiçbir şey vermez, o yüzden "aşk dersi" diye çevirdik" diyen mi? hepsinden var bolca.


    ben uzun zaman önce "neden kaliteli film çekemiyoruz?" diye sorgulamayı bıraktım. kaliteli film çekememek şöyle dursun; halihazırda başka toplumlar ve kültürler tarafından çekilmiş kaliteli filmlere de, isimleri üzerinden olsa bile maddi menfaat ve cahilliğin kışkırtmasıyla bir nevi tecavüz eden bir milletten bahsediyoruz. yaratılan eserin hakkını verecek potansiyel zaten yok, bari saygı duyulsun en azından diyor insan ama, nafile.