1. Birinci Dünya Savaşı tüm hızıyla sürmektedir. Bindokuzyüzonbeş yılının Mayıs ayının ikinci gününde Belçika’nın Flander Bölgesi’ni bir an önce elegeçirerek Batı Cephesi’ne hakim olmak isteyen Alman buldozerleri İngiliz ve Fransız birleşik kuvvetleriyle karşılaşır. Tarihe “II. Yrpres Muharebesi” olarak geceçek korkunç çarpışmaların ardından güneş sessiz savaş alanına yeniden doğarken İngiliz Ordusu’ndan Kanadalı Doktor Albay John McCrae bir cankurtarandan (ambulans!) Flander düzlüklerine baktığında sıralar halinde dizilmiş geçici mezarlardan oluşan ürkütücü savaş manzarasıyla karşılaşır. Ölen askerlerin sıra sıra dizilmiş mezarları arasında hafif bir meltemle vurduymaz şekilde danseden narin ve kırmızı gelincikleri görür. O kadar çok gelincik vardır ki, o an onları savaşta ölen arkadaşlarına benzetir ve kendini düşünmeden korkusuzca ölüme koşanların cesaretlerine hayranlık duyar. Ama daha çokça savaşın merhametsizliği ve yıkıcılığını düşünür. Gelinciklerden öyle etkilenir ki onları ölen arkadaşlarının dirilişi olarak düşler. Sonra, eline bir kağıt ve kalem alarak sadece birkaç dakika içinde aşağıdaki şiiri yazar.

    "
    -Flander Kırlarında-

    Flander kırlarında gelincikler açar
    Sıra sıra, haçlı mezarlar arasında,
    Yerlerimizi gösteren; ve gökyüzünde
    Hala cesurca öten tarla kuşları uçar
    Hafifçe duyulur aşağıda silahlar ortasında

    Bizler öldük. Birkaç gün önce
    Yaşıyorduk, şafağı hissettik, günbatımının kızıllığını gördük
    Sevdik ve sevildik, ve şimdi yatıyoruz
    Flander kırlarında.

    Düşmanla savaşımızı yüceltmek için
    Vurulan ellerimizden meşale fırlatıyoruz size
    Sizlerin yüksekte tutmanız için
    Ölen bizlere sözünüzden dönerseniz
    Biz uyumayacağız, gelincikler açsa da
    Flander kırlarında"

    McCrae'nin komutan arkadaşları şiiri okuduklarında duygulanırlar ve onu yayınlamasını isterler. Şiir, ünlü İngiliz dergisi Punch‘a gönderilir ve 8 Aralık 1915’te dergide o zamana kadar kullanılmayan bir yazı tipiyle yayınlanır. Şiir öylesine etkiler ki savaşa canlar gönderenleri ve verenleri, önce tüm Britanya’da ve daha sonra tüm müteffik ülkelerde dalga dalga yayılır. Çabucak diğer Batı dillerine çevrilir. İşte bu andan sonra gelincikler “yaşam”, “savaşta ölüm ve yeniden diriliş”in simgesi olur. Dahası Kanada ve diğer bazı ülkelerde bir anma günü simgesi olur. Britanyalılara göre çiçeğin kırmızı taç yaprakları savaş alanında dökülen kanı; ortadaki sarı ve siyah ise savaşın kötülüğünü ve üzüntüyü simgeler. Çiçek sapının yeşili insanların ülkelerini özgür kılmak için can verdiği savaş alanlarını ve ormanları; sapın kendisi ise şehitlerin cesaretini anlatmaktadır. Bu ince, narin kırmızı çiçek bir bütün olarak "yaşam ve bağımsızlık" veya "bağımsız yaşamak" demektir.
    -------------------
    İlk Ntv Tarih Genel Yayın Yönetmeni Gürsel Göncü tarafından duydum şiiri. Biraz araştırmadan sonra Milliyet Blog'ta güzel bir kardeşimiz yazıya dökmüş.Çok beğendim paylaşmak istedim. Yazının tamamını okumak için:

    Flander Kırları