• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (10.00)
guermantes tarafı - marcel proust
"kendi seçimimizle, iki güçten birine teslim olabiliriz: biri, kendi içimizden, derin duygularımızdan kaynaklanır, öteki dışardan gelir. birinci güç, beraberinde doğal olarak bir mutluluk, yaratan insanların hayatından yayılan mutluluğu getirir. dışımızdaki insanları harekete geçiren dürtüyü bizim içimize sokmaya çalışan diğer kuvvet ise, beraberinde haz getirmez...
zaafları, kaygıları, tutkularıyla bir madlende canlanan burjuvazi... "guermantas tarafı", dev yapıt "kayıp zamanın izinde"nin bir başka bölümü.


  1. kayıp zamanın izinde'nin^:kayıp zamanın izinde - marcel proust^ üçüncü cildi.

    açıkçası ilk kez bu kitabı okurken sıkıldım. o kadar uzun ve detaylı akraba ilişkileri vardı ki bir ara hiç bitiremeyeceğimi bile sanmıştım. ancak ikinci kitapta aşk üzerine ne kadar detaylı fikirler vardıysa bunda da dönemin burjuva yaşamına aynı ölçüde derinlemesine bir bakış söz konusu. yani bu kez kitap daha çok politik ilişkiler etrafında dönüyor. tabii karakterimiz de büyümeye devam ediyor.

    "sinirli bir yapıya sahip insanların sözde 'hassasiyet'leriyle birlikte bencillikleri de artar; kendi rahatsızlıklarına giderek artan bir dikkatle yaklaşır, aynı rahatsızlıkları başkalarının sergilemesine tahammül edemezler."
  2. kayıp zamanın izinde’nin üçüncü ve en uzun kitabı. kitap önceki iki kitabın aksine diyaloglar şeklinde ilerliyor.
    guermantes tarafı iki kısımdan oluşuyor. ilk kısımda bulunan diyaloglar dönemin en önemli olaylarından biri olan dreyfus olayı etrafında şekilleniyor. burada dreyfus olayı’ndan bahsetmek istiyorum, çünkü proust’un konu hakkındaki düşüncelerini anlayabilmek için bu oldukça önemli.
    var olan yahudi düşmanlığına rağmen oldukça başarılı bir öğrenci olan alfred dreyfus yüzbaşı olarak fransız ordusunda görev almış. daha sonra haksız yere casuslukla itham edilerek idam cezası istemiyle yargılanmış. bu durum, yahudi düşmanlığı üzerinde, fransa’yı ikiye bölmüş. bir kısım dreyfus’a haksızlık yapıldığını düşünürken bir kısım da dreyfus’un idam edilmesini istemiş. işte bu kısımda yer alan konuşmalar çoğunlukla dreyfus olayı üzerinden ilerlemektedir. bu da proust’un dönemin olayları hakkında hissettiği sorumluluğun göstergesi niteliğindedir. kitabı okurken anlatıcımızın olaylar hakkındaki düşüncelerini net bir şekilde göremiyoruz ama proust’un hayat hikayesine baktığımız zaman dreyfus’u suçsuz bulduğunu görürüz.
    ikinci kısım bilindik proust cümleleriyle başlamaktadır, sonrasında yine diyaloglarla ilerlemektedir. burjuva ve aristokrat kesimlerinin yaşantıları, birbirlerine karşı tutumları ve bu gruplara dahil olan insanların mizaçları şeffaf bir şekilde aktarılmış.
    okuduğum çoğu yorumda kitabın oldukça sıkıcı olduğu ve bitirmesi çok zor bir kitap olduğu belirtilmiş ama bana göre bu kitap proust’un gelişimi açısından son derece önemli bir kitap. kitabı önemli kılan özelliklere değinmek istiyorum:
    ilk olarak kitapta ilk defa bir ölümden bahsediliyor. bu ölüm sonrası anlatıcımızın yaşadığı duygular, okuyucuya etkili bir şekilde aktarılmış. ölümün proust üzerinde bıraktığı etkiyi görmek insanda değişik bir duyguya yol açıyor.
    kitabı önemli kılan başka bir özelliği ise yazarın sanata olan bakış açısını yansıtıyor olması. yazarlar hakkındaki düşüncelerini net bir şekilde aktarmış. victor hugo, anatole france, vigny, sophokles, schiller, balzac gibi yazarların üzerinde yürütülen sohbetler, yazarın bu yazarlar hakkındaki düşüncelerini yansıtıyor. bu durum da gelişen ve değişen proust’un en büyük göstergelerinden biri.
    bana göre kitapta fark edilmesi en zor olan şey; yazarın nesnelere ve öznelere yüklediği anlamların sürekli değişiyor oluşu. tekrar görüştüğü bütün kişiler hakkında, yeni bir şablon oluşuyor kafasında. burada değişen karşıdaki mi, yoksa yazarımız mı bunu anlamak da okuyucuya kalıyor.
    nesneleri anlamlandıran şey onlara yüklediğimiz duygular mıdır? zihnimiz, sahip olmadığı ve uzaktan, üzerine anlam yüklediği nesneleri ulaşılmaz kılar. ne zaman ki o nesneye veya olguya sahip oluruz, o zaman anlarız ki zihnimiz büyük bir yanılgıya uğramıştır. zihnimizin nesnelere yüklediği değer, nesnenin asıl değerinin katbekat üstündedir. tıpkı anlatıcımızın erişilmez olarak gördüğü aristokrat yaşantısını elde ettikten sonra hissettikleri gibi.
    özetleyecek olursak; guermantes tarafı, proust’u anlayabilmek için büyük bir fırsat. ölüm karşısındaki tutumu, dönemin olaylarına karşı duyduğu sorumluluk duygusu, yazarlar hakkındaki düşünceleri, proust’un dıştan anlaşılması güç dünyası hakkında derin ve içten bilgiler sunmaktadır.
    emin olun, okurken sabırlı davranırsanız mükafatını fazlasıyla alacaksınız fakat hızlı ve anlamsız bir okumada kitabı bitirmeniz çok zor olacaktır, keza ilk iki kitaptan fazlasıyla ağır bir kitap.