1. nazım hikmet'in ölümü üzerine pablo neruda'nın yazdığı şiir. türkçe çevirisini ataol behramoğlu yapmıştır.

    niçin öldün nazım?
    ne yaparız şimdi biz
    şarkılarından yoksun?

    nerde buluruz başka bir pınar ki
    orda bizi karşıladığın gülümseme olsun?

    seninki gibi ateşle su karışık
    acıyla sevinç dolu
    gerçeğe çağıran bakışı nerde
    bulalım?

    kardeşim,
    öyle yeni duygular, düşünceler yarattın ki
    bende,
    denizden esen acı rüzgâr
    kapacak olsa bunları
    bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir
    yaşarken seçtiğin
    ve ölümünden sonra sana barınak olan
    oraya, uzak toprağa düşerler.

    al sana bir demet şili kasımpatıları
    al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını,
    halkların savaşını, kendi dövüşümü
    ve yurdumun kederli davullarının boğuk
    gürültüsünü
    kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,
    çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen
    yüzüne hasret,
    benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma
    güç veren
    dostluğundan yoksun.

    hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,
    zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,
    zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,
    kinin oklarını aramıştım gözlerinde,
    ama parlak bir yüreğin vardı,
    yara ve ışık dolu bir yürek.

    ne yapayım ben şimdi?
    tasarlanabilir mi dünya
    her yanına ektiğin çiçekler olmadan
    nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
    senin halk zekanı, ozanlık gücünü duymadan?
    böyle olduğun için teşekkürler,
    teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.

    nazım'ın tüm dünya değerini bildi, anladı ve benimsedi ama biz çok geç farkına vardık.