1. evde telefonla konuşurken istemsizce yaptığım eylem, mutlu ediyor.
  2. aaa yol çizmek değil. ben evlerin krokilerini hayal ederdim. şurası salon koltuklar tv yatak odasında masanın üzerindeki tablolara kadar çizerdim hayal gücümle. ahhh ahh ne kadar güzel günlermiş kıymetini bilemedik sanırım..
  3. küçükken de şu anda o çizgiler benim için hep istanbul'a uzanır. o çizgiden devam et yolun sonu istanbul işte. basit.
  4. o zamanlar deprem filan bilmediğimiz için, deprem parası toplayamadığımızdan mütevellit halılarımızda duble yol yoktu. ama yine de sığdırırdık duble arabaları halıdan yollarımıza.
    sonra efekt diye bir şeyi öğrendik. durur muyuz? yapıştırdık cevabı. arabaları çarpıştırıp kaza süsü verdik, dandik deodorantları ateş püskürtücü olarak kullanıp efektimizi de çaktık.
    biz kazanın etkisi sanıyorduk fakat yüzümüzde patlayan tokadın etkisiymiş tabii gözümüzde çakan flaşlar. halıyı yaktık yahu. halı yakılır mı?
    halı yolları genel müdürlüğü de fena tokat atıyordu.
  5. evdeki saksilardan itina ile oyuncak kamyonun arkasina toprak doldurulup, halınin cizgileri icine dökülmesi sonucu toprak yol yapılır.
  6. elmamdan ısırıp düşünürken halı çizgilerine basarak yürümek alışkanlık oldu artık. yürüdüğümü farkettiğimde kendimle yarışmaya ve koşmaya başlıyorum. ev ahalisini de alıştırdım bu duruma. arada beni yakalamaya filan çalışıyorlar. o zaman kendimi tam road runner gibi hissediyorum.
  7. çizgilerden yol yapmak değilde lise yıllarında babam azarlarken(tabii o zamanlar her dakika fırça atacak bir şey bulabiliyordu) halının üzerinde ki figürlerden yola çıkarak ne hayaller kurardım be. hayal gücümün doruklarına ulaşırdım onlara bakarak hey gidi günler. şimdi ise ne kuracak hayal kaldı ne de azarla düzeltilebilecek hatalar.