1. basınçlı havanın ağız ve burun yoluyla dışarıya atılması. saatte 150-200 km hızla üstelik. böyle basit bir olay gibi görünse de aslında oldukça dikkat etmek gerekiyor; doğal bir vücut hareketi deyip geçmeyin. günde kırk kere hapşırmak denen bir şey de var ama. özellikle kalabalık ortamlarda kendinizi tutarak bu hareketi yaparsanız oldukça riskli olabilir hatta ölebilirsiniz bile. yalnız başıma sesime ben tahammül edemezken insanları düşünemiyorum. her zaman kedi miyavlaması gibi hapşıranlara imrenmişimdir. benimki bildiğin gökgürültüsü mübarek.. ^:ayy ne kadar kabayım ben :(^
  2. ne zaman seksle ilgili aşırı erotik bir şey düşünsem başıma gelen vücut hareketi.
  3. hapşırma esnasında kalbin dinlenme süresi milisaniye gibi bir süre kadar daha arttığından bu genellikle hapşırırken kalbin durması olarak bilinir, durmaz, sadece gevşeme sonrası dinlenme süresi uzar. sanırım bu yüzden de hapşırana çok yaşa denir.^:ben demem gerçi, çok yaşa iyi bir temenni değil ki, iyi yaşa demek lazım^ bu aşırı basınçlı havayı dışarı vermemek için elinizle oranızı buranızı sıkıca kapatmaya çalışırsanız başınıza geleceklerden ise tamamen siz sorumlusunuz; maazallah beyniniz patlar.^:düdüklü tencere gibi patlamasa da beyin kanaması falan geçirilebilir, doğru bilgi, yayalım^
    mesut
  4. rivayet odur ki; hapşırırken gözlerinizi açmamalısınız ki zaten açamazsınız. hapşırığın basıncı ile gözler yuvalarından fırlayabilir.
  5. hapşırmasına engel olan bir genç kadın felç olmuştu. gazetede okuduğumda çok üzülmüştüm. üstelik bir kaç gün sonra vefat etti. siz siz olun!
    hapşırığınıza engel olmayın!
    ama 7-8 şiddetinde hapşırıp etrafa korku saçan insanlara ne yapmalı onu bilemedim şimdi!
  6. hapşırınca birbirlerine "çok yaşa" yerine "çok sev" diyen sevgililer vardı,
    çoğu yeni sevgililere yelken açtı, yeni hapşırıklara "çok sev" demeleri muhtemel.
    kimi teyzeler de "çok yaşa" yerine "mutlu yaşa" demeyi tercih ediyor,
    bazı amcalar "helal" der, bir nefese göndermedir belki,
    velhasıl benim gibi düz adamlar ne diyordur? sanırım "çok yaşa" demekte ısrarlıyız, bazen coşkulu deriz bazen de ikinci hapşırıkta aynı şekilde bir daha çok yaşa desek mi demesek mi tereddütüne düştüğümüz olur. nasıl olsa bir kez çok yaşa dedik ikinciye gerek yok o hesap. selam vermek gibi karşındaki iki de bir "sen de gör" demek zorunda kalmasın. bir soluklansın.