1. türkiye cumhuriyeti'nde eğitim reformunun öncülerinden. köy enstitüleri'nin kurucusu ve eski milli eğitim bakanımızdır. ayrıca can yücel'in babasıdır.
  2. türkiye'de 1938-1946 arasından milli eğitim bakanlığı yapmış; köy enstitülerinin mimarı, yüksek okulların bugün alanında en güvenilen devlet üniversitelerine dönüşmesini sağlayan, devlet konservatuarını kurduran, üniversitelerin siyasi erkten özerkliği için döneminde düzenleme yapılmasına öncülük eden, dünya klasiklerini türkçe'ye çevirten, hak etmesine rağmen "torpil" denmesin diye oğlu ve oğlunun yakın arkadaşına (can yücel, gazi yaşargil) yurtdışı öğrenim bursu verdirmeyen gene de can yücel'in hayatta en çok sevdiği kişi.

    şimdi ise trabzon'da "hasan ali yücel" adı verilen okulların adı değiştirilmiştir.

    (bkz: sabri bey ne yapıyorsunuz)
  3. köy enstitülerindeki öncülüğü, ankara üniversitesi'ndeki fakültelere yaptığı eklemeler, konservatuvarlara yaptığı dokunuşlar muhteşem olsa da türk kültürüne yaptığı en büyük katkı çevirilere verdiği önem. çeviri bürosu denebilecek bir kadro kurup klasikleri çevirmek ciddi manada büyük bir azim gerektiriyor. şimdilerde onurlandırmak adına yapılan hasan ali yücel klasikleri dizisinin temelini atıyor ve büyük bir kısmı da onun döneminden gelen çeviriler. her kitabın ilk sayfasındaki ufak yazısını her kitapta okurum. yazıda dediği gibi hümanizma ruhunu ve modernizmi onun sayesinde çözebiliyoruz. çok acayip geliyor şimdi ama eskiden kültür ve eğitim bakanları klasiklere önsöz ya da giriş yazısı yazarmış. elie faure'nin kitaplarında, euripides'de ya da phaedrus'ta bakanların sunuş yazısı var. gerçekten heyecan verici bir şey. günümüzde öyle bir çeviriye bir bakanın yazı yazması çok komik geliyor kulağa. sözü yine çok dolandırdım ama hasan ali yücel'e ne kadar teşekkür etsek, minnet duysak az.
    sezgi
  4. Cahit ırgat, konservatuvarı bırakma nedenini ise 1968 yılında Akşam Gazetesi'nde yayınlanan "Çok Yaşayın Ölüler" adlı yazı dizisinde anlatır:
    "... Gece güzel başlamıştı. Avni Arbaş'ın atölyesinde. Rakılı şaraplı bir geceydi. Hep tanıdık ya sanatçı ya eğitimci kişilerdik bu çilingir sofrasında. Cin gibi zeki bir adamdı Hasan Ali Yücel. O güne dek hiç karşılaşmamıştık. Rakı bitmiş şaraba başlanmıştı. Konu dönmüş dolaşmış memlekete gelmişti. Eğitim meseleleri, sanat meseleleri, özgürlük meseleleri. Epey olmuştuk. Damdan düşercesine.
    - Sizin başka işiniz yok muydu ki Maarif Vekilliği'ne gelir gelmez attığınız imzalardan biri de benim konservatuvardan kovulmam içindi, dedim. O,
    - İyi olmuş. Çok iyi etmişim!.. Şimdi sanatçısın Paris'te. Orada kalsan ne olurdun? Maaşlı devlet oyuncusu."

    Güngör gençay
    6 mayıs 2001 / evrensel

    Hamiş: 2011 yılında, notos kitap bu yazı dizisini "çok yaşasın ölüler" adıyla bastı. Evrensel'de çıkan yazıda "çok yaşayın ölüler" ismiyle geçtiğinden dokunmadım. Akşam gazetesinin arşivine bakıp kontrol etme imkanım yok, isim konusunda kesin bir şey diyemiyorum.


    idefix linki