1. yıllar sonra kendimi gördüğüm yer. bunun dışında ülkemizde pek huzur verici yerler değildir. dayak, hakaret, şiddetin her türlüsü kısaca ve ölüm.. yaşlılar için cenazeden önceki son durak. kimsesizler değil, çocukları olanların da bir yaşamayı tercih ettiği ya da zorla gönderildiği yerler.. biz de genel olarak durum bu. sadece çok lüks olarak bildiğim yakacık darüşşafaka var. oraya da her elini kolunu sallayanı almıyorlar. belli bir tutar eden evinizi bağışlıyorsunuz, bilmem kaç dolardı bir tanıdık için sormuştum da..

    neyse.. biz de kısaca bu. abd' de 400 kişilik bir huzur evi; bir fark yaratmış. huzurevi içine anaokulu açılmış. böylece kuşaklar arasında bir paylaşım, değişim bir bilgi ve eğlence aktarımı olmuş. huzurevi sakinleri de çocuklar da pek keyifli görünüyor..

    ben de çocukluğumdan beri hep yaşlılarla haşır neşir biri oldum. ne hissettiklerini çok iyi anlıyor, kendimi şanslı hissediyorum.
  2. yaşlı kreşi. ülkedeki en büyük sosyal hizmet açıklarından. aile yapısı seneler içinde değişti. ortalama insan ömrü uzadı. kronik hastalıklarla mücadele eden yaşlı nüfusu arttı. yaşlılar evlere sığmaz oldu. tüm gün bakıma ihtiyaç duyan yaşlısına nasıl iyi bir sonbahar yaşatacağını bilemeyen aileler, tam gün yerli bakıcı bulamayınca çareyi gürcü ve türkmenlerde buldu. fakat bu düzen legal değildi. çalışma ve oturma izinleri, sigorta primlerinin ödenmesi ve doların değerlenmesiyle giderek finansal krize sürüklendi sistem. karşılaşılan bürokratik zorluklar insanları yıldırdı. üstelik yatalak yaşlısı olanların sağlık desteğine de ihtiyacı var. tüm bunlar huzur ve bakım evi alternatifini doğurdu. lakin "huzurevi" yıllarca "darülaceze" ile eşanlamlı algılandı. kimsesiz yaşlılar için bir sığınma evi olarak görüldü. yaşlılar burada kendini terkedilmiş hissederken, yaşlısını huzurevine yatıranlar komşular tarafından hayırsız evlat olarak damgalandı. böyle olunca özel huzurevi işi, sektörel olarak gelişemedi. tabana yayılamayan hizmet, fiyatların düşmesine izin vermedi. rekabet koşulları oluşamadı. son olarak devlet bunu desteklemedi. hatta mevcut saltanat, yaşlıların aile içinde bakılmasını istediğini bu nedenle huzurevlerinin sayısının artmaması gerektiğini söyledi. hal böyle olunca emekli maaşı ile huzurevinde kalmak hayal olarak kalacak. bugün sıradan bir yaşlı bakımevinde bu paranın en az dört katını aylık olarak ödemek durumundasınız. daireler kutu gibi. istanbul'da çocuklu aileler bile 2+1 leri 120 ay kredi ile zor almış. bırak bakıcıya oda vermeyi, seksenlik babasına oda ayırsa kendisi salonda yatacak. gündüzleri karı koca çalışan çift, alzheimerli babalarını nasıl evde yalnız bırakacaklar? sorun büyük. geriatri tıbbı ve bakımevleri hayattaki yerlerini almalılar. yaşlılar son zamanlarını sağlık profesyonelleri ve işi bilen bakıcılarla kaliteli bir ortamda yaşıtları ile geçirebilmeli. belli aralıklarla çocukları ve torunlarıyla geçirecekleri ortak zaman dilimleri düzenlenmeli. bu bir sosyal hizmet olmalı ve kar amacı düşünülmemeli. emeklilik maaşı veya biraz üzeri barınma, sağlık ve beslenme giderleri için yeterli olacaktır. "ben anamı huzurevine vermem" diyenler olacaktır. eh tabi koltukta oturup torun severken elbette işler yolunda. ama felç geçirip yatalak haldeyken ona bakabilecek misin? bası yaralarından koruyup aspirasyon pnomonisini engelleyebilecek misin? fizyoterapi verip nazogastrik sonrasını değişebilecek misin? damar yolu açıp dehidratasyonuna engel olabilecek misin? ilaçlarını saatinde verip altını bezleyebilecek misin? ya da sen aynı durumda olsan, kızından/oğlundan bunları senin için yapmasını bekleyecek misin? ben yaptım. ama bir tıp profesyoneliyim. parkinson ve opere kalça kırığı olan yatağa bağımlı anneme on yıl baktım. yeri geldi baktırdım. yeri geldi birlikte yattık hastanede. yeri geldi sırtımda taşıdım. geçen yıl vefat etti. elimle gömdüm. babam şu an sağ ve 83 yaşında. yatalak değil ama kendi kendine yetemiyor. bir on yılımı da ona vereceğim (yo hayır gocunmuyorum bu görevim) ve yaşım 50 olacak. sonra? ne kadar ömrüm kaldı bilmem ama kimseye yük olmadan göçüp gidersem çok mutlu olacağım.