• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.00)
huzursuzluğun kitabı - fernando pessoa
1935'te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. pessoa'nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. bernardo soares imzalı huzursuzluğun kitabı da bunlardan biriydi. tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. gündüzleri bir kumaş mağazasında çalışan, geceleri yağmurun sesinde, ayak seslerinde yalnızlığını duyumsayan bir lizbonluydu bernardo soares ya da fernando pessoa. bugün portekiz edebiyatının en önemli yapıtı sayılan huzursuzluğun kitabı'ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçası.


  1. huzursuzluğun kitabı'nı ilk okuduğumda diğer tüm kitapları bir süre rafa kaldırdım. bir tanesi sürekli çalışma masamda, biri kitaplığımda ve en sonunda da e-kitap versiyonunun çıkmasıyla sürekli yanımda taşıyorum.
    !---- spoiler ----!

    okuyorum ve işte özgürüm.

    !---- spoiler ----!
  2. insanın ruhuna ince ince çizikler atan bir kitap ..
  3. tehlikeli kitaplardan.
    "irmağın karşı kıyısı , karşıda bulunduğuna göre , asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni de bu."
  4. chopin'in cenaze marşıyla beraber okuyorum çok güzel kafası oluyor. hele geceleri...

    '... düşünmeyi bile istememe isteği, hiçbir şey olmamış olma isteği, bedenin [ve] ruhun tüm hücrelerinin bilinçli umutsuzluğu var bunun altında. insan kendini, sınırsız bir hücrenin içine kapatılmış bulduğunda ansızın bastıran duygu. nereye kaçılabilir, hücre başlı başına her şey iken?'

    yok olmak istediğiniz gecelerde, bitmiş, tükenmiş, var olmanın getirdiği sorumluluk altında ezildiğiniz, hayatın yüklerini omuzlarınızdan bir an olsun indirmesi için belki de var olmayan bir şeye yalvardığınız, şimdiden gelecek yıllarda çekeceğiniz acıları düşünmekten soluk alamadığınız, içinizin bilmediğiniz bir yerinde hissettiğiniz yakıcı bir ızdırabın bütün vücudunuza yayılmaya başladığı, uyanınca hiçbir şeyin geçmediğini gördüğünüzde yaşayacağınız o berbat umutsuzluk hissinden ölesiye korktuğunuz için uykudan kaçtığınız gecelerde okuyun bu kitabı.

    '... hiç olmazsa yeni bir karamsarlık yaratsak, yeni bir reddediş, bizden geriye, zararlı da olsa bir şey kalacağına kanabilelim diye! '
  5. "ruhum hayatımdan yoruldu."
    ozeus
  6. parça metinlerden oluşan bir kitap. mutlak bir bütünlük yok. çünkü parça parça okumalar halinde sunduğu metinler, taşları birleştirmesini sağlayan itkiyle bütünü yaratma estetiği gördüğümüz. kitabın halen anlaşılamamış olmasının sebebi, kendinizi hep aynı gördüğünüz aynayı kırmış olmasıdır.

    bir gazetenin talebi üzerine fernando pessoa ile ilgili başladığım okumalar neticesinde, ölümünden sonra ortaya çıkan binlerce sandık dolusu dağınık yazıların toparlanmış halidir huzursuzluğun kitabı. defalarca basılırken tekrar tekrar düzenlenen bu metinlerin ne kadar özgün olabilirliği tartışılır. bu kitap fernando pessoa'nın edebi yaratımını temsil ediyor mu etmiyor mu, bunun yanıtını henüz bilmiyoruz. çünkü editörlerin metinleri yeniden kurmak, yeniden düzenlemek gibi yaptığı bir hataları var. (yayıncılık sektöründe çalıştığım için aşina olduğum bir şey)

    bir roman akışına sahip olduğunu düşünerek raftan almayın kitabı. tam olarak size anlatmak istediği gibi bir bütün olarak vermiyor. parça parça önünüze sürüyor. fazlasıyla tuhaflık yaratan cümlelerle dolu. aklınızdaki karışıklığı gidermeden bir sonrası cümleye başlamak, dizüstü çöküp sizin geri geri gelip düşmenizi bekleyen o şaka gibi sürekli ardınızda gizlenir ve tekrar tekrar düşersiniz.

    yazıyı teslim etme tarihini geciktirmemek için hızlı okuduğum bu kitapta dikkatimi çeken, pessoa'yı özel kılan düzyazı niteliğiydi. düzyazı ustası olarak tabir edebilirim rahatlıkla. dil bilgisi olmayan, duyguyu uyandırarak okuyucuya ileten sözcüklerdeki içsel anlamını kuralsızlıkla başarmış. düzyazı biçimleri diye bir şey varsa eğer ben oyumu "pessoa biçimi"nden kullanırdım. gerçekten nasıl yazıyorsun sorusunu güzel yanıtlıyor.

    "ne hissettiğini düşünmeyi bilmeyenler dilbilgisi kurallarına uysunlar."

    "söylemek! söylemeyi bilmek! yazı ve entelektüel ile var olmayı bilmek! önemli olan tek şey bu," diyen fernando pessoa ne güzel söylemiş.

    düşlerin sadece birer düş olduğuna inandığımda yeniden okuyacağım kitaptır.