1. başlığı şekillendirmek için gerekli olan filtreyi tanımlamada vereyim:

    türkçe kaynaklı bilginin anonimleşmesi sorunu.

    sebep: tüketim kültürü.
    sebep: üreten beyinlerin olmayışı.
    sonuç: üretene, fikir hırsızlığının hak sahibinde yaratacağı infiale empati kuramayış.

    yurt dışında işleyiş: bilgi, kaynağıyla beraber, refere edilerek verilir.

    yurt içinde işleyiş: bilgi, kaynağı göz ardı edilerek, çoğu zaman bilinçli şekilde silinerek, ilk eldenmişçesine sunulur. forum kültürüyle başlayan bu rezillik isim yapmış sitelere değin yayılmıştır. zamanında çoğunun payını ilk elden sinemaestro olarak verdik.

    ironi: anonim yazarlık, sözlük formatı ile beraber, ülkemiz internet kullanıcısı nazarında popülerleşti. insanlar yazılarının haklarını telifsiz sunar oldular, çalınıp çırpılmasına bile ses çıkarmayanlar bir yana, bu kültür "faydalı" bilgiler girmek yerine, günübirlik, sudan saçmalıklarla zaman ve emek tüketmeye değin evrildi.

    tüm bu süreçlere dahil olan eski kalemlerse, özgün üretimlerini el altında saklayıp, sanal mecraya emek sunamamak ayıbının, türkiye'de yaşıyor olmanın cefasını çektiler ve çekmeye devam edecek gibi görünüyorlar.

    tüketim kültürüne ek olarak şunu da söylemem lazım;

    zamanında okuma kültürünü edinmiş fakat şimdi okumayan bir kalem gramer hatası yapmazken; sonradan açılan orta yaşa merdiven dayamış kızlarımız, oğlanlarımız, onca kitaptan sonra, hâlâ bağlaç kullanmaktan dahi acizler. bunu da tüketim kültürüne bağlıyorum. fikren dahi özgün üretimde bulunmayan dimağlar, sadece başka hayatların, başka kalemlerin deneyimlerini kopyalıyorlar.

    oysa ki, insan olanın varacağı sınırlar bellidir. her filozofun, her yazarın görüşü emin olun düşünce ağınız içinde bir sinapsa muhakkak ki teğet geçiyordur. demem o ki, ikinci el bilgiyle, caka satan gömleklerle, "izm"lerle değil, damıtıp hayata geri kazandıracağınız edinimlerinizle donanın. hayata bir kere geliyorsunuz. başka hayatları simüle etmek, sinema perdesinden çekilen hayalde komik kaçacağı kadar, tarihte ya da edebiyatta, felsefede de bir o kadar abes.

    herkes kendi sesini yarattığında belki ancak bu kirlilikten kurtulabiliriz: ironik biçimde, egosu yüksek bireylerden oluşmamıza rağmen, başka kişilerin fikirlerini çalıp kullanmaktan imtina etmiyoruz. her zaman söylediğim ikiyüzlü ve şizofren toplum imajı burada da kendini gösteriyor. oysa ki birey olarak egom başka bir kimsenin ürettiğini kullanmaya müsaade etmemeli. ediyorsa da kibir dökmemeliyim ortaya. maalesef özellikle sanatsal mecrada gördüğüm tamamen bu. üretim yok, tüketen çok. hal böyle olunca, "halka mal olmak" anlamının dahi içini boşaltıyor bu anonimlik. ortada bir halk yok. sadece tüketen zombiler var.

    bu çıkarımdan sonra yazacağım her bir kelime uykumdan feragat ettireceğinden ve değmeyeceğinden, yazıyı güzel bir bitişle sonlandırmadan noktalıyorum. ...28 years later.
  2. fikir hırsızlığının, facebook vb. ortamlarda aynı kesim tarafından aşağılanan "resimli roman" tarzında sığ ve grameri bozuk, bol ünlemiyle etkisini yitirip komediye dönüşen ne ciddi ne mizahi görsellerin zincirleme paylaşı ("forward") furyasıyla tüketim kültürünü körüklemesinin ve en nihayetinde bireyin dünyaya başkalarının değil, kendi gözleriyle bakması gerektiğinin altını çizdiğim yazı bile, ilginçtir, kötülenmiş. art niyete aşinayım fakat eğitime cevap vermeyen bireylere ne için yazıp çizmek gerektiği sualini kendime yıllar sonra yeniden sordum. cevap alabildiğim zaman üstüne bir şeyler karalarım. o zamana değin, heba salgınına yakalanmamak üzere, huzurdan, kendi huzuruma çekiliyorum.