• youreads puanı (8.00)


  1. büyük iskender ile ona posta koyan sinoplu diogenes'in efsane karşılaşmasının öyküsüdür.

    iskender var ya
    hani şu büyük dedikleri
    günlerden bir gün
    dersler aldığı hocasına demiş ki
    hocam
    var mı senin de bir hocan
    hocası da hocaymış hani
    koskoca aristo
    aristo demiş ki
    iskender, var benim de hoca olarak gördüğüm,
    sevip saydığım bir büyüğüm
    lakin, anadolu'da yaşar
    gidelim demiş iskender
    yola koyulmuşlar
    sinop a doğru
    benim hocam demiş aristo
    bir fıçının içinde yaşar
    ismi diyojendir
    bu dünyadan çekmiştir elini eteğini
    paçavralar içindedir
    bir su kabı vardı eskiden
    lakin
    bir gün çeşmeden su içen çocukları görünce
    elleri ile içtiklerini görünce
    bu kaba da ihtiyacım yok deyip onu da atmış
    deniz kıyısında hiç bir şeyi olmadan yaşar diyojen
    derken, sinop a varmışlar
    kıyıya, kıyıya, kıyıya gitmişler
    kıyıya, kıyıya, kıyıya doğru
    atından inmiş iskender
    bakmış fıçıyı görünce
    parlayan zırhı
    kocaman kırmızı pelerini
    ardında aristo
    ve yüzlerce atlı askeriyle beraber
    yanaşmış fıçıya
    bakmış içinde yaşlı, paçavralar içinde
    yaşlı paçavralar içinde diyojen
    sen, demiş iskender
    sen, dile benden ne dilersen
    dile benden ne dilersen
    ben, dünyanın hakimi büyük iskender
    diyojen, şöyle bir bakmış
    kafasını, kaldırmış
    iskenderi süzmüş
    süzmüş, süzmüş, süzmüş, süzmüş, süzmüş
    demiş ki
    gölge etme
    başka ihsan istemem