1. türkiye cumhuriyeti'nin 2. cumhurbaşkanı. kendisi 89 yıllık ömründe gelinebilecek bütün siyasi ve askeri zirvelere ulaşmıştır. cumhurbaşkanlığı , başbakanlık , genelkurmay başkanlığı , parti genelbaşkanlığı , görevlerinde bulunmuştur.
  2. 1884'de doğmuş asker ve daha sonrasında devlet adamıdır. Askerliği ile devlet adamlığını arasına çizgiyi kati bir şekilde koyabilmiş başarılı bir devlet adamıdır. Detaya girmeden önce, Atatürk gibi düzenin iyi işlemesi için çok uğraşmış lakin Atatürk gibi rejim kurucusu sıfatını tam olarak sahiplenemediğinden. İkinci adam imajından ötürü siyasi hayatı sıradan bir siyaset adamınınkine benzemektedir. Yani iktidar için mücadele etmiş, cumhurbaşkanlığında başbakanıyla çelişmiş vb. Atatürk bu durumlarda kolayca nüfuzunu kullanarak değişikliğe gidebilirken henüz cumhuriyet rejimi tam oturmadığından, İsmet İnönü bu şansa nail olamamıştır.

    Savaş yıllarını herkes az çok bilmektedir ve zannımca hayatının ve özellikle kişiliğinin dönüm noktaları burası değil siyasi yaşamıdır.

    İyi bir şekilde bilgi alabilmek için baştan tavsiyeler;
    Demirkırat belgeseli
    Demokrat parti kuruluşu ve "demokrat" yılları anlatırken aynı zamanda İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı dönemine dair önemli bilgiler vermektedir.

    İkinci Adam Cilt 1 ve İkinci Adam Cilt 2

    Şevket Süreyya Aydemir'in İsmet İnönü hakkındaki iki ciltlik "İkinci Adam" adlı eserlerinde de dönem hakkında bilgi sahibi ve İsmet İnönü'ye dair çok detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.

    Peki İsmet İnönü genel olarak kimdi?
    Atatürk'ü bir baba olarak görürsek, Celal Bayar ve İsmet İnönü bu babaya sadık fakat bir türlü anlaşamayan iki evlat olarak nitelendirilebilir. Ne zaman biri başı çekse diğeri arkada kalmış beklemiştir.
    İlkin İsmet İnönü'nün başbakan oluşu...
    Celal Bayar'ın başbakanlığı alması...
    Atatürk'ün vefatı ile İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığına gelişi...
    Demokrat Parti'nin seçimleri kazanması...
    Celal Bayar'ın cumhurbaşkanı oluşu ...

    İkilinin ağır aksak cumhuriyet rejimini demokratik düzleme indirme çabası içerisinde araya giren 27 Mayıs İhtilali ve Celal Bayar'ın sahneden çıkışı bu ikili arasındaki mücadeleyi bitirdi ve İsmet İnönü siyasi yaşamına başka cephelerde devam etti.

    Chp'nin değişmez genel başkanı olarak seçilmiş ve uzun süre bu görevinde başı çekmiş iken. 14 Mayıs 1972'de bu görevi Kara oğlana bırakarak siyasi yaşamdan tamamen silindi.

    Detaylı bilgi için saatlerce doküman izlemek ve okumak gerekirken buradan birkaç kelam yetersiz kalır. Çok geniş hatları ile bilgi bu kadarla yeterli kalacaktır fakat yukarıda belirtilen kaynaklardan birçok şey öğrenebilirsiniz
  3. ''bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.''
    sözünün sahibi. anlayana büyük mesaj...
  4. her insan gibi sevapları ve günahları olan subay ve politikacı. ama vatan sevgisinden kimse şüphe edemez.
    buddy
  5. türk tarihinin önemli isimlerinden, türkiye cumhuriyeti'nin 2. cumhurbaşkanı, ikinci dünya savaşı'na türkiye cumhuriyeti'ni fiilen sokmayarak bekayı sağlamış, mustafa kemal atatürk'ten bile daha realist devlet adamı. bırakın efendim siz "lozan'da adaları vermiş, yes mi no mu demişler, anlamamış yes yes demiş, bizi de böyle kandırmışlar" diyen embesilleri...

    inönü ile ilgili 2 farklı bilgi anlatacağım:

    ikinci dünya savaşı patlak verdiği zaman ingiltere ve fransa, türkiye'yi, akdeniz kıyılarını aktif kullanabilmek için yanında istiyordu. almanya ise ulusçu politikasının bir diğer ayağı olarak orta asya'nın söz sahibini türkiye görüyordu, bir nevi o bölgeler türkiye bakiyesi sayılıyordu ve sovyet rusya'ya karşı orta asya'daki türklerin müttefik olunması kadar olumlu bir düşünce yapısı yoktu almanlar için.

    savaşa girmemek türkiye için nihai hedefti. polonya'nın yaşadığını yaşamamak için kesinlikle tarafsızlıklarını korumak durumunda oldukları şiarını benimseyen türk devlet yöneticileri bu politikayı şu şekilde gerçekleştirdiler:

    dönemin cumhurbaşkanı inönü ve genelkurmay başkanı fevzi çakmak paşa ingilizci bir görünüşe bürünüp, başbakan şükrü saraçoğlu ve dış işleri bakanı numan menemencioğlu ise alman yanlısı bir politika izleyerek güya türk devletinin en üst kademelerinde dahi ayrılık varmış gibi davranarak, avrupa'ya ve dünyaya karşı kendi içinde dahi dış politikasını belirleyemeyen bir ülke pozisyonu sergilemişlerdir, bu ikili oyun sırasında savaşın seyrine göre ingiltere bloğu öne geçerse cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanı demeçleriyle ingilizci bir üslupla konuşmuş, alman bloğu savaşı kotaracak gibi görünürse de ulusalcı yazarlar atsızlarla vs milliyetçi söylemler yapıp alman yanlısı gibi davrananlar başbakan ve dış işleri bakanı olmuştur. bu tamamen içte bu dört ismin bildiği ve kurguladığı bir yöntem idi, savaşa girmemek için yapılmış bir hamle idi. sonucunda hangi taraftan olanın ayakta kalacağına ise savaşın kazananlarına göre hareket edilecektir, bu isimler ise memleket için bunu göze almış insanlardı. eğer ki savaşı almanya kazanmış olsaydı bunun türkiye açısından siyasi sorumluluğu fevzi paşa ve ismet inönü'nün istifa yönünde şekillenecekti. aksi senaryoda ise menemencioğlu ve saraçoğlu istifa etmek durumunda kalacaklardır, kalmışlardır da. peki ingiliz bloğu savaşı kotarmasına ve sürekli türkiye'ye baskı kurmasına rağmen savaşa girmesi hususunda, nasıl oldu da inönü ve eşrafı bu baskıları kırabildi? savaşın hemen evvelinde ingilizlerle yapılan anlaşmaya göre türkiye'nin savaşa girme şartı şuydu: savaş eğer akdeniz'e sıçrarsa türkiye savaşa dahil olacak, ancak müttefiklerden yeterli silah ve mühimmat desteği karşılanması koşuluyla... peki savaş akdeniz'e sıçradıktan sonra bu anlaşma nasıl bertaraf edilmiştir? "ee, hadi savaş akdeniz'e sıçradı, açın limanları, girin savaşa" diyen ingiltere'ye anlaşmanın koşulunu hatırlatıp, fakat gelen yardımları asla yeterli görmediği için kaypaklık yaparak savaş dışı kalarak... savaş sonrası zaten türkiye'nin tüm dünyada itibarsız ve kaypak bir ülke olarak anılmasının sebebi, ülkenin savaşa girmemek için her türlü diplomatik hamleyi mübah görmesi idi. ismet inönü ve diğer adı geçen devlet adamlarımız bu politikanın izlenmesini sağlayan önemli şahsiyetler idi... bu bir.

    anlatacağım ikinci şey ise:

    mecelle diye bi' ders var hukuk fakültelerinde. hukuk kültürü açısından; roma hukuku, türk hukuk tarihi, hukuk felsefesi veya hukuk sosyolojisi dersleri gibi farklı bakış açıları kazandırabilecek bir ders. ama iyi işlenebilirse, art niyet olmaksızın bilim yapılırsa, doğrular anlatılırsa... dönemin ilk veya ikinci dersi, hoca tam bir akpli. hatta ileri gidip trol olduğunu da iddia etsem sırıtmaz. böylelerinin hukukçu olduğunu görünce okuduğum bölümden utanıyorum. neyse, adam medeni kanun'u nasıl yerebilirim, mecelle'yi nasıl yüceltebilirim derdinde, ama aynı zamanda tarihi gerçekliğe de ihanet etmekten imtina etmiyor. bilirsiniz, bu muhafazakar, iki yüzlü tayfanın korktuğu bazı kişiler, tarihi gerçekler ve milletin sinesinde sevgisi sönmeyecek olan kahramanlar vardır. bunlardan en büyüğü ve en güçlüsü mustafa kemal atatürk'tür. tüm heykelleri yıkılsa da, tüm okullardan büstleri kaldırılsa, resimleri indirilse, müfredatlardan ona ve ilke inkılaplarına dair her şey kaldırılsa dahi o'nun milletin sinesinde silinemeyeceğini bilirler, yaptıklarından, gericiliğe karşı verdiği savaştan korkarlar ve o'na söz söylemeye çekinirler, toplum desteğini kaybedeceklerini çok iyi bilirler. bu yüzden, sürekli, atatürk'ün yapmış olduğu icraatlardan beğenmediklerini inönü'ye itham ederek onu kötülerler ve inönü'yü itibarsızlaştırma çabası altına girerler, aslında bu türk devrimi'ni ve o devrimin fikir babası mustafa kemal atatürk'ü kötülemektir ancak, güçleri yetmeyeceğini bildikleri için şimdilik bunla yetinirler. gericilerin bu taktiğini ismet inönü üzerinde nasıl kullandıklarına işte bu bahsettiğim mecelle dersinde şahit oldum onu anlatacağım şimdi sizlere, lafı biraz uzattım belki ama, serde hukukçuluk var ve çarşaf kağıt veriyormuş gibi entry yazmayı özlemişim :)

    işte bu bahsettiğim dersin hocası olan zatın söylediklerini aynen aktarıyorum:

    *
    1926 yılında hukuk düzenlemeleri (hukuk düzenlemesi değil, devrimidir onun adı) yapılırken, gazi mustafa kemal (gerici tayfanın atatürk alerjisi devam ediyor) dedi ki, mecelle çok iyi hazırlanmış ve tüm ihtiyaçlara cevap veren bir kanun, onu günümüz türkçesi ile tekrar kodifiye edip üzerinde biraz düzenlemeler yapalım ve yerli ve milli (yerli ve milli he mi?) medeni kanunumuzu oluşturalım. gazi'nin bu talimatıyla mecelle tanzim komisyonu kurulur ve komisyon çalışmalara başlar. çalışmaların sonuna doğru bir gün gazi'den habersiz (bakın burası çok önemli, habersiz) içeri ismet inönü girer ve komisyondaki hukukçulara, "arkadaşlar, hepinize emekleriniz için teşekkürler ancak isviçre medeni kanunu'nu iktibas edeceğiz, komisyon dağıtılmıştır" diyerek mecelle tanzim komisyonunu feshetmiş ve kültürümüzle uymayan, islamî değerlere ters düşen isviçre medeni kanunu'nu getirtmiştir.
    *

    birincisi, bir kanunun kabul edilmesi, iktibas yoluyla olsun olmasın, tbmm'den kabul edilerek geçmesi, cumhurbaşkanının kabulü ve resmi gazetede yayınlanması ile mümkündür. yani o hoca müsvettesinin dediği gibi gazi'nin bu durumdan bihaber olma imkanı yok.

    ikincisi, ismet inönü, mustafa kemal atatürk'ün yaşadığı dönemde hiçbir zaman ilk adam olamamış ve ehemmiyetli konularda bağımsız karar al(a)mamıştır, her daim reis-i cumhur'un izleri ve gölgesi icraatlarda hissedilmiştir, hatta birçoğunu zaten bizzat kendisi yapmıştır. böyle ehemmiyetli bir devrim sırasında da ismet paşa''nın çıkıp da gazi paşa hilafına bir yol izleyebilmesi pek akıl alacak gibi durmuyor.

    üçüncüsü, dedim ya, atatürk üzerinden saldıramayan hıştolar gelip ismet inönü üzerinden devrimlere vurmaya çalışıyor diye, işte bu olay da tam da bunun en bariz örneğidir. yukarıda anlatıldığı gibi bir olay tarihte yaşanmamıştır. yani ismet paşa gidip de komisyonu dağıtmış sonra kendi keyfine göre isviçre'den kanun almış getirmiş falan...

    olayın doğrusu şudur: türk insanının medenileşmesini isteyen ve bunu candan arzulayan mustafa kemal atatürk, en modern, en insancıl medeni kanun hangisi ise bunun araştırılıp sonra iktibas edilmesi arzusunu hukuk profesörlerine iletmiş ve yapılan çalışmalar üzerine isviçre medeni kanunu seçilmiş ve çalışmalar bu yönde yapılmıştır. sonrasında kanun tbmm'de kabul edilmiş, cumhurbaşkanının önüne gelmiş, o imzalamış ve resmi gazetede yayınlanan kanun tasarısı, kanunlaşmıştır.

    çirkin siyasi emelleri için tarihe tarihi gerçekliğe ve hukuka ihanet eden insanlar ise, bir kanunun cumhurbaşkanı imzasıyla yasalaştığını dahi bilip bilmeden manipülatif hareketler ederek bu zatı (ismet inönü) itibarsızlaştırmaya devam etmektedir. ve ne yazık ki türk milletinin büyük çoğunluğu işte bu karalama politikasına kanmış, inönü'yü bir basiretsiz, bir islam düşmanı, bir vatan haini, bir asker kaçağı (bunu diyeni duydu bu kulaklar) olarak dinlemiş ve anlatmışlardır.

    oysa ismet inönü, doğruları ile, yanlışları ile türk tarihinin önemli isimlerinden biridir.
    ruhu şad olsun.
  6. turkiye tarihinin son 100 yılını unutturmak için hedef seçilen ilk tarihi kişiliktir. tarih kitaplarından önce inönü çıkar eğer halkin tepkisi çabuk bertaraf edilirse bir sonraki hedef mustafa kemal atatürk olacaktır.
    seed
  7. evet sizi ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım. 2. dünya savaşı sırasında bizi aç bıraktın diyen bir çocuğa cevaben. ismet inönü.
  8. meral akşenerin de hatırlattığı gibi miliyetçi faşist kesimler sevmezler. halbuki o,
    *"komünizm yuvası" köy enstitülerini kapattı
    *talat aydemirin sol bir darbe harekatı olarak kabul edilen kalkışmasını engelledi
    * ortanın solu safsatasını ortaya atarak gercek solu gizledi
    *68 hareketine karşı çıktı, denizlere yüz vermedi.
    milliyetçi faşist kesimin bu kafayla inönü ye bir değil bin fatiha okuması lazım.