1. fethiye'den dolmuşla ulaşılan, kelebekler vadisi'ni geçtikten sonra faralya denen köyde sizi karşılayan cennet. dolmuştan indikten sonra ister patikadan kırkbeş dakika yürürsünüz, isterseniz sizi sömürmeye hazır dolmuşçularla beş dakikada inersiniz aşağı.

    evet hala daha cennet ama yavaş yavaş farkediliyor. ben ilk tanıştığımda gidenler arasında bir çeşit gizli sözleşme vardı, kabaktan kimseye bahsetmemeye ilişkin. bir süre güze devam etti, ama şimdilerde ikinci olimpos vakasını yaşıyor. teknolojinin getirdiği kötülüklerden biri olarak gizli saklı kalmadı. el değmemiş koy kavramı bitti, gitti.

    kabak koyuda nasibini alıyor. genelde yerli yabancı hippilerin takıldığı, sahilinde sabahlamanın bir çeşit ayin olduğu, dağlar arasında kalmış gizli bir vadi kabak koyu. likya yolunun parkurlarından biride burada. ama sahiline beton getirmek isteyen bazı karaktersizler her sene likya yolunu da kendi mekanlarını görecek şekilde değiştirmeye çalışıyor. bu likya yolu bir yerde kabak koyunun şelalerine bağlanıyor. doğanın içinde olmak ne demek anlıyorsunuz.

    şarap içmenin, cuğaranın, muhabbetin en güzel olduğu yerlerden biri kabak. inşallah olimpos gibi belediye otobüsleri ile tur düzenlemezler bu cennete. tavsiyem gittiğinizde eski kamplarda kalmanız. latcho olur, gemile olur, sultan olur, turan olur. hem sahile yakın olursunuz hem de çalışan gönüllüler ya da mekan sahipleriyle tanışarak şahane ortam yakalarsınız.
  2. 2010 yılında gittiğimde ahanda buraya kız arkadaşımla gelmeliyim dediğim koy. o zaman'lar oldukça sakindi. ancak şimdi her yaz gitmeyen kalmadığını görüyoruz. yakında olimpos ile aynı kaderi paylaşacak. belki de çoktan paylaşmıştır. zira geçen sene herkes kabak koyuna gittiyse yazı kapatıyorum arkadaşlar diyerek bitirdiğimi hatırlıyorum.