• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.67)
Yazar ulus baker
kanaatlerden imajlara-duygular sosyolojisine doğru - ulus baker
bu inceleme toplumsal bilimlerle belgesel filmcilik arasında mümkün bir birleşmenin boyutlarını tartışıyor. bunun ön şartlarından birinin hâlihazırdaki “kanaatler sosyolojisinin” bir eleştirisi olması gerektiğine inanıyoruz. bu yalnızca sıradan toplumsal araştırma pratiğine yönelik bir eleştiri değil, yorumcu-epistemolojik tarza ve toplumbilimsel yaklaşımların “metin” ve “kanaat” etrafındaki epistemolojik düğümlenişine yönelik bir eleştiridir.
-arka kapaktan-


  1. ulus baker'in, sosyolojinin, toplumda her an değişkenlik gösteren kanaatleri toplama, özetleme gibi bir görevi üstlendiğini ve artık bir "kanaatler sosyolojisi" olmaya meyillendiğini söylediği kitap. buna karşın duygular sosyolojisinin dayanakları anlatılıyor; ve özellikle geçmiş tecrübeler için, "nasıl olmalıydı / nasıl olmalı" düşüncesini değil, kendisinin ifade ettiği gibi, imajların doldurulduğu yere aslında neyin ait olduğunu anlatmaya ve anlamaya çalışıyor.
  2. "kanaatin modern biçimine bilimsel bilgi ile değil ancak başka bir kanaat ile karşı konulabilir."
  3. çok iyi dipnotları olan kitap.

    "1) bir demokraside kimse benim görüşlerimle  ilgilenmezken, baskıcı (totaliter?) bir toplumda her cümlem siyaseten doğruluk adına denetlenir. bir zamanlar slavoj žižek'in oldukça canalıcı bir tema olarak hatırlattığı üzere, bizler sadece totaliter toplumlarda  -kanaatlerimiz, ürünlerimiz ve fikirlerimizle-, ciddiye alınırız. bundan ötürü, žižek ve agamben’in göstermeye çalıştığı gibi, bizzatihi demokrasinin kendisi totaliter olmaya gayret ediyordur.

    2) insan bir saz, doğadaki en kırılgan şey, ama düşünen bir sazdır. evrenin tümünün insanı parçalamak için silahlanmasına ihtiyaç yoktur. bir rüzgâr esintisi, bir damla su insanı öldürmeye yeter. lakin, eğer evren insanı parçalamaya çalışırsa, insan kendisini öldürmeye yeltenenden daha soylu olacaktır. zira öleceğini ve evrenin üzerindeki hâkimiyetini bilmekte, evren ise bunu bilmemektedir. (kendi cevirimiz ub.) (pascal, pensées, 234) [b. pascal, düşünceler, çev. ismet zeki eyüboğlu, say yay. 1996]"
  4. çok iyi, çok çok iyi bir kitap. dönüp dönüp bu başlığa yazıyorum. yakında dolaylı eylem - ulus baker ve aşındırma denemeleri - ulus baker başlıklarına dadanacağım. tabi en başta bazı yerleri burada yorumlayacağım. yine de diyeyim, burası biraz hafızam için var. hep alıntı yapıyorsun diyenler kızmasınlar.
    --

    kavramsal tipler ve sosyo-psikolojik tipler ayrımı anlatılırken yazılmış bir paragraf, sayfa 51;


    "bu nedenle geleneksel ve kırsal yaşam koşullarını toplumsal tiplere referans vererek tanımlamak güçtür: köylü sadece bir göçmen veya göçmen olma ihtimali taşıyan ya da bir dışarıdaki olarak algılanmaya yüz tuttuğu bir şehre, modern yaşama nazaran toplumsal bir tiptir. spinoza’nın “doğa hiçbir zaman uluslar, kastlar veya sınıflar yaratmaz, yalnızca bireyler yaratır” iddiasının ne anlama geldiğini hatırlamalıyız. kuşku yok ki, sosyo-psikolojik tipler modernliğin doğurduğu olgulardır."
  5. "...
    'kimlik' nosyonu, güncel sosyoloji pratiğinin merkezî kavramlarından biri olarak, sosyal bilimlerin toplumsal tipler yaratabilme kapasitesini zayıflatıyor. zira, her biri bir kimlik tarafından sözde soğurulan (daha doğrusu varsayımsal bir “kimlik krizi” içinde olan) etnik ve dinî gruplar toplumsal tipler değildirler. biz onları genel “göçmen” kategorisine dahil edebilsek de, müslüman veya avrupa'daki türk, birleşik devletler’deki porto rikolu veya siyah “rapçi”, inuit kabilesi cemaatleri yine de “toplumsal tipler” degildirler. kimlik bir toplumsal tipi tanımlarken, anlamamıza vesile olan bir kavram değil bir kanaat ve siyasi etiketleme kategorisidir. kimlikte, kanaati en yüksek gönderme değeri durumuna getiren modern batı toplumlarının (ve akademilerinin) ılımlı demokratik ve liberal kavramsallaştırma tarzı önvarsayılır. benzer şekilde, parti üyeliği veya yakınlığı, bir kültün partizanı olmak, bir kuşağın üyesi olmak (rock kültürleri, sinema kültleri vb.) kendilerinde toplumsal tipler yaratacak kriterler değildirler. bu kategorilere tekabül eden toplumsal tipler yaratmak için, toplum bilimleri elbette ki televizyonda değil, aksine, genel olarak gündelik hayatta “görünür” düzeyde işleyecek olan “etten ve kemikten” bir bireyleştirmeyi ortaya çıkarabilmelidir. bunun günümüz toplum bilimlerinin temel zayıflıklarından biri olduguna inanıyorum.
    ..."