1. sözlük yazarlarının yaşları itibariyle çoğunun bu izm? dayatmasıyla yetiştiğini düşündüğümdür. Aile içi eğitim göreceli olduğundan yorum yapamıyorum ancak hepimiz sınıflarda sırada bu izm? ile yetiştirildik. kimimiz benimsedik kimimiz bir süre sonra bu işte bir yanlış var dedik. ne zaman ki annemin ana dili olan çerkesçeyi konuşamadığını anladım ve daha da kötüsü bunun farkında bile olmadığını anladım işte o zaman bu işte bir yanlışlık var dedim.

    ! vatandaş türkçe konuş
  2. Kemalizm tabiri ilk olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiltere ve Fransa gibi emperyalist ülkeler tarafından kullanılmıştır. 1918'den itibaren Anadolu'yu işgal eden İngiltere ve Fransa, Anadolu'da MUSTAFA KEMAL önderliğinde gelişen Türk Kurtuluş Savaşı'ndan "Kemalist Hareket", bu harekete Mustafa Kemal'in yanında yer alanlardan da "Kemalistler" olarak söz etmiştir.(12) Bu bakımdan Kemalizm, her şeyden önce antiemperyalistleri, ulusal direnişçileri "millicileri" anlatan bir kavramdır. Bu nedenle "Kemalist olmak" her şeyden önce antiemperyalist ve tam bağımsızlıktan yana olmak demektir.

    Örneğin aşağıdaki fotoğrafta Kurtuluş Savaşı sırasında İzmit'te İngilizler tarafından kurşuna dizilen bir Müslüman Türk görülmektedir. Bu fotoğrafın armasında İngilizce aynen şu cümle yazılıdır: "Execution of a Kemalist Turk at İzmid" yani (İzmit'te bir Kemalist Türk'ün idamı"

    Fotoğraf: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Execution_of_a_Kemalist_Turk_in_Izmit_1920.jpg

    12 Kullanım örnekleri için bkz., Erol Mütercimler, Fikrimizin Rehberi, İstanbul, 2008, s. 824 - 832.

    Sinan Meydan, Akl-ı Kemal, 5. bas., İstanbul, 2012, s. 17
  3. çökmüş ideoloji. yarınki referandumla yerini "proleterya destekli islamofaşizm"e bırakacaktır. kemalistler maalesef kendimizi bitirdik. irtica tehlikesini küçümsedik. arap testis kokusuna hayran kesime "mollalar iran'a" derken, sadece bürokrasiye ve orduya güveniyorduk. nasıl olsa onlar sistemin teminatıydı. fakat sistem çoğulcu demokrasiydi ve en çok üreyen kazanacaktı. feodalitenin olmazsa olması nüfustur. zürriyeti çok olanın borusu öter. bu bazen asker bazen seçmen sayısı olarak bugün de önemini korumaktadır. kemalizm kendi ayağına sıkmıştır. ulusalcılık şemsiyesi dar geldi. kürt sorunu en büyük tehdit görüdü, bütün projeksiyon ülkenin bölünmesinin önüne geçilmesi üzerine odaklandı. bu arada hep olan, giderek semiren neoosmanlıcılık, arap emperyalizmi, siyasal islam halı altına süpürülmeye çalışıldı. son düzlükte yapılmaya çalışılan cahil halkı bilinçlendirmeye çalışma girişimleri fiyasko olacaktı. çünkü siyasal islam bilinçli olarak halkı cahil bırakmıştı. hatta onu gazlayıp konsolide ederek birer fedaiye dönüştürmüştü. artık bu zombilere laf anlatabilmek imkansızdı. evet, ülke göz göre göre bataklığa çekiliyordu ama buna engel olacak gücümüz kalmamıştı. şimdi olayın hem oyuncusu hem izleyeniyiz. nihayetinde birlikte batacağız. muktedirlerin yarından sonra seçmene de ihtiyacı kalmayacak ve artık onların gönlünü makarna kömürle bile almaya çalışmayacaklar. buna ihtiyaç kalmayacak.


    peki bir şey yapılabilir mi? bir umut yok mu?

    tüm azınlıklar birleşin. kemalistler olarak "azınlık" olduğumuzu kabullenmemiz gerek. acı ama gerçek bu.

    sonrasında olası federasyon tekliflerine şiddetle karşı çıkmayın. kendiniz gibi düşünen, yaşamak isteyen insanlarla komşu olmak kötü mü? zaten gettolaşmadınız mı? sancaktepe'deki güvenlikli sitende, oranın daha önceki yerleşik halkı ile arana duvar örmedin mi? otobüste bile karşılaşmak istemediğinden işe kendi arabanla gitmiyor musun? imam hatipten başka okul kalmadığı için çocuğunu yıllık kırk bin lira verip özele yazdırmadın mı? daha dün senin karın ve kızının "evetçi" lere helal olduğunu söyleyen davarla nasıl bir ortak noktan kaldı?

    bölünme korkusu...

    lan biz bölüneli çok olmuş, haberimiz yok.
  4. kemalizm, ülkenin toprağı, doğal kaynakları, vatandaşları vs üzerinde hak iddia eden, bunlara ilişkin sahiplenme duygusu taşıyan bir elit zümreyi varsayar. bu elit zümrenin dışa vurduğu sahiplenme, zorunlu olarak çıkarcı bir yönelim göstermez; aksine, idealist denilebilecek fedakar bir coşku ile tezahür etmesi hiç nadir değildir.

    kimdir bu elitler? orduda görevli subaylar, yüksek yargı mensupları, bakanlık bürokratları, üniversite hocaları vb'dir. bu çevrelerde yer alan idealistlerin, çocuklarını gelecekte yine bu elit kastın mensubu olacak şekilde yetiştirmeye çalışmaları sık karşılaşılan bir durum idi. bu da yine sahiplenme tezahürünün bir sonucudur; aynı bir sultan veya kral'ın sahip olduğu egemenliği çocuğuna devretme arzusu taşıdığı gibi.

    demokrasi kendi başına yakın vade teveccühü yaratır. bu şu demek: bir mülk sahibine kıyasla bir kiracının mülke daha özensiz davranması ve yakın vadede elde edeceği faydaya odaklanması gibi, demokratik bir sistemde 4-5 yılda bir seçimle değişen siyasetçiler de kendilerini mülk sahibi görmedikleri için yakın vadeye odaklanırlar ve maksimum faydayı elde etmeye çalışırlar. bu da ülkenin sermaye stokunu eritecek bir sonuç doğurur. halbuki bir kral veya sultanın bakış açısı uzun dönemlidir. ülkenin bütünü için sahip oldukları ve çocuklarına devredecekleri mülkiyet ehliyeti, ülkenin refahının uzun dönemli devamlılığına odaklanır.

    gelişmiş ülkelerde, seçilmiş siyasetçilerin yakın vade teveccühlerine set çeken, kısa vade talanı engelleyip uzun vadeli çıkarları koruyanlar, demokratik ve bağımsız kurumlardır. türkiye gibi demokratik kurumları gelişmemiş, demokratik refleksleri oluşmamış toplumlarda serbest seçimlerle iktidara gelen yöneticiler ise, talan ekonomisine yol açarlar.

    kemalizm, yukarıda bahsettiğim elit zümrenin duygu dünyasında bir mülkiyet intibası yaratarak bu talan tehlikesini aşmaya çalışmıştır. bu zümre, bir hükümdarın taşıdığı sahip olma intibası ile sermaye stokunun uzun vadeli gelişimine odaklanmıştır. enteresan tarihsel bir dönemeç, 1950 yılındaki seçimlerle demokrasiye geçiş deneyimiyle yaşanmıştır. demokratik kurumların gelişmediği türkiye'de iktidara gelen demokrat parti, bir kaç sene içerisinde talan ekonomisine yol açmıştır. bu sürecin sonunda kemalist elit zümre 1960 darbesiyle iktidarı tekrar tekeline almıştır. bu açıdan bakınca 1961 anayasasının demokratik kurum ve refleksleri görülmedik ölçüde geliştirmeyi teşvik edici bir metin olması hiç şaşırtıcı değildir. ancak kemalist elit, bu demokratikleşme sürecinden çabucak geri adım atmış, 1971 ve 80 müdahaleleri ile kendi konumlarını rejimin içine kalıcı olarak monte etmeye çalışmıştır. bu geri adımın nedeni, iktidarı paylaşmama refleksi ve gelişmekte olan kapitalist sınıfın kazançlarına ortakçı olma olanaklarının artmasıdır.

    ne var ki kemalizmde elit zümrenin meşruiyet sorunu vardır. bir sultanın aksine meşruiyet babadan oğula geçen doğal bir hak olarak tanımlanamaz; veya tanrı/allah/her neyse tarafından da bahşedilmemiştir. bu sebeple bu meşruiyet hep sorgulanır ve sorgulanmıştır da. özellikle 90'lardan itibaren vesayet rejimi suçlamasıyla kemalist ideolojiden arta kalanlara saldırılmış, bu da ideolojinin nihai yıkımını getirmiştir.

    kemalizmin sorunu bir vizyon sorunudur. enteresan şekilde kemalizm, iddia ettiği meşruiyetin zaman içerisinde sorgulanacağını öngörememiştir. ya da öngörmüştür ama bunu defetmenin yolunu zor kullanmada bulmuştur: misal, gençliğe hitabede memleketin içte ve dışta ortaya çıkacak düşmanlarına karşı yapılması öğütlenen tarifname.

    dolayısıyla kemalizmin meşruiyeti, benzetme kabaysa affedin, kendini hükümdar ilan eden, eski sultanın kayınçosunun meşruiyeti kadardır . şu anda yaşadığımız şey, kemalizmin inşa ettiği vesayet rejimini işgal eden ve halk nezdinde (seçilmiş cumhurbaşkanlığı gibi göstergelerle) meşruluğunun kemalist meşruiyete yeğ olduğunu ispat etmeye çalışan birilerinin rejim değişikliği denemesidir.

    dolayısıyla kardeşlerim, olur da bu referandumdan sağ çıkarsak, yapılması gereken, demokratik kurumların, demokratik reflekslerin ve bizzat demokrasinin geliştirilmesine odaklanmaktır. çabayı buralara harcamaktır. bu referandumdan sağ çıkarsak, lütfen kemal'i artık unutun. referanslarınızı geçmişten değil, gelecekten alın.
  5. yüksel taşkın bir yazısında çok güzel tespit etmiş: kemalist toplum mühendisliği nasıl ki modern insan yaratma hevesidir; şimdiki "dindar nesiller yetiştirme" hevesi de çok benzerdir. ikisi de toplumun yeniden yukarıdan şekillendirilebileceğine ilişkin inançtan beslenir.

    ve ilave etmiş: kemalizm kendini kültürel bir misyon olarak kodlayarak, maddi olanakların ideolojik paydaşlara aktarılma sürecini gizler, örtüler. halbuki kemalizm, kültürel ve iktisadi tahakkümün el ele yürüdüğü bir projedir. kültürü vitrine koyup maddi olanı gizleme taktiği günümüzün rejimi tarafından aynen devralınmıştır.
  6. batıcıdır, arap-islam dünyasıyla ters düşer, sscb'yle zoraki "dosttur", emperyalist batı'nın bir parçası olmak ister hem güç olarak hem kültürel olarak. ama milliyetçidir, asimiasyoncu, yer yer ırkçıdır yine de turancılık yapamaz kurumlarını kapatır çünkü sovyetlerle "dosttur". kapitalisttir, 1929 buharnına kadar liberal, 1929dan sonra devletçiliğe ağırlık verir. islamcılığa, kürtçülüğe, sosyalizme düşmandır. sosyal demokrasiyle, solla alakası yoktur. ülkücülük için ise fazlasıyla batıcı ve laiktir, temkinlidir tek parti dönemindeki orijinal kemalizm.