1. koşu sporununın icrası. bisiklet gibi değeri bilinmeyen, yadırganan hatta küçümsenen sporlardan biridir ülkemizde. her şeyin en iyisini biliriz zaten değil mi?

    kapsamlı bir ön hazırlık, ekstra teçhizat ya da mekan gerektirmiyor olması açısından pratiktir. ancak dikkat edilmesi gereken noktaları var, basite ingirgememek lazım. öncelikle uygun kıyafet ve özellikle ayakkabı performans, daha da önemlisi sağlık için şarttır. yanlış ayakkabı seçimi diz ve bel sakatlıklarına sebebiyet verebilir. bunun yanında zemin koşulları da çok önemlidir. yakınlarda tartan pist varsa şahane. asfalt zemin de yine diz ve bel sakatlıklarına yol açabiliyor. öncesinde ısınma ve esneme hareketleri atlanmamalı. yeni başlayanlar kendilerine uygun mesafeyi mevcut fizik-kondisyon durumu ve spor geçmişine bağlı olarak belirlemeli. buna genel bir mesafe vermek yanlış olur. hafif tempoda, nefesinizi kontrol ederek sınırlarınızı ölçebilirsiniz. zaten zamanla ciddi oranda artacaktır. gps yardımıyla mesafe ölçen gayet güzel aplikasyonlar var, onlar da kullanılabilir.

    (bkz: adım adım koşu)
    one
  2. benim için duygulara nah çekme eylemidir. "ay dur çok yoruldum, şurada dinleneyim" diyen bünyeye "siktir lan koşuyorsun hala, yorulsan duramazdın" suretiyle siktiri çekmek ve devam etmek şeklinde gelişiyor.
  3. uyku tutmayan bir cumartesi sabahı, köründe uyanmamın nedenini kendime bile itiraf edemezken, kılıf uydurma aracım oldu bugün de. uyku tutmayan gecelerim, şafak vakti uyanmalarım artış gösterdiğinden beri, kafamı evde bırakıp sahile atıyorum kendimi. koşuyorum..

    birazdan varılacak karmaşa öncesi, yani istanbul'a varmaya yakın son dinlenme tesisi.
  4. bolca ve uzun yürürüm ama koşmadım, koşamadım hiç. benim için koşmak, otobüse yetişmekten ibaret. metro durağından çıkmam ve ilgili otobüsü karşından görmemle çitaya bürünmem bir oluyor.
  5. koşmak sözcüğünün ne işe yaradığını bir türlü anlayamadım. koşmak daha hızlı yürümek değil midir. koşmak ayrı bir şeyse o zaman hızlı koşmanın da ayrı bir ismi olsun. depar bunu tam karşılıyor mu bilmiyorum. koşmak ve yürümek sanki apayrı şeyler gibi. farklı aynılık herhalde tek yumurta ikizi.
  6. benim için toplu taşıma araçlarına yetişmek adına yapılan eylem çeşidi. yoo utanmıyorum tabi, bir otobüs kaçırmak çok şeye mal olabilir benim için.
  7. kontrolsüz koşma spor değildir, sonra çantanızı yoldaki bir aracın yan aynasına farkında olmadan taktırıp parende atarsınız maazallah(*:bunu da yaptım evet :/) :/
  8. keşke iyi koşabilseydim. birgün bunu yapamadığımı bile farketmek acıtıcıydı. daha doğrusu eksikliğe, beceriksizliğe dairdi benim için. kilolarım vardı biraz, biraz da pamuk prenses tadında ayakkabılarım o gün.
    enkazlardan birini görmüştüm. benim için oğlan demek adam demek ya da erkek demek "baba"mla kurduğum talihsiz ünsiyetten sonra "enkaz" demekti. babam "hayal kırıklığı"ydı. diğer erkeklerse enkaz... sadece uzaktan sevip hayatlarına birden dahil olabildiğim ve avucumu yalamama sebep olan bu insanlardan birini görmüştüm o gün marmaray'da. tabii görmezden gelmiştim. mavi ona yakışmıyordu zaten bu kez. küçük çocuğun elinden tuttuğunda bile aslında o an iyi bir baba olacağını düşünmedim. sevsem hala, belki düşünürdüm, hayallere dalardım. biraz ilerleyince biz onu görmezden geleyim derken yanında görmezden gelmemem gereken başka kişileri de görmezden gelmiştim. garip duruma düştüm. sonra arkadaşlarım neden görmezden geldiğimi sordular. oysa arkadaşlarım da onların yanından geçerken biz tepki vermemişlerdi. onlar sonradan bekleyince varolan diğer nsanları, suç benim üzerime kaldı gibi hissettim. konuşup dağılacakken biz hatta dağılırken, uzaktan o geliyordu arkadaşıyla.
    iki arkadaşım birbirlerine muzipce bakıp koşmaya başladılar. o arkada kalmıştı diğerleriyle beraber. üçüncü arkadaşımsa bana baktı. bense bekle, dur gibi ifadeler kullanıyordum yarı koşup, yarı duraksarken...öyle hızlı koşamıyordum... çünkü kiloluydum. yani bence kiloluydum. yani annemce kiloluydum. annemce nasılsa zaten benim için öyle oluveriyordu. bu anı da hüzünlü anılar arasına katılıvermişti usulca.