• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.47)
kırmızı pazartesi - gabriel garcia marquez
kolombiyalı büyük yazar gabriel garcía márquez'in 1981'de yayımlanan yedinci romanı kırmızı pazartesi, işleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir namus cinayetinin öyküsü. hem kolombiya'da, hem de yayımlandığı dünyanın dört bir yanındaki pek çok ülkede sarsıcı etkileri olmuş bir roman. usta yazar, çocukluğunu geçirdiği kasabada yıllar önce yaşanmış bir cinayet olayını aktarıyor. romanın kahramanı santiago nasar'ın öldürüleceği daha ilk satırlardan belli. kırmızı pazartesi, yalnızca bir cinayetin arka planını değil, bir halkın ortak davranış biçimlerinin potresini de çiziyor. böylece, sonuna dek ilgiyle okuyacağınız bu kısa ve ölümsüz roman, bir toplumsal ruhçözümü niteliği de kazanmış oluyor.


  1. olay örgüsü ile sizi içine çekebilecek bir kitap ayrıca santiago nasar'ın öldürüleceğinin daha ilk satırlardan belli olması kitabı daha da güzelleştiren etmenlerden biri.
  2. santiago nasar'ın öldürülüşü kanınızı dondurur niteliktedir. santiago'nun annesine lanet edersiniz kapıyı açmadığı için ve sonrasında...
  3. sonlarına doğru kanımı donduran, midemi bulandıran, kalp atışlarımı hızlandıran gabriel garcia marquez romanı. detayların ne kadarı kurgudur ama gerçek bir öyküden yola çıkılarak kaleme alınmış olması ürpertici olması için yeter de artar bile.

    !---- spoiler ----!

    ikiz kardeşlerin eğelenmiş bıçakları geri bırakıp iyi kesmeyen hatta biri kıvrık olan kasap bıçaklarıyla işledikleri cinayeti düşünmek istemediğimiz, hayal bile edemeyeceğimiz bütün iğrençlikleriyle ve vahşetiyle anlatır kitap. insanların vurdumduymazlığı, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncılığı, kötülüğe karşı duyarsızlığı, iğrençliği, gerçekler karşısında körlüğü ve bir şeyleri hep başkalarından beklemeleri daha güzel anlatılamazdı.

    namus cinayetleri sadece türkiye'de olmuyormuş. bu açıdan bakıldığında yaşar kemal'in yılanı öldürseler'iyle benzer öğeler taşısa da elbette yılanı öldürseler de durum daha vahimdir. sokaktan geçen herkes öldürmesini teşvik eder, bunda ise insanlar gerçekleşecek olan cinayete karşı üç maymunu oynamaktadırlar.

    efsanevi "bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım" cümlesi ise yakın zamanda izlediğimden olsa gerek jagten'deki durumu anımsattı. gerçek olmayan bir olaya herkesin inanması ve olayların gelişmesi. can alıcı alıntılardan bazıları:

    "bu kadar ahmak olmak için ancak papaz olmak gerekir."

    "bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım"

    ve elbette her şeyin özeti:

    "özellikle de işleneceği böylesine açıkça duyurulmuş bir cinayetin hiçbir aksilikle karşılaşmadan gerçekleşmesi yolunda hayatın edebiyatta bile görünmeyen onca rastlantıdan yararlanmış olması ona büyük bir haksızlık gibi görünmüştü."

    !---- spoiler ----!
  4. bu kitabı okuduktan sonra santiago nasar ismini unutamazsınız. oysa öldürülecegini daha ilk sayfalarda öğrenirsiniz. sonlara doğru yaklaştıkça kendinizi öyle kaptırırsınız ki, romanın içine girip cinayete engel olmaya çalışırsınız. sonu daha en baştan belli olmasına rağmen, bu kadar güzel biten başka bir kitap daha yoktur, en azından ben henüz okumadım.
  5. "beni öldürdüler, wene hala" ile akıllarda kalmıştır.
  6. youreads eşzamanlı kitap okumaları etkinliği kapsamında okudum ve içten bir teşekkürü borç bildim. gerçekten muhteşem bir kurgu eseriydi.

    !---- spoiler ----!

    kitabın başında santiago nasar'ın öldürüleceğini okumamın ardından bir an durdum ee bundan sonra ne anlatacak peki dedim. yani baştan sonunu söyledi geriye artık cinayetin nasıl işlendiği konusunun detayları falan kaldı diye düşündüm. devam ettim, sayfaları nasıl çevirdiğimi hatıramıyorum (e-kitap olsa da) en başında belirtilen detaylara kitabın sonunda tekrar rastlamak, olay örgüsünün neredeyse açıksız olması, karakterlerin çok olmasına rağmen kafa karışıklığı yaratmaması kitabı güzel yapan öğelerdendi.

    bunun dışında kısacık bir kitaba bu kadar sosyal mesaj sığdırması ve bunu sosyal mesaj verme kaygısı gütmeden, uzatmadan net şekilde okuyucuya vermesi daha doğrusu yorumlamayı okuyucuya bırakması ayrıca bir güzeldi. namus cinayeti, kötülüğe karşı susan dilsiz şeytanlar, menfaat ilişkileri, kadına ikinci sınıf muamele gibi birçok konu da kitapta işlenmiş.

    fakat ben hala kadının neden onun adını verdiğini anlamadım. bu konuda diğer okuyuculardan cevap bekliyor olacağım.

    !---- spoiler ----!

    hepsinden öte kitabı okurken başka birilerinin de okuyor olduğunu düşünmek fikri bambaşka güzeldi. teşekkürler organizasyon için, sabırsızlıkla ikinci kitabı bekliyorum.
    abi
  7. kırmızı pazartesi; göz göre gelen bir ölümün anatomisi. bir nevi herşeyden koskoca bir öykü çıkarabiliriz demenin ispatı. yazar ölümü, bir namus cinayeti penceresinden anlatıyor. bunu yaparken de acaba duygusu oluşturmaya çalışmış.
    kitabın tanıtımında şöyle deniyor; dünyanın dört bir yanında sarsıcı etkileri olmuş.
    valla beni pek sarstığını söyleyemem.
    lakin ilginç bir anlatıcı okumak isteyen, ürün yelpazem genişlesin diyen , buyursun okusun.
  8. !---- spoiler ----!

    mesele namus meselesi, temizlemek boynunuzun borcudurcular, onlar öyle adamlar değildirciler, sevim koş santiago nasarı öldürüyorcular, kayıtsız halk, karşı komşusunu öldüreceklerini bile bile katillerin bütün gece ellerinde bıçaklarıyla dükkanında oturmasına izin veren mahalle esnafı, daha üstüne yalakalık yapacak diye olayı durdurmayan din insanı, potansiyel katilin elindeki bıçağı alıp uyumaya gidin dediğinde cinayeti önlediğini sanan albay...

    "kabahat sende demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu sende canım kardeşim."
    !---- spoiler ----!

    değinmek istediğim bir iki nokta:

    !---- spoiler ----!

    -bayardo san roman, angela vicario'yu baba evine sessiz sedasız getirip geri dönmekle (ve hatta gürültü olmasın diye arabasız gelmekle) o kasaba halkına birkaç numara büyük gelen bir iş yapmış. *tamam kendi utancını gizleme çabasıyla olabilir ama yine de halka göre yüksek davranış.kabul etmek gerekir.

    - cinayetten önce vicario ikizlerinin tıraş olması bana ülkemizde çok geçerli olan "mahkemede takım elbise giydi, hakimim dedi, aman ne de iyi hal" yaklaşımını hatırlattı. ne acı.

    !---- spoiler ----!

    özetle; bence roman bir cinayetin değil bir toplum lincinin öyküsünü anlatıyor.

    önemli not düşmek isterim: kırmızı pazartesiyi okudum demiştim ama yaprak fırtınasıyla karıştırmışım. bugün oturup okudum. çok iyi kitapla başlangıç yapmışsınız helal olsun. diğer okuyanların da yorumlarını takip edip gerisini merakla bekliyorum.

    sıradaki eşzamanlı kitap okuma organizasyonu için beklemedeyim ^:swh^
  9. gabriel garcia marquez'i ismini duymanın ötesinde tanımam notos dergisinin 51. sayısıyla olmuştu. dergide gabriel garcia merquez mercek altına alınmıştı ve kendisiyle yapılmış bir söyleşi yer alıyordu. kırmızı pazartesi'yi okuma önerisi ise sevgili flejuh'tan geldi, kendi önerim olan genç werther'in acıları yerine kırmızı pazartesi'ye oy vermemden pişmanlık duymadığımı bilakis kendisine etkinliğimizi başlatmak için sürükleyicilik, etkileyicilik, sayfa-süre kısıtlaması gibi unsurlar dikkate alındığında en yaraşır kitabı önerdiği için teşekkürü borç bilirim. düzenli okumayı hayatında oturtmak isteyen her okura ise etkinliğimize katılmamış olsalar bile "kırmızı pazartesi" ile bir başlangıç yapmalarını öneriyorum.

    marquez 107 sayfaya yıllardır anlatılmaya, anlaşılmaya çalışan namus kavramı ve namus cinayeti, toplumun suç ve suçlu üzerindeki tesiri, toplumun ceza üzerindeki somut olarak ortaya konulamayan etkisi, toplumda evlilik algısı, kadın-erkek eşitsizliği yine bununla ilişkili olarak ailelerin kız çocuğunun yetiştirilişine ve toplumdaki yerine bakış açısı ve bunun doğal bir uzantısı olarak erkek çocuklarına yüklenen abi kavramının bireyi ezen davranışlara itişi gibi konuları tüm gerçekliğiyle ve çıplaklığıyla anlatıvermiş. kitabın 1981'de okunduğunda bıraktığı etkiyle bugünkü etkisi elbette bir tutulamaz. bugün kabul edilen yüzleşilmeye başlanmış, dernekler kurulmuş ve uyanılmış evrensel sorunlar arasındadır yukarıda saydığım konular. ama 1981 yılında ise bu konular dünya genelinde en yaygın ama en göz yumulan sorunları dolayısıyla o gün için bir uyanış, düşünmeye sorgulamaya adımdır bu kitap. şuna benzetiyorum ben bugün siyahilere yapılan eziyetleri gözler önüne seren bir kitap okumakla yüzyıl önce okumak bir tutulamaz.

    ilk sayfalarda (bkz: 12 kızgın adam - sidney lumet) ı izlerkenki o atmosferi hissettim, ortalarına geldikten sonra ise (bkz: bir zamanlar anadolu'da - nuri bilge ceylan) filmini izlerkenki hislerim canlandı. bu filmleri izleyen ve kitabı okuyanlar varsa aranızda sizde böyle bir çağrışım oluştu mu konuşmayı isterim.
    yüzyıllık yalnızlık'ı okuyup "çok isim vardı dönüp dönüp şemaya baktım tekrar aynı şey mi olacak ?" sorusunu düşünen varsa kaygınızı gidereyim, yine belki ortalama bir kitaptaki isim sayısından fazla isim var ancak ortalama bir hafızaya sahipseniz kafanızın karışmayacağını söyleyebilirim rahatlıkla.

    kırmızı pazartesi oyun olarak da uyarlanmış tiyatroda canlandırılmış bir eser, filmi de çekilmiş. neredeyse tiyatroda izlenen sürede kitap da okunuyor. önümüzdeki dönemde tiyatroda izlemek niyetindeyim takipte olacağım. izleyen youreads yazarları varsa tecrübelerini aktarmaları çok işimize yarayacaktır.
    kitaptaki bazı cümleleri, paragrafları onların çağrıştırdıklarını ayrıca yazmak, okuyan diğer kişilerle tartışmak isteği uyandı bende. aynı isteği paylaşanlar varsa konuşalım.

    etkinliğe can veren herkese teşekkür ederim, sıradaki kitap önerilerini ve seçimini heyecanla bekliyorum.
  10. diğer gabriel garcia marquez kitaplarını okuma ateşini körükleyen kitap oldu benim için. öyle bir kitap ki, istediğiniz kadar spoiler verin, kitaptan alınan zevki asla spoil edemezsiniz. aynı şey orhan pamuk için de geçerli bence.
    orhan pamuk'un istanbul'un sokakları ile bir karakterin kafasının içini mükemmel bir ahenk ile aktarması için şok edici bir kurguya ihtiyacı yok. nitekim marquez de bu kitabında gayet yalın bir kurguyu kendi yöresini merkeze alarak ama tüm dünyaya haykırarak çok şiddetli bir şekilde gözümüze sokmuştur.