1. litost, terk edilmiş bir köpeğin sızlanmasını hatırlatan, diğer dillerde karşılığı olmayan, çekçe bir ifadedir.
    kunderanın, gülüşün ve unutuşun kitabında, litosta ait bir bölüm vardır ve monsenuir kundera ifadeyi böyle açıklar: litost, haksızlığa uğradığımızda içimizdeki zavallılığın birden ortaya çıkmasından doğan acılı durumdur.
    ancak bu "haksızlık" ifadesi yanlış anlaşılmamalı: burada haksızlığa uğradığını düşünen kişi için "hak" soyutdur ve dile, eyleme gel(e)meyen savunma yoksunluğundan litost doğar.
    evet, kafanızın karıştığını görebiliyorum.
    şöyle bir örnekle sonlandıralım: öğrenci, bir kız arkadaşıyla ırmakta yüzmektedir. genç kız sporcudur, öbürüyse çok kötü yüzmektedir. suyun altında soluk almayı bilmemekte, ağır ağır yüzmekte, başını sinirli bir biçimde suyun yüzünde havaya kaldırmaktadır. genç kız oğlana fena halde aşıktır ve bu yüzden onun gibi ağır ağır yüzecek inceliği göstermektedir. ancak, yüzmeleri sona ermek üzereyken, bir an sporcu içgüdüsüne boyun eğer ve hızlı kulaçlarla ırmağın öbür kıyısına doğru yönelir. öğrenci daha hızlı yüzmek için çaba harcar, ama su yutar. kendisini küçük düşmüş, fizik güçsüzlüğü çırılçıplak ortaya konmuş hisseder ve bir hınç duyar. işte bu çok özel hüznü litost'tan başka bir sözcükle anlatmak olanaksızdır. hiç spor yapmadan, arkadaşsız ve annesinin gereğinden fazla şefkatli bakışları altında geçen hastalıklı çocukluğunu anımsar ve kendisinden de, yaşamından da umutsuzluk duyar. sonra, birlikte bir kır yolundan dönerler, ama konuşmazlar. oğlan kendini yaralanmış ve aşağılanmış hisseder ve karşı konmaz bir dövüşme isteği duyar. "ne oluyor sana?" diye sorar kız, oğlan da ona sitem eder: irmağın öteki kıyısında akıntı olduğunu pekala bilmektedir, bu yüzden orada yüzmemesini, boğulma tehlikesi olduğunu söylemiştir ve kızın yüzüne bir tokat atar, genç kız ağlamaya başlar, oğlan kızın yanaklarından akan yaşları görünce ona karşı yüreğinde büyük bir acıma duyar, onu kollarının arasın alır ve litost'u birden dağılıp gider.
    litost, iki zamanlı bir motor gibi çalışır. bir kaygı duygusunun yerini öc alma istediği alır. öc almanın amacı, karşısındakinin de aynı biçimde kendi zavallılıüını ortaya koymasıdır. adam yüzmeyi bilmez, ama tokatlanan kadın ağlar. böylece kendilerini eşit hissedebilirler ve aşklarını yürütebilirler.