1. shakespeare'in en önemli trajedilerinden bir tanesidir. macbeth adının lanet getirdiğini düşünen tiyatro oyuncuları, oyunu ''the scottish play'' diye adlandırmışlardır.(bir oyuncunun gerçek hançerle sahnede ölmesi vb. tuhaf olaylar) lady macbeth gibi manipülatif ve eşsiz bir kadın karakteri içinde barındırır. aynı zamanda bol bol cadı sahneleri içerir.

    cadıların ortadan kaybolmadan önceki son sözleri:
    ''fair is foul, and foul is fair:
    hover through the fog and filthy air.''
    act 1 scene 1
  2. "koca poseidon'un bütün denizleri
    yıkayabilir mi bu elleri? yıkayamaz!
    ellerim kana boyar denizleri,
    kızıla çevirir sonsuz yeşil dalgaları"
  3. !---- spoiler ----!

    "bir hançer mi önümde gördüğüm?
    sapı elimden yana çevrik…
    gel, sarsın elim seni.
    yoksun elimde; ama görüyorum seni.
    uğursuz görüntü, göze var ele yok musun sen?
    kafamdaki bir hançer misin yoksa?
    ateşli beynim mi yarattı seni?
    görüyorum işte yine; tutulacak gibisin,
    şu kınından çıkardığım hançer gibi.
    gideceğim yeri gösteriyorsun bana
    ve kullanacağım silahın ta kendisini.
    ya gözlerim öbür duyularımla oynuyor,
    ya öbür duyularım gözlerimle.
    yine görüyorum işte seni:
    ağzında ve sapında kan var; demin yoktu.
    yok, hançer falan yok.
    benim kanlı tasarım bu gözlerim gördüğü.
    şimdi dünyanın yarısında tabiat ölü gibi;
    perdelere bürülü uykuyu kötü rüyalar sarmış.
    cadılar başlamıştır şimdi büyülerine,
    soluk yüzlü tanrıçaları hecate’yi çağırıyorlar,
    ve cinayet, iskelet suratlı cinayet,
    bekçisi ve habercisi kurdun ulumaları,
    hırsız tarquinius’un sinsi ve uzun adımlarıyla
    ilerliyor hedefine doğru, bir hortlak gibi.
    sen ey sağlam, katı toprak,
    duyma ayak seslerimi, bilme gittiğim yeri;
    yoksa korkarım, taşların bile keser yolumu:
    bozarlar bu işime gelen korkunç sessizliği."

    !---- spoiler ----!
  4. “to-morrow, and to-morrow, and to-morrow,
    creeps in this petty pace from day to day,
    to the last syllable of recorded time;
    and all our yesterdays have lighted fools
    the way to dusty death. out, out, brief candle!
    life's but a walking shadow, a poor player,
    that struts and frets his hour upon the stage,
    and then is heard no more. it is a tale
    told by an idiot, full of sound and fury,
    signifying nothing.”
  5. yapmakla olup bitseydi bu iş,
    hemen yapardım, olup biterdi.
    döktüğüm kanla akıp gitse her şey,
    bir vuruşta sonuna varılsa işin,
    bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen,
    zaman denizinin bir kumsalı olan bu dünyayı
    öbür dünyayı gözden çıkarır insan.
    ama bu işlerin daha burada görülüyor hesabı.
    verdiğimiz kanlı dersi alan
    gelip bize veriyor aldığı dersi.
    doğruluğun şaşmaz eli bize sunuyor
    içine zehir döktüğümüz kupayı.
    adam burada, iki katlı güvenlikte:
    bir kere akrabası ve adamıyım:
    ona kötülük etmemem için iki zorlu sebep.
    sonra misafirim; değil kendim bıçaklamak,
    el bıçağına karşı korumam gerek onu.
    üstelik bu duncan, ne iyi yürekli bir insan,
    ve ne bulunmaz bir kral.
    her değeri ayrı bir israfil borusu olur
    lanet okumak için onu öldürene!
    acımak yeni doğmuş bir çocuk olur, çırılçıplak,
    kasırganın yelesine sarılmış,
    ya da bir melek, görülmez atlarına binmiş göklerin,
    ve gider dört bir yana haber verir
    bu yürekler acısı cinayeti,
    göz yaşı savrulur esen yellerde.
    sebep yok onu öldürmem için,
    beni mahmuzlayan tek şey, kendi yükselme hırsım;
    o da bir atlayış atlıyor ki atın üstüne
    öbür tarafa düşüyor, eğerde duracak yerde.