• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.50)
marakeş'te sesler - elias canetti
develer, eşekler, dilenciler, çarşılar, türbeler, keşmekeş dolu gündelik hayat…başka bir coğrafyanın, kendine has ritmiyle devinen kadim marakeş'ini anlamaya çalışan, batılı deneyimlerle mukayese eden, sözlü bir kültürün derinliklerini kavrama çabasındaki meraklı, eleştirel bir zihin. elias canetti, müslüman arap bir şehirde yaşadıklarını edebi ustalığının hakkını veren bir renklilikle ve canlılıkla aktarırken okuru da sokak sokak, meydan meydan peşinden sürüklüyor. yadırgama ile kozmopolitliğin kabullenici tavrının iç içe geçtiği bu anlatıda, modern insanın kadim değişmezlik karşısındaki çelişkilerinin ve hayretle karışık hayranlığının izini sürmek mümkün.
(tanıtım bülteninden)


  1. canetti'nin marakeş macerasını anlattığı kitabı. klasik bir anı ya da gezi kitabı değil. kurgu nerede başlıyor nerede bitiyor anlamıyorum. dili çok güzel. canetti kelimelerle dans ediyor. çevirisi de çok güzel. sel yayıncılık kötü bir kapakla basmış. doğu denince deve koymak da neyin nesi? doğuyu deve ile bağdaştıran oryantalizmin modası geçti çünkü.

    "uçmada özgürlük, mitos temeline dayalı eski duyumsamada güneşe dek uzanır. zaman içinde özgürlük, ölümün yenilgiye uğratılmasıdır; onun giderek daha bir uzağa sürülüp atılması bile insanı memnun bırakır."

    "özgürlük sözcüğü önemli, belki hepsinden önemli bir gerilimi anlatır. hep kaçıp uzaklaşılmak istenir, kaçıp uzaklaşılmak istenen yerin bir adı yoksa, belirsiz bir yer ise burası ve gözle görülür bir sınırı içermiyorsa, özgürlük diye nitelenir."

    "bir yol ölümü dünyadan kapı dışarı ettiklerinde, insanların bundan böyle neye inanma gücünü gösterebileceği kestirilebilmekten uzaktır."

    "pek çok cevabı olanın, ondan da çok sorusu olması gerekir."

    "insanın yabancı bir kentte aşinalık kazanabilmesi, kapalı bir yeri gerektirir; öyle bir yer ki, üzerinde insan belli bir hak sahibi olabilsin, yeni ve anlaşılmaz seslerin yol açtığı şaşkınlık fazla büyüdüğünde yalnız kalabilsin burada. öyle bir yer ki, içinde sessizlik hüküm sürsün, dışarıdan kaçıp sığındığında kimse görmesin insanı ve yine o yerden ayrılıp giderken kimse kendisini farketmesin. en güzeli, bir çıkmaz sokağa sapıp izini kaybettirmek, anahtarı cepte taşınan bir kapının önünde durmak ve kimsenin kulağı duymadan kapıyı açıp içeri süzülmektir."
    sezgi