1. acıyabilmek ile sevmek arasındaki masumiyet ve ciddiyet oranıdır.

    "merhamet diye haykırdı genç adam.
    isteği bir dal sigara, boynunda ince ilmek ve boyundan bir tık aşağıya koyulmuş bir ayağı kısa taburesinde.
    öylece bekliyordu.
    adına ölüm denilen tek bölümlük film şeridinin beyaz çizgilerle kendine ayrılmış bölümünde sona ermekte olan hayatını düşündü. zihninin arka odalarında ölçüsüz bir neşe, yer yer parçalı bulutlu hayaller ve biraz da kadın kokusu belirirken, ağlamak istemek belki de ilk defa mecburiyet haline gelmişti. metal duvarlar ile kapalı bir odada, siyah üniformalı memuriyetlerinden memnuniyetsiz bakışlar sergileyen, sakalları ile kalbi de kirlenmiş adamlar arasında ağlamak o an kendisinden beklenen tek mantıklı şey idi.
    bir telefon etmek istedi, kimi arayacağını bilemez bir halde. son anını paylaşmaya değer birisi olmayışı mıydı sebebi yoksa hatırlanmaya değer birşeyler mi bırakamamıştı?
    daralan zaman ile genişleyen ufkunun çizgisinde, gözlerinde biriken duygu yoğunluğunu gizlemenin anlamsızlığı onu daha masumane bir hale sokmuştu.
    bir idam mahkumunun masumane görüntüsüne..
    derken ışıklar kapandı ve içeriye giren bir adam ellerinde minik bir pasta ve sönmesin diye uğraştığı mumlar ile şöyle dedi;
    " iyi ki doğdun genç adam, iyiki doğdun".
  2. yaş ile arasında ilginç bir bağıntı bulunan kutsal (bence) duygu. hayatımızın bir döneminde yaş ilerledikçe oranı azalan, ancak belli bir yaş sonrasında yaş ile dogru orantılı olarak artan bir grafiği var.. sanki...
  3. bir savaşçı için rakibini en acısız ve kısa şekilde öldürmek olan duygu...
  4. "merhamet dayanıksız bir duygudur. eyleme tercüme edilmesi gerekir, aksi takdirde solup gider."^:susan sontag^
    nisa
  5. öldürülmesi gerekir.

    "merhameti öldürün." friedrich wilhelm nietzsche
  6. bizimki gibi toplumlarda zaaf olarak görülür.
    merhametten maraz doğar, acıma yetime döner koyar götüne gibi türlü çeşitli atasözlerimiz var. daha da vardır belki de aklıma gelmedi şu anda. genel olarak atasözlerimizin büyük kısmı günümüzde geçerli insanlık değerleri ve etik normlarıyla örtüşmüyor zaten. içimizdeki kötülük atalarımızdan geliyor.