• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
Yazar Susan Sontag
metafor olarak hastalık-aids ve metaforları - susan sontag
“orta çağlar’dan beri, frengi ve veba; on dokuzuncu yüzyılda, tüberküloz; yirminci yüzyılda, kanser; milenyuma yaklaşılırken, aids. anlaşılan toplumların, tarihin her döneminde, ‘kötülük’le özdeşleştirmek istedikleri ve suçu onun ‘kurbanlar’ına yıkacakları bir hastalığa ihtiyaçları mutlaka oluyor.
“beni metafor olarak hastalık adlı kitabımı yazmaya götüren etken de, kanserli hastaların nasıl damgalandığını keşfetmem oldu. hastalık, hayatın gece karanlığıdır, fakat bir metafor değildir, doğal bir fenomendir; o yüzden, hastalığa bakmanın en doğru yolu, onu metaforik düşünme biçiminden arıtarak ele almaktır.

“ölümlü olmanın kendisi yeterince dehşet uyandırıcı olmadığı halde, metaforlar ve mitler, bize sancılı ve katlanılmaz ölüm hikâyeleri anlatırlar. fakat metaforlar sırf biz onları sevmiyoruz diye de tesirsiz hale gelmezler; metaforların bilhassa teşhir edilip varlığının silinmesi gerekir. benim, yeryüzünden silinmesini en çok istediğim metaforlar ise askeri metaforlardır.”
susan sontag, arka kapak

1.­basım:­ eylül­2015,­i̇stanbul, can ­sanat ­yayınları
özgün adı: illness as metaphor and aids and its metaphors
i̇ngilizce ­aslından ­çeviren: osman ­akınhay
tür: deneme


  1. yazarin kaleminden kitabin önsözü:

    hastalık, hayatın gece karanlığıdır; daha külfetli bir yurttaşlıktır. doğup hayata gelen herkes, biri “sağlıklılar”, diğeri “hastalar” ülkesinde olmak üzere çifte vatandaşlığa sahiptir bu yeryüzünde. i̇stisnasız hepimiz, bize kalsa sadece “iyi” pasaportuyla yaşamayı tercih etmemize rağmen, günün birinde –en azından bir süreliğine– kendimizi öteki ülkenin hüviyetini taşıyor durumda bulmaktan kurtulamayız.

    benim bu metinde yapmak istediğim, hastalar ülkesine göç etmenin ve orada yaşamanın gerçekte neye benzediğini anlatmak değil; daha çok, hasta olma durumuyla ilintili olarak kafamızda kurduğumuz cezalandırıcı ya da duygusal fanteziler üzerinde durmak; yani hastalar dünyasının gerçek coğrafyasını değil, o ülkenin özgül karakterinden kaynaklanan klişeleri ortaya koymaktır. dolayısıyla burada ele aldığım konu, fiziksel hastalığın kendisi değil, hastalığın bir figür ya da metafor olarak kullanılma halleridir.

    benim anlayışım, hastalığın bir metafor olmadığı, hastalığı ele almanın en doğru yolunun (ve hasta olmanın en sağlıklı yolunun) metaforik düşünme biçiminden en fazla arıtılmış ve bu düşünme biçimine en iyi direnç gösteren yaklaşımın benimsenmesinden geçtiği yönündedir. yine de hastalar ülkesine, onun topraklarını doldurmuş göz kamaştırıcı metaforların doğurduğu önyargılardan arınarak yerleşmek pek mümkün değildir. bu yüzden ben de elinizdeki bu incelemeyi, hastalar ülkesini her taraftan kuşatıp istila etmiş olan bu metaforları aydınlatma ve onlardan kurtulma çabasına adıyorum.
    kimse