1. metin erksan (1 ocak 1929, çanakkale- 4 ağustos 2012, istanbul), türk yönetmen ve sinemacı.

    pertevniyal lisesi'nde okudu. istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi sanat tarihi bölümünü bitirdi. 1947'den başlayarak çeşitli dergi ve gazetelerde sinema yazıları yazdı. üniversite yıllarında sinemayla ilgilenen erksan, 1950'de atlas film için yusuf ziya ortaç'ın binnaz adlı filmini senaryolaştırarak sinemaya adımını attı. istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi sanat tarihi bölümü'nden 1952'de mezun olan erksan, aynı yıl dünya gazetesinde film eleştirileri yazdı. 1952'de senaryosunu bedri rahmi eyüboğlu'nun yazdığı aşık veysel'in hayatı-karanlık dünya, ilk filmi oldu. dünya havacıları türkiye'de (1958), büyük menderes vadisi (1959) adlı iki belgesel film yaptı.

    edebiyat uyarlamalarına yönelerek kırsal kesim insanlarının sorunlarını işlediği filmlerle başarı kazandı. susuz yaz, 1964 berlin film şenliği'nde altın ayı büyük ödülü'nü ve venedik film festivalinde merito bienale ödülünü, yılanların öcü (1962), 1966 kartaca film şenliğinde birincilik kazandı. kuyu filmi (1968) 1. adana film şenliği'nde birinci oldu. halit refiğ ile birlikte ulusal sinema anlayışının temsilcisi oldu.

    13. istanbul film festivalinde (1994) kendisine verilen sinema onur ödülünü reddetti.

    1970 yılından sonra ticari filmler yönetti. 1974-1975'te tv için çağdaş beş türk öyküsünü (sabahattin ali'nin "hanende melek", ahmet hamdi tanpınar'ın "geçmiş zaman elbiseleri", samet ağaoğlu'nun "bir intihar", sait faik abasıyanık'ın "müthiş bir tren" ve kenan hulusi koray'ın "sazlık") kısa metrajlı filmler durumuna getirdi. metin erksan, 4 ağustos 2012 tarihinde 83 yaşında vefat etti.

    gerçek adı ismail metin karamanbey'dir...

    çektiği filmlere öznel tarzını yansıtan, eserlerinde onun imzası olarak nitelendirilebilecek üslup özellikleri seçilebilen, sanat yaratımından önce kendine ait bir sanatsal dünya yaratıp, asıl meydana getireceklerini de bu dünya içinde işleyebilen yönetmenlere “otör (autheur) yönetmen” diyoruz. ülkemizde “otörlük” sıfatıyla anılan pek az yönetmenden birinin de metin erksan olduğu şüphe götürmez bir gerçek.

    bir sinema eserinin altına imzasını atacak yalnızca bir tek kişinin olduğunu, bu kişinin de filmin yönetmeni olduğunu savunan metin erksan, entellektüel kişiliği ve asi tavırlarıyla türkiye’de her zaman şimşekleri üzerine çeken, eleştiri oklarına maruz kalan, filmleri sansüre takılan yine de yaptığı filmlerle adından çokça söz ettiren bir yönetmendir. türk sinemasının en anlaşılamayan, en çok eleştirilen ve en çok ödül reddeden yönetmeni olan, farklı üsluplar denemekten korkmayan, düşündüğünü söylemekten çekinmeyen, erksan’ın, türk ve hatta dünya sinema tarihinde bağımsız ve dokunulmaz bir yeri vardır.

    karanlık dünya filminin daha çok, filmde hayatı işlenen aşık veysel’in çiçek hastalığı yüzünden görme yetisini yitirmesi, tarlalardaki ekinlerin cılız ve sağlıksız görünmesi, köylü kadınların ayaklarında ayakkabı olmaması gibi “ülkeyi batı dünyasına kötü gösterecek” sebeplerden sansür kuruluna takılması da çok ilginçtir. bahsi geçen sahneler sürekli olarak değiştirilse de, amerikan filmlerinden altın başaklarla dolu tarla sahneleri eklense de kurul filme izin vermez. böylelikle karanlık dünya, türkiye’de tümüyle yasaklanan ilk türk filmidir. ancak çekilmesinden bir yıl sonra, yapımcısının eklemeleri ve düzeltmeleriyle gösterime girebilmiştir. ama artık bu haliyle de hala bir metin erksan filmi olarak kalabilmiş midir tartışılır.

    ‘’susuz yaz’’ filmi de ülkemizde yine sansür engeline takıldığı için ilk gösterimi ne yazık ki berlin film festivali’nde yapılabilmiştir.

    çektiği her filminde, farklı mecralarca acımasızca eleştirilen yönetmen, yine de kendi dilinden ve özgünlüğünden vazgeçmeyecektir. erksan, yeşilçam geleneklerinin oldukça baskın ve belirleyici olduğu, hatta yeşilçam haricinde durmanın yegane yolunun siyasi içerikli filmler çekmek olduğu görüşünün sektörde oldukça yaygın şekilde benimsendiği bir dönemde, sanatsal bir altyapı ve farklı bir üslupla ele aldığı, evrensel ve insan merkezli sanat anlayışına daha yakın duran şablon dışı filmleriyle, kendi sanatını oluşturmanın farklı yollarının olabileceğini göstermiş, bağımsız bir yönetmendir.

    ona göre “evrensel sinemaya ulaşmanın yolu, ulusal sinemayı yaratmaktan geçer”. türk sineması’ndaki toplumsal gerçekçilik hevesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan “ulusal sinema” akımının öncülerinden olan metin erksan, yeşilçam öğretisine yeni bir soluk, düşünsel bir dinamizm getirerek sinemanın salt kitleleri eğlendirme amacı güdemeyeceğini, üzerine ciddi şekilde kafa yorulması gereken bir sanat dalı olduğunu daima savunmuş, zaman zaman “aykırı” ve “asi” tabir edilen açıklamalarıyla da şimşekleri hep üzerine çekmiştir.

    erksan filmlerinde, yeşilçam karakterlerinin geleneksel iyi-kötü ayrımını benimsemez. konudan ziyade karakterin üzerine eğilir. onun karakterleri tutkularıyla hareket eden, içinde iyinin yanında kötüyü de barındıran, derinlikli, özgün, tutkulu ve yalnız karakterlerdir. onun karakterlerinin ruhsal durumu, çevrelerindeki atmosferle birlikte değişir. metin erksan, karaktere ve öyküye en uygun sahne ve dekoru seçmede de son derece yaratıcı ve başarılı bir yönetmendir.

    metin erksan türk sineması’na tutkuyu getiren yönetmendir. erksan sanatı insan için görür. toplumsal sorunları ele almış, derinlemesine işlemiştir. filmlerinde estetik çerçeveleme, hareketli kamerası, ışık gölge kullanımı onu diğer yönetmenlerinden ayırır, özel bir yere koyar. entelektüel ve muhalif kimliği ön plandadır. özgürce film çekmek ister, devletin desteğini isteyenlere karşı, diyojen’in iskender’e verdiği cevabı verir, “gölge etmesin başka ihsan istemem.’’

    türk sinemasındaki ilk ve belki de tek auteur yönetmeni. türk sinemasını gerçek anlamda avrupa sinemasına yaklaştıran ilk yönetmen.

    görüntü yönetmenini kovup kamerayı eline alıp filmini kendi çekecek kadar sinema aşığı ve aynı zamanda aksidir. çektiği sahnelere aşıktır ve bu nedenle de arası kurgu masasıyla hiç iyi değildir. çektiği sahnelerin hepsinin filminde olmasını ister. film çekerken elinde olan bütün araçları sonuna kadar kullanmayı sever. kamerasının durduğu yerlere akıl sır ermez, şaşırtır. tam bir metafor ustasıdır.

    erksan'ın, dünyadaki o büyük biçimsel atılım dönemine de paralel olarak, özellikle 60'larda yaptığı filmlerine paha biçilemez; bu yıllarda yaptığı filmlerin verdiği sinema duygusu ve çerçeveleme yeteneği açısından bu toprakların sineması için hala aşılamamış duruyor; bu aksi ve barok bir görebilmeye sahip adamın çağdaşlarından, sözgelimi antonioni'nin, ya da coppola'nın -özellikle 70'lerde yaptığı filmlerin coppola'sının- kadraj yeteneğinden çok da geri kalır bir yanı yok; bunu anlamak için ölmeyen aşk, kuyu, sevmek zamanı gibi büyük filmlerine bakmak yeterli.

    fransız sinema tarihçisi georges sadoul (1904-1967), erksan’ın “sevmek zamanı” adlı filminden bahsederken ‘sinemada sınıf çatışmalarının en sert ve net biçimde görülebildiği metin” tanımını kullanır.

    filmografi:
    • karanlık dünya / aşık veysel’in hayatı 1952
    • beyaz cehennem / cingöz recai 1954
    • yolpalas cinayeti 1955
    • ölmüş bir kadının evrakı metrukesi 1956
    • dokuz dağın efesi 1958
    • hicran yarası 1959
    • gecelerin ötesi 1960
    • şoför nebahat 1960
    • mahalle arkadaşları 1961
    • oy farfara farfara 1961
    • sahte nikah 1962
    • yılanların öcü 1962
    • acı hayat 1962
    • çifte kumrular 1962
    • istanbul kaldırımları 1964
    • suçlular aramızda 1964
    • susuz yaz 1964
    • sevmek zamanı 1965
    • ölmeyen aşk 1966
    • ayrılsak da beraberiz 1967
    • kuyu 1968
    • iki günahsız kız 1969
    • ateşli çingen 1969
    • dağlar kızı reyhan 1969
    • sevenler ölmez 1970
    • eyvah 1970
    • hicran 1971
    • makber 1971
    • feride 1971
    • keloğlan'la can kız 1972
    • süreyya 1972
    • bir intihar 1975
    • geçmiş zaman elbiseleri 1975
    • hanende melek 1975
    • müthiş bir tren 1975
    • sazlık 1975
    • dağdan inme 1975
    • şeytan 1974
    • intikam meleği / kadın hamlet 1976
    • sensiz yaşayamam 1977
    • preveze öncesi 1982

    “…erksan’ın tutkuları, eserlerindeki kişilerin tutkularıyla kaynaşarak, filmlerinin başka hiçbir rejisörün eserlerinde rastlanmayan o kendine has fırtınalı dünyasını meydana getirmektedir. erksan, büyük sanat eserleri yaratmak için gereken ilk şartı başarmış, kendi özel dünyasını kurmuştur.”halit refiğ

    ne demek ‘rejisör’? nereden geliyor ‘reji? rejimantasyon! reji, tekel, insan, bu demek! …sinema kolektif bir iş değildir! sinema, bir tek kişinin iradesi ve isteği dahilinde yapılan bir sanattır!”metin erksan

    o hala sine-türk’ün en başarılı sine-göz’ü!..

    türk sinemasında metin erksan’dan sonra onun izinden giden bir yönetmene rastlayamayışımız da ayrıca hüzün vericidir benim için…
  2. bugün sol framede adını görünce yıllar sonra yeniden bana sevmek zamanı izleme isteği aşılayan yönetmendir. kanımca türk sinemasının gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerinden biridir. kalbime yeniden onu düşüren nietzsche kubrick beethoven'a selam olsun:)