1. insanları güvende olmadıklarına inandırıp devletlerce yapılan özgürlük kısıtlamalarına, silah yatırımlarına ve savaşlara gerekçe sunan kavram. modern kullanımı 1651'de hobbes ile başlıyor. her kavramda olduğu gibi bunda da ilk çıkışı çok masumane ve mantıklı. iç ve dış tehditlerden askeri güç yerine politik ve ekonomik güç ile korunmayı öneren bu sayede savaşlara son verilebileceğini öngören bir çalışması var hobbes'un. uluslararası ilişkilere realist bir yaklaşım olarak geçiyor. sonra kant geliyor uluslararası barış olmadığı sürece milli bir güvenlikten bahsedilemeyeceğini söylüyor ardından da uzunca bir süre konuya dokunan olmuyor. 2. dünya savaşına kadar milli güvenlik ekseriyetle kullanılmayan ütopik bir kavram olarak kalıyor. 2. dünya savaşından sonra kullanımına başlanıyor (o tarihten önce de kullanımı var tabi ki. insan doğası sonuçta değişmiyor ki öyle 300 yılda en az 400 bin lazım. ama kullanım günümüzdeki kadar yoğun değil çünkü eski tarihlerde kelimelerin ve kullanımının gücü bu denli bilinmiyor, biliniyor da zaten monarşi ve biat kültürü olduğu için krallar tarafından çok iplenmiyor. savaşlar genelde onlar bizim allahımıza küfretti veya o toprakları bize thor vaadetti ile kolayca başlatılabiliyor). ilk kullanıma abd'de başlanıyor ama yukardaki felsefi görüşlere tamamen aykırı olarak önceliği silah yatırımına ayırıyorlar. doğal olarak silahlanma yarışı hat safhalara ulaşıyor güvenlik = silah anlayışı güç kazanıyor. çehovun da dediği gibi o silah sahneye çıkınca bir şekilde patlıyor fakat geçmişten ufak da olsa bir farkı var savaşların: uluslararası kamuoyuna haklı olduğunu ispatlamak zorundasın. yoksa seni kınayıp herkesin önünde küçük düşürüyorlar (bir ülke için en acı durum). uluslararası arenada da zeusu göktanrıyı bahane etmek gibi rasyonellikten tamamen uzak taktikler hiçbir işe yaramıyor çünkü uluslararası arena kitle psikolojisiyle hareket etmiyor çok az da olsa rasyonel bir sebep istiyorlar, bu yüzden günümüzde milli güvenlik kavramı kesinlikle kullanılmalı hem de olabildiğince etkili olarak çünkü başka türlü terorist olup haksız taraf olursun. günümüzde de uluslararası ilişkilere bakarsak saldırgan bir allahın kulu yok. kime baksan güvenlik için uğraşıyor. biraz uç bir örnek olacak ama kuzey koreyi ele alalım adamlar daha yeni hidrojen bombası yaptı ne için? güvenlik için. asla ama asla saldırma gibi bir amaçları yok bu bombayla. gerçekten hidrojen bombasıyla neyin güvenliğini sağlayacaklar çok merak ediyorum. bak silah falan tamam roket savarlar f16lar tamam hepsini bir nebze anlarım savunma için gözdağı için gelen saldırıları def etmek için kullanırsın ulan hidrojen bombasıyla neyi savunmayı düşünüyorsun çok affedersin? bu düpedüz saldırı silahıdır. hadi optimistik olup en iyi ihtimali düşünelim: kuzey kore uslu uslu duruyor amerika saldırdı bunlara kuzey kore tam bir hanımefendi gibi abdyi uyarır: benim hidrojen bombam var ayrıca eniştem de polis ona göre adam olun. ee abd hiç laf dinlemiyor nolacak? bizim piremses gidecek atacak new york a bombayı peki kim ölecek siviller yani kimsenin güvenliğini hiçbir şekilde tehdit etmeyen insanlar... noluyo burada abi noluyoz? napıyoruz? kendimize kağıt üstünde toprak parçası belirleyip onu savunmaya çalışıyoruz. bu sınırları, savaşları da tarih diye anlatıyoruz 12 sene ders niyetine sonra bunların hepsi normal geliyor tabi. savaş kazanmış adam kahraman oluyor daha çok adam öldürene madalya veriyorlar ülken için çok önemli fedakarlıklar yaptın deyip.

    bir de bunun ülke içi kullanımı var iç güvenlik işler orada daha karışık dış işlerdeki kadar gereksiz değil. bu kadar cinayetin darpın gaspın olduğu dünyada gerçekten güvenliğimizin sağlanması gerekiyor ama güvenliği sağlayanlar da her zaman işin bokunu çıkartıyor. güvenliğimizi neyin tehdit ettiğine de tamamen bu "yönetenler" karar verdiği için bu tehditler tamamen keyfi olarak değişiyorlar. iki sene önce sen ben bile kendi güvenliğimizi tehdit eder olduk bu ülkede. neyin güvenliğimizi tehdit ettiğine nasıl karar vereceğiz? son 50 senedir hep birbirimizi öldürüyoruz ya da öldürülmelerine sessiz kalıyoruz peki neden? neden devleti eleştirdiğimizde milli düşman oluyoruz? devlet dediğin şey biz değil mi? neyseki bu tartışmalar artık geride kaldı devletimiz iç güvenlik konusunda vatandaşı hiçbir zaman mağdur etmeyecek politikaya ve yasalara sahip (bkz: iç güvenlik paketi)

    dünyanın durumunu göz önüne alınca kanta katılmamak elde değil. insanların birbirine düşmanca baktığı birbirleriyle savaştığı bir dünyada güvenlikten nasıl bahsedilebilir? birbirinden nefret eden insanlar varken sokaklarda huzur içinde nasıl yürüyebiliriz birden yanımızda bomba patlayacağını ya da "düşmanlarımızın" bizi yok edecek planlar yaptığını düşünmeden. bu güvensizlik bahane edilerek yapılan savaşlar, çatışmalar, silah yatırımları güvenlik tehditlerini azaltmak bir yana her geçen gün daha da artırmıştır. silahları asla silahla susturamayız. yok etmemiz gereken şey silahlar değil nefret ve düşmanlık duygularıdır. hergün onlarca kanalda propaganda yaparak bizi birbirimize düşman etmeye çalışanlara inat birbirimizi sevmeye devam etmeliyiz. müsamahasız nefret dolu sevgiden mahrum insanlar varken ne savaşlar biter ne de güvenlik sıkıntıları.