• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.55)
mulholland dr. - david lynch
genç, hevesli bir aktrist büyük umutlarla hollywood'a varır ancak gelir gelmez de kendisini bir cinayetten kılpayı kurtulmuş ve geçmişini bilmeyen gizemli bir kadının macerası içerisinde bulur. ancak bu macerada rüya ve gerçek iç içedir.


  1. en sevdiğim filmlerden biridir, 3 veya 4 defa izlemişimdir ama tabi ki hala anlamsız gelen ya da anlayamadığım noktalar vardır. filmin konusunu nasıl yazıcağımdan emin değilim o sebeple konuyu anlatmamaya karar verdim. benim cümlelerim anlatmaya yetmez gibi. ancak şunu söyleyebilirim ki david lynch'in sinema tarzına hayranım. bu tarz filmler hoşuma gidiyor, hem sonundan hatta filmin kendisinden herkes farklı bir şeyler anlayabiliyor, ayrıca senaryoya ya da daha doğru deyimle filmin içine koyduğu ufak dokunuşlar hoşuma gidiyor. kendinizi her an bambaşka gibi görünen bir olayın içinde bulabiliyorsunuz, ve ancak daha sonra filmi açıp tekrar izlerseniz bazı noktalar birleşiyor. ya da bana öyle oldu en azından. bir sinema severin (bu tabirle anlatmak istediğim çok ciddi biçimde sinema ile uğgrasan değil sadece belli başlı filmleri izlemiş ve ortalama üstü bir sinema zevki olan kişi anlamındadır.) izlemesi gereken bir film kesinlikle. fakat eğer öylesine bir film açayım ama aynı zamanda güzel de bişey olsun derseniz, sıkılıp yarısında kapatabilirsiniz.

    (bkz: the naked king) adlı yazarın mesajı üzerine, film hakkında daha geniş bilgiler bulmak için bu sayfaya gidebilirsiniz. hem de türkçe kolay bulunmaz yani.^:swh^
  2. filmde tek muamma kalan yan kafenin arkasındaki ucube yaratık. eğer özensiz şekilde izlerseniz son yarım saat beyninizi yakar ona göre. çaresizce baktım ekrana isimler karakterler kaydı. ayrıca tek seferde anlatana helal olsun derim.
  3. mulholland dr., esasen david lynch'in tv dizisi projesidir.

    !---- spoiler ----!
    1999'da çektiği 125 dakikalık pilot bölümü sadece rita'nın 50.000$ nakit para ve mavi bir anahtarla araba kazasından sağ kurtulmasını ve betty'nin, hafızasını kaybeden rita'ya kim olduğunu bulması konusunda yardımcı olduğu kısmı içermekteydi. senaryonun geri kalanını zamanla yazacaktı.
    !---- spoiler ----!

    ancak pilot bölümü izleyen yapımcılar dizinin yayınlanmaması yönünde karar aldılar.

    o ana kadar senaryonun geri kalanına dair pek kafa yormamış lynch, pilot bölüme son ekleyerek, 2001 yılında mulholland dr.'ı uzun metrajlı bir film olarak yayınlamıştır. bu durum, kurguda bazı bölümlerin ucu açık bırakılmış olmasının sebebi olarak gösterilmektedir.
  4. birkaç david lynch filmi izleyen insanlar, yönetmenin tarzını anlayabiliyor. filmlerini değil belki ama tarzını. örneğin ilk lost highway'i izledim. hiçbir şey anlamadım. sonra üzerine yazılar okuyunca, filmin konusunu, vermek istediği alt mesajları anlayabildim. şimdi lost highway'i bir daha izlesem zevkle izleyeceğim, çünkü vermek istediği mesajları biliyorum.

    mulholland dr. da böyle oldu. izlerken bir yandan kendi kendime sorular sordum, "bu kadın kim?" "burada ne işi var?" "bu yönetmen kim? hikayedeki rolü ne?" vs. vs. sonra baktım hiçbir çıkarım yapamıyorum, arkama rahatça yaslandım. dedim bari filmin tadını çıkarayım, nasılsa film bitince hiçbir şey anlamamış olacağım, yine internetten üzerine yazılar okuyarak filmi anlayabileceğim. ve eminim en az bir david lynch filmi seyretmiş bir kişi, bir sonraki filmlerinde aynı fikirlere kapılıyordur.

    o yüzden, örneğin bu filmde konuyu anlama, kurguyu ortaya koyma gibi analizler yerine ben, film içindeki bazı sahnelere, detaylara odaklanıyorum. ve böylece yönetmenin istediğini yapmış oluyorum. filmlerinin düşük puan almasının sebebi de bu bence. çoğunluk filmi anlamaya geliyor, ama yönetmenin amacı anlatmak değil.

    örneğin şu meşhur canavar sahnesi. ilk izlerken, veya daha sonra üzerine düşünürken, şu sahnenin konu bütünlüğüyle, kurguyla, ana karakterlerin dertleriyle, onların hikayesiyle hiçbir ilgisi yok. ama şu küçük sahne, aslında diğer filmlere ders verici nitelikte. başka filmlerde, konu bütünlüğünü bozan sahneler gördüm mü çok moralimi bozar, daha film bitmeden önyargılar oluşturur. ama bu filmde bu sahne o kadar güzel verilmiş ki. bir gizem filminin veremeyeceği bir gizem barındırıyor, bir korku filminin veremeyeceği güçte bir korku veriyor.

    örneğin. bu sahneyle ilk karşılaştığımızda hiçbir şey anlamıyoruz. bu adamlar kim, bunların ana hikaye ile ne bağlantısı var diyoruz. adamlardan biri diğerine kabusunu anlatıyor. aslında başka filmlerde böyle saçma küçük sahneler oluyor. hani saçma küçük diyaloglar olur, sonra o karakterlerden biri ana hikayeye destek olur, diğeri de sırf filmde süre uzun olsun diye diyalogta yer almış alakasız bir adamdır. bu filmde de aynısını bekliyoruz. ikisinden biri, veya ikisi de hikayeye yardımcı rol alacaklar, ama şu anki diyalog tamamen çöp, süre geçsin diye düşünüyoruz. sonra adamlardan biri diyor, "hadi senin şu kabusunla yüzleşelim." işte buradan sonra şu küçük hikaye acayip gizemli oluyor. "o zaman bu sahne önemliymiş ya" diye düşünüyoruz.

    adamlar kafenin arkasına gidiyorlar. bu arada, adamlardan biri kabustan bahsetti. duvarın arkasında bir canavar varmış. burada yine dalga geçiyoruz aslında, bu korku filmi değil bir şey değil, ne diye bu sahne var diye. işte burada yönetmenin ustalığı öne çıkıyor bence. bir korku filmi olsa, ona göre izleriz bu sahneyi, gardımızı ona göre alırız, o bakış açısıyla izleriz. hatta belki gözlerimizi kısarız falan, "jump scare" bekleriz. ama mulholland dr. böyle bir film değil. gardımızı indiriyoruz. ve, canavar çıkıyor! kabusu anlatan adam yere düşüyor.(büyük ihtimal ölüyor). ve canavar göründüğü gibi kayboluyor. işte şu küçük sahne, filmin tonunu inanılmaz etkiliyor. daha sonradan film hakkında okunursa, canavar kötülükleri temsil ediyormuş, yere kapanan adam naomi watts'ı temsil ediyormuş vs. vs. anlayabiliriz ama şu küçük sahne, ana hikayeden kopuk şu sahne, filmin rüya-kabus-gerçek üçgeninde geçen havasını çok iyi oturtuyor.

    bir başka sahne de betty'nin hollywood filmi çekimleri için deneme sahnesi. örneğin şu sahne, beni inanılmaz rahatsız etti. ilk başta neden anlamadım. özellikle o yaşlı adamın betty'e kestiği rol, bana acayip gerçekçi geldi. sanki o doğaçlamayı bir kenara bırakıp, o an gerçekten betty'i yatağa atmak istiyor gibi, sanki betty'nin rızası olmasa bile buna kalkışacak gibi. david lynch filmleri zaten uykuyla uyanıklık arası bir kafa yapıyor izleyicide. sanki bir kabus görmüşsün de yeni uyanmışsın hissi, veya bir şey yaşamışsın ancak onu dün gece rüyada mı gördün yoksa gerçekte olmuş muydu hissi. aynı iç rahatsızlığını bu sahnede yaşadım. daha sonra üzerine okuduğumda farkettim ki, filmin vermek istediği alt mesajlardan birisi de hollywood'a büyük ideallerle gelen genç kızların afedersiniz hollywood pezevenkleri tarafından kullanılıp bir kenara atılmasıymış.

    şimdi düşünüyorum. david lynch bir eleştiri yapmak istiyor hollywood'a karşı. demek istiyor ki, "hollywood, sen genç kızların hayatlarını sömürüyorsun. öyle iğrenç bir sistem haline gelmişsin ki güzel genç kızlar rita hayworth olmak için geliyorlar, ama sen onları kullanıp bir kenara atıyorsun. prodüktörlerin, yönetmenlerin, yapımcıların onları filmlerine davet etmeden önce yataklarına davet etmesine sesini çıkarmıyorsun." ve bunun gibi bir takım eleştiriler. eğer bunu doğrudan yapmış olsaydı, eminim bu film çok fazla kötülenirdi. belki çok bariz bir eleştiri beni bile olayın inandırıcılığından alıkoyabilirdi.

    ama böyle bir eleştiriyi filme yedirmek, rita ismini ana karakterlerden birine vermek, yukarıda bahsettiğim yedi dakikalık videoda seyircide bu hisleri uyandırmak, ve son kılıç darbesi olarak tüm bu eleştirileri, yalnızca film üzerine detaylı araştıranların farkedebileceği şekilde vermek.. işte bu dehadır.

    şu sahneyi izlerken, aklınızda yukarıdaki david lynch eleştirileri olsun, oyuncuların kullanılıp bir kenara atılmasına dair. filmi ilk izleyen bir kişi bu sahneyi görünce, "ne saçma, şarkıyı söyleyen kadın düşüyor, şarkı devam ediyor." diye düşünebilir. ama filmin eleştirilerini okuyup, bir daha izleyen bir kişi, kadının "araç" yani aktris olduğunu, şarkının ise bir "sinema filmi" olduğunu, ve şarkının, şarkıcı olsun olmasın devam edeceğini(bir nevi "nothing stops this train") anlayabilir.

    eğer ben, entelektüel olmayan sıradan bir izleyici olarak bu filmi izleyip, üzerine hakkındaki çıkarımlarını okuyup, daha sonra bu sahneleri bir daha bu çıkarımları düşünerek ele alabiliyorsam, bence ben o yönetmenin sanatkarlığına da tanıklık ediyorum demektir.
  5. eraserhead'den edindiğim tecrübeyle bu sefer zevk alarak izleyeceğim david lynch filmi , dallandirip budaklandirmamak lazım bu adamın filmlerini akısına bırakıp keyf almalı
  6. filmin ilk doksan dakikası çok güzeldi, dedim "vay be, bu sefer lynch algımızı linç etmeyecek galiba." dememle beraber işler fena karıştı, lynch hafifçe gülümsedi kamerasıyla: beyin 404 not found.
  7. yüzlerce farklı seyirci yorumlamasını okuduğum film, hem de her birinin mümkün olma ihtimalinin bulunduğu yorumlar. izledikten sonra fellik fellik sinema sitelerini , bloglarını arşınlatan lych filmi. tarzı bu, izleyiciye her şeyi hazır vermiyor, düşündürüyor, boşlukları seyircinin doldurmasını istiyor. herkes filmi farklı yorumlayabilyor kendince, aslında bu bile bir film için çok büyük bir özellik. neticede ekrana yansıyan sınırları çizilmiş bir ürünü izliyoruz ama herkesin yorumlaması farklı, bir çok sinema seyircisi için bu katlanılamaz olsa da benim için kesinlikle sinematik orgazm nedeni. öyle bir film ki bittiğinde sizi araştırmaya itiyor, başlı başına saygı duyma nedeni.
  8. anlamadığımız şiyleri övmeyi çok seviyoruz. filmin uzunca bir süresi, sıkıcılığa yakın ama bir şekilde dikkati dağıtmayacak şekilde geçti gitti. konu biraz ağır işlendiğinden olsa gerek o kısma kadar zaten hiç kimsenin anlamadığı bir yer yoktu. ta ki...
    !---- spoiler ----!

    ... ta ki adını hatırlamayan esmer kızımızın mavi kutuyu (bkz: mavi sandık var ya) açmaya gitmesine kadar. ve rita diye bildiğimiz sarışın ablanın esrarengiz kayboluşuna kadar.
    hatırlarsanız esmerimizin çantasından bir tomar para ile birlikte büyük, üçgen bir kalem biçiminde mavi anahtar çıkmıştı.
    ancak kutuyu açmak için geldiklerinde bu anahtar normal bir mavi anahtar oluverdi.
    kutu açıldı, hoop en başa.
    hmm, demek ki kutu bir zaman makinesi gibi çalışıyor (bkz: kutu - ömer faruk tapsız) web dizide olduğu gibi.
    hmm, alternatif evren falan da olabilir, alternatif evrende olaylar farklı gelişmiştir falan.

    tam ikna olacaksın, bir de bakıyorsun ki bizim sarışın evinde çıldırıyor falan. komşusu tabak çanağını almaya geliyor. sonra bizimki çıldırıyor kafasına sıkıyor. iyi de bunlar filmin ortalarında sarışın ve esmer olarak eve gelmiştiler. esmerimiz, bu kafasına sıkan sarışın kızı yatakta ölü bulmuştu? meğer esmer olan gerçekte sarışınmış da yatakta ölü yatan da kendisiymiş.

    kafalar karışıyor tabii.
    tam diyeceksin ki "meğer hepsi rüyaymış. " la yok, o da değil.
    filmin mavi kutu'ya kadar olan kısmı ile kutudan sonraki kısmı arasında bir bağlantı kurmak neredeyse imkansız. hani parçaları birleştirelim bulmacayı çözelim falan. yok yani, yok öyle bir şey.


    !---- spoiler ----!

    velhasıl, ilk izlemede bir bok anlamadım. "ilk izlemede anladım ulan!" diyen varsa da alnından öperim (yağsız olmak kaydıyla)
    ikinci, üçüncü izlemelerde ne olur, ne kadarını anlarım bilemeyeceğim.

    bayta demiştim ya, "anlamadığımız şeyleri övmeyi seviyoruz" diye. öncelikle linch piçi; allah senin belanı versin, sen nasıl bir manyaksın?
    sonralıkla helalinden 7,5'in var. kerata seni.