1. "tedaviyi eksen alan bir dünya görünüşüne gösterilen yaygın bağlılık, ruhsal sağlık adına, ruhsal hastalıklar edindiğimiz ve tedavinin zulmü altına giren bir kültür yaratmaktadır." diyor john zerzan.

    bu durum nihayetinde insan duygularının ticarileştirilmesine yol açmıştır. psikolojinin temel kaynağı toplumsal parçalanmadır. herkes terapi müşterisi olma noktasına doğru gitmekte veya en azından onun bakışını kabullenme eğiliminde olduğu bir dünyanın müebbet mahkumu olarak yetiştirilmektedir.

    aslında proletaryaya umut taşıyıp sadece yönetici sınıf ihtiyaçlarına hizmet eden bir kilisedir psikoloji. çünkü uygarlık öncesi yaşamın tahakkümden uzak ve eşitlik içinde olduğuna dair ciddi kanıtlar var.

    freud tek bir hastasını bile iyileştirememiş ve o tarihten itibaren de psikanalizden hiçbir sonuç elde edilememiş.

    akıl hastalığı esasen, herşeyden önce farkında olmadan toplumun yarattığı disiplinden kaçış ve pasif bir direniştir. laing'in şizofrenler için de güzel bir tanımı var: kişinin iç canlılığını korumak için yaptığı bir tür ölüm numarasıdır.

    psikanalize karşı çıkan bir kişi de foucault (en sevdiğim) dur. ona göre artık bu bir cezalandırma yöntemidir.

    zerzana göre de psikolojik topluma hakim olam baskıcı normallik artık otoritenin en yakın arkadaşıdır. hiç kimse kültürün yarattığı yalnızlığa dayanma yöntemi olarak psikanalizi seçmemelidir kanımca. çünkü bireysel uygulanan her analiz sadece mutluluk avcılığıdır, insanları işleyen denetim altına alan, etiketleyen sahte bir varoluştur.

    " kişi değişebilir mi?" sorusu basit yöntemle " değişim gücümüzü bizden zorla gasp eden dünya eşi benzeri görülmemiş bir değişime zorlanabilir mi?" sorusuna dönüşmelidir. ( zerzan, gelecekteki ilkel, kaos yay, syf: 197)