1. kelime anlamıyla arapça kökenli olup tdk'ya sorduğunuz zaman şu şekilde açıklar;

    "1. isim bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu
    2. tiksinme, tiksinti"

    birinci anlamıyla bu duyguyu yaşayanlardan olmadım hiç.
    yani herhangi bir kimsenin kötülüğünü ve mutsuzluğunu isteyecek kadar karanlık bir duygu hissetmedim hiç. hayatıma girip beni darmadağın eden insanlar da buna dahil!!
    zira o dağınıklığın arasında onlardan da başka bir şey öğrendiğimi, bana yeni bir şey kattıklarını düşündüm.^: her daim hemen olmadı bunu fark etmem bazen zamanla anladım^ sadece kırılabildim en fazlası.. parçaları bıraktım olduğu gibi, yürüdüm sadece.. zira uzaklaşmadan çözemezsin boğazındaki düğümü.

    ve hiç anlayamam o nedenle, nasıl başka birinin kötülüğünü isteyecek kadar kararabilir insanın yüreği? mevlam esirgesin!

    ikinci anlamına gelirsek yaşamamak mümkün değil bu duyguyu!

    herkes adaletten bahsedip, adaleti sadece kendi gibi olanlar için isterken.
    kadın olmak, çocuk olmak, lgbt-i bireyi olmak bu kadar zorken bu ülkede..
    mevlanın varlığına inanırken, inanmazken, çoğunluğun inandığından farklı bir şekilde inandığın için ötelenirken..
    ırkın yüzünden, daha gözlerine bakmadan karşına duvar gibi dikildiklerinde..

    ve sırf bu ayrımlar yüzünden yaşanırken; onca haksızlık, onca eziyet, onca tecavüz, onca ölüm...
    tüm bu ayrımları körükleyen insanlar ekranlardan gözlerimizin içine baktıkça..

    tiksinmemek mümkün değil!

    düzenleme : imla
  2. sonunda kişinin kendisini de tüketen duygu.
  3. birinden nefret ettiğim çok çok nadirdir.. genellikle umursamam ama nefret ettiğim pek fazla "şey" var orası ayrı
  4. iki türlüsü var diyelim ve tanıma başlayalım.

    birincisi nefret edilene acimayla karışık bir nefret; ikincisi ise tam tersi, yani kişi nefret ettiğine karşı aciz kaldığı, hatta ara ara nefret ettiği kişiye hak verdiği nefret.

    ilkinde karşıdakinden tiksinirsin; ikincisinde ise bazı bazı kendinden.
  5. bir insandan nefret etmek istiyorsan önce kendinizden nefret etmeyi başarmalısınız. her gün her sabah her akşam her saat aynanın karşısına her geçtiğinizde gözlerinizin içine bakıp kendi kendinize söyleyebileceğiniz en acı sözleri en ağır hakaretleri anlamı en derin olan küfürleri etmeniz gerekir. sonra ellerinizden ona dokunan ellerinizden nefret etmelisiniz sonra ayaklarınız tabi sizi ona götüren ayaklarınızdan nefret etmelisiniz ve sonra bütün bedeniniz onu sarıp sarmalayan bütün bedeninizden nefret etmelisiniz.yoksa kudurmuş bir köpek gibi etrafınızdaki insanlara saldırır onları dişler onlara zarar verirsiniz çünkü sevgi kadar büyük bir duygu varsa o da nefrettir. yüreğinizi nefretinizle doldurmadan hiçbir acıdan kurtulamazsınız.
  6. sanılanın aksine iyileştirici etkisi olabilen duygu. boktan şeylerden neden nefret edip , öfke beslemeyeyim. nefreti baskılamak insana yükmüş. insanın kendine nefret etme hakkı tanıması gerekiyormuş.