ney




  1. türk musikisi'nin en bilinen nefesli sazı. kamış demektir. farsça nây'ın muhaffefi yani ince söylenişidir.

    varlığının sümerler zamanına kadar dayandığı bilinir.

    ney sulak ve sıcak yerlerde yetişen kamışlardan yapılır. bu kamışlar boğumludur ve her ney 9 boğumlu yapılır. (insan boğazı da 9 boğum denir.)

    ney sazlıktan kesildikten sonra bir yıl kuruması için bekletilir. daha sonra kabukları soyulup ateşte ısıtılarak düzeltilir. sonra ucu yani kafası kesilir. kızgın şişlerle gövdesine delikler açılır. (eziyetlere gel) hem sazlıktan koparılıp hem bunca eziyet çektiği için daima inler durur.

    neyde, biri arkada altısı önde olmak üzere toplam yedi delik vardır. ağza alınıp üflenen kısma başpâre denir. başpareler eskiden manda boynuzu, fildişi gibi kıymetli parçalardan üretilirdi. günümüzde plastik, ahşap gibi malzemeler kullanılsa da ses kalitesi açısından en iyi malzeme manda boynuzudur.

    neyin alt ve üst uçlarına metal halkalar, parazvane, geçirilir, böylece ney çatlamaya karşı dayanıklı hale gelir.

    ney tasavvufta özellikle mevlevilerde çok itibar kazanmış, adeta kutsal sayılmıştır. mevlana mesnevi'ye "bişnev ez ney" yani "dinle neyden..." diye başlar.

    3 oktavlık ses aralığı vardır. dini musiki dışında klasik musikimizde de en çok rağbet gören sazdır. içi bomboş bir kamıştan böylesine hazin sesler çıkması çok şaşırtıcıdır.

    ney çalana neyzen ya da nâyî denir. niyazi sayın, sadreddin özçimi, salih bilgin, ahmed şahin, aziz şenol filiz gibi usta icracıları vardır.

    https://www.youtube.com/watch?v=ZPyfn8U9pQQ
    https://www.youtube.com/watch?v=ItvtmItqd5I
  2. insanı dinlediği zaman ruhunun en derinine kadar titreten enstrümandır. insanı en derin felsefi mevzulara, ölümü, hayatı, aslında ne kadar boş gelip boş yaşadığımızı düşündürür. ne yazık ki her şeyde olduğu gibi dinlemeyi bıraktıktan beş dakika sonra boş hayatımıza ve zevklerimize döneriz.
  3. şu an ney uflerken okuduğum başlık. uflenir ney calinmaz tasavufta ve musikide yeri büyüktür isindikca çok daha güzel sesler verir nefestir hayattır.
  4. ney çalınır mı üflenir mi?

    neyzenler arasında bu üfleme meselesi tabu haline gelmiştir. doğrusu da çalmak değil üflemektir ama bu ayrımın sebebi manevi veya saygıyla alakali bir durum değil.

    çalmak, vurmak demektir. kudüme vurursun, defe vurursun, tanburun, udun tellerine mızrabla vurursun... (mızrab zaten vurma aleti demektir.) oysa neye vurmazsin çünkü vurmalı değil üflemeli bir sazdır. aynı şekilde klarnete de vurmaz üflersin ama kimseden "klarnet çalınmaz, üflenir!" şeklinde bir cümle duymadım. :)

    çalmak eskiden vurmak anlamında kullanilirken bugün ıngilizce "play" anlamında kullanılıyor.

    hülasa, ney üflenir de çalınır da. ortada bir hata, hürmetsizlik yok. :)
  5. hz. mevlana, mesnevi'nin ilk 18 beyitini kendisi kaleme almış ve geri kalan kısımları hz. mevlana söylemiş, hüsamettin çelebi kaleme almıştır.
    hz. mevlana'nın 18 beyitteki tercümesini okuduğunuzda, (tasavvufa göre) ney'i insan olarak tasavvur etmiş; allah'ın insanlara ruh üflemesi hadisesine benzetmiştir. bundan dolayıdır ki, tasavvufi açıdan ney önem kazanmış ve neyin üflenmesi şeklinde günümüze kadar gelmiştir.
  6. ruhu nefesle somutlaştıran enstrüman.
  7. "üflüyorum" diye kasmayı anlamsız bulduğum enstrüman. kendisi bir adet kamıştan oluştuğu için nefesinizle oksitlenir, buna neyin yanması derler. yıllar içinde nefesle yanan neyden daha güzel ses çıkar, bu yüzden neyzenler 15 yıllık sevgilisi gibi bağ kurarlar neyleriyle. ha ama bi iki üflemeyin, kapalı bırakın bi yerlerde, yağlamayın. hemen tribal enfeksiyona kapılırlar. küserler, küflenirler. tuhaf işte. bir de iran'da bizdekinden çok ayrı çalınıyor sanırım. herifin biri neyimi dişlemişti. böyle diyince de enişte keli dişlemek gibi geliyor kulağa ama, bayağı şahpareyi çıkarıp dişleyerek çalmıştı neyi. hatta ön dişleri arasındaki boşluğun bunun için olduğunu iddia ediyordu.

    aha burada anlatıyor