• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.75)
peeping tom - michael powell
mark lewis, küçükken, insanların sinir sistemleri üzerinde korkunun etkisini inceleyen bilim adamı babasının deneylerine maruz kalmıştır. londra’da bir film stüdyosunda çalışan mark, babasının kendisine yaptığı deneyler nedeniyle bir takım kişilik bozuklukları yaşayan yalnız, içine kapanık, cinsel dürtülerini bastıran bir adam haline gelmişti.

kızların fotoğraflarını çektiği süre içinde kendine bir de hobi edinmiştir. kadınları kamera önünde öldürmekte ve babasının deneylerindeki gibi öldürdüğü kadınların yüzlerindeki dehşet ifadesini kameraya almaktadır. bir gün helen isminde bir kadınla tanışan mark için bu kadın, yaptığı şeyden vazgeçmesine mi neden olacaktır yoksa daha öncekiler gibi bir kurban mı olacaktır?


  1. 1960 yapımı michael powell’ın yönettiği peeping tom, bugün bile seyirci üzerinde aynı etkiyi bırakabilen başarılı bir gerilim filmi.

    film oldukça incelikli psikolojik analizler içeren ve derinlikli senaryosuyla gerilimden ziyade yürek burkan bir dram daha çok.

    film katilin kamerasından bakmasıyla, müzikleri, renkleriyle, komşunun her şeyi bilmesine rağmen onun yanında olmasıyla, sondaki ardardına çekilen fotoğraflarda yürümesiyle, kameraya çekme sahneleriyle kült sıfatının hakkını ziyadesiyle veren, zamanında anlaşılamayıp linç derecesinde eleştirilmesinin ötesinde, yönetmeni michael powell'ın kariyerini de bitiren bir film olmuş.

    buna rağmen psikolojik gerilimde bir çığır açmıştır.

    freud'un voyeurism (röntgencilik) ve scopophilia (izleme takıntısı) kavramlarını en güzel anlatan filmdir.

    bakışın fetişleştirilmesi konularını tematize etmiştir. seyirci de dahil edilmiştir.

    !---- spoiler ----!

    kült sahnelerden biri açılış sahnesidir:
    mavi bir gözün gözbebeğinin açılımıyla başlar.


    ana karakter mark lewis bir sahnede: "dünyanın en korkutucu şeyi nedir biliyor musunuz? korkudur" der…


    ayrıca karlheinz böhm'ün kırık ingilizcesi ve durağan konuşma tarzı canlandırdığı karaktere müthiş gitmiş.


    !---- spoiler ----!
  2. boyle kult sayilan eserlerden genelde o cok ovulen sanatsal ulvi tatlari pek alamayan, kapasitesi sinirli bi izleyici olsam da begenerek izledigim bi film oldu rontgenci mark... 1960'larda gercekten devrimsel bi etki yaratmis olmasi sasirtici degil...

    karlheinz bohm'un kirik ingilizcesi ve duragan konusma tarzi, kafayi hafif siyirmis bi sosyopat icin gayet iyi gitmis, ben sahsen cok iyi rol yaptigini dusundum...

    sanki yarim birakilmis gibi gelen bazi sahneler vardi, imdb'den gordum ki film zamaninda zaten epey bi kiyima ugramis, sonra da tamamen toparlanamamis bi turlu... yani gercekten filmin bazi parcalari kaybolmus, o benim kendi anlayamayisim degilmis...
  3. gerilimden ziyade psikolojik yönü daha ağır basan 1960 yapımı kaliteli bir film.

    !---- spoiler ----!

    filmin sonu gerçekten başarılı ve etkileyici. tabi ben film boyunca olayı tam olarak çözemediğimden finaldeki aydınlanma için de etkileyici bulmuş olabilirim. insanın korku ifadelerinden zevk duyan biri için ölüm dehşetini bu kadar canlı izleyebilmek çok büyük bir haz olmalı. bu yüzden takıntılı skopofil maviş sevimli markın sonunda helen'i de öldürmesini beklemedim değil. sevdiği kadının korku dolu bakışlarına yenik düşşün istedim. ama yönetmen bunun da ötesini işlemiş; kendisini ölürken izleyen ve gördüğü dehşetle nirvanaya ulaşan mark...


    !---- spoiler ----!

    sıkılmadan keyifle izledim. önemli olan haz peşinde olmaktır diyerek bu filmi bana öneren youser'a saygı ve sevgilerimi iletiyorum.