• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.13)
Yazar canan tan
piraye - canan tan
okudukça, dizelerin anısına dalıp kendimden geçtikçe, tehlikeli bir biçimde özdeşleşiyordum piraye'yle.tiyatro sahnemde, bundan sonraki rolüm belliydi artık. nâzım hikmet'in piraye'si rolünü oynamak...peki bana eşlik edecek oyuncu kim olacaktı?bunu düşünmek bile anlamsızdı; karşımda sazım vardı ya...şiir yüzlü piraye... kendi yazdığı senaryolarda yaşıyor.... kim olursa olsun; evleneceğim insan, benim varlığımı yok sayarak bir başkasıyla beraberlik yaşayacak ve ben buna seryirci kalacağım ha...yazgıymış! inanmıyorum yazgıya falan... onu yaratan da, şekillendiren de bizleriz. benim yazgım kendi çizeceğim yoldur! o yolda beraber yürümeyi kabullendiğim insanı da kimseyle paylaşamam ben...yazgıya bile kafa tutacak kadar yürekli... özgürlüğe âşık!ancak, başkaları tarafından yerinden oynatılan kilometre taşlarının, gene başkalarınca gelişigüzel dizilmesiyle önüne serilen yolda yürümeye mecbur bırakılınca... işler değişiyor.... hiç hayıflanma, o şiirsellikten uzak düştün diye. gözlerini aç ve o günlerde göremediğin gerçeği gör artık...nâzım da o sevda yüklü dizelerini eliyle bir kenara itip, daha sıcak bulduğu kollara koşmamış mıydı?haşim'in yaptığı, onunkinden çok mu farklı?... kendince tanrılaştırdığın, tapınmaktan gurur duyduğun putların, gerçekte basit birer taş parçası olduğunu ne zaman kavrayacaksın?ama. gönlün gerilerde bir noktaya takılı kaldıysa eğer, sevinebileceğin bir gerçeklik duruyor orada.işte şimdi, nâzım'm kızıl saçlı piraye 'siyle tam olarak özdeşleştin.kutlu olsun.fırtına gibi bir yaşam öyküsünün başoyuncusu oluveriyor piraye... (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. "benim günlerden beklediğim kadar
    günler de benden bir şeyler bekler
    fakat heyhat
    benim günlere verdiklerimi
    onlar bana
    asla veremeyecekler."
  2. bu kitabın tam kırk yedinci baskısını okudum. dile kolay tam kırk yedi baskı yapmış.

    her şeyi olumsuz eleştiren biri değilim ama bu kadar baskıya gelemeyeceğim! :)

    bir kere kitapta yazarın "yüreğim seni çok sevdi " kitabındaki şablonun hemen aynısı var! iki kitapta da istanbul'dan taşraya gelin giden diplomalı, kültürlü her daim kendini ispatlamaya çalışan güçlü kadın tipi. (bu bir)

    her iki kitapta da ailelerinin veliahtı erkek çocuklar; bu erkekler gelenekleri ve mal varlıkları güçlü ailelerin tek erkek evlatları. hatta bu şablon iki kitapta birebir aynı. her iki ada'mın da iki kız kardeş ya da ablaları var.
    ( bu iki )
    bu şablon diyarbakır'daki aile tipinde yapay olmamış belki ( bence o bile iğreti ) lakin yalova 'daki aile modelinde kesinlikle yapay durmuş.
    ( yüreğim seni çok sevdi ) ( bu da üç ; saymayı bırakacağım... )
    yazar yeni tiplemelerde o kadar zorlanmış ki; üniversite okumuş baş karakterdeki kızların özellikleri o kadar aynı ki; mesela bu sözünü ettiğim iki kitaptaki kızlar notlarını önce müsvedde olarak tutan ve sonradan temize çeken tipler. şiir seven edebiyat düşkünü ama başka dalları seçen yahut seçmek zorunda kalan tipler. ( dört - beş )

    kızların aileleri kesinlikle aydın ve gelenekçi değil; erkek aileleri tam öyle! ( altı ) (bırakıyorum saymayı )

    bir de kelimenin tam anlamıyla şappadanak aşık olan insanlar!
    çok okuyanlar bu kitaplardaki aşkın nasıl aceleye geldiğini getirildiğini de hissedeceklerdir. birden evliliğe giden ama ben ve kurallarım diyen kızlar ! kendini taşraya ve sevdiği insanın ailesine kurallarına kaptırmamak adına her türlü mücadeleyi veren kızlar, bunda sorun yok. topluma mesaj yollamak istemiş olabilir yazarımız ama bu bu kadar havada kalmamalıydı.
    pişmemiş aşlar; kotarılmamış yemekler...

    neyse siz de bana sonuçta " aşk ve gurur " okumadın ya; ne bu artist entel laflar diyebilirsiniz. fakat bütün samimiyetimle söylüyorum amacım entel sancısı değil.
    47 baskı yapmış bir kitabın ve o kitaba büyük beklentilerle başlamanın sarsıntısı.

    sonu ergenleri sarsabilir, şiir bu kitabın da boşluklarını dolduramamış.

    büyük beklenti boşa geçen zaman ve başladığı her kitabı bitirme saplantısı olan ben!

    gidin orwell, pym ya da bronte, austin vs okuyun valla!
    onlar bile kitaplarının kırk yedinci baskısını göremediler ...

    ama size,bize çok şey kattılar ve katmaya devam edecekler...
    onlar romanın dev ada'm ve adımları...
    boşa vakit geçirmeyin...
  3. bir kitabı okuduktan sonra ona zaman kaybı demeye utanıyorum ben açıkçası. evet ergen olmadığım ama okumaya aç olduğum zamanlarda popüler kültürün kurbanı olarak ben de elime almış oldum. belki de iyi de oldu, fark edebilmem adına. gerçi çok yol var ama her zaman iyiler okunacak diye bir kaide de yok esasen. lakin bunun yanında bu tarz kitapların şöyle bir tarafı oluyor; sizi okumaya muhtaç bırakıyorlar. saman alevi gibi bir anda gelişen olaylar ve toplum yapısıyla paralel seyreden ruh halleri kişilikler, sizde bu tesiri bırakıveriyor. hiç okumamış ya da okumayı keşfedememişler de okusun o zaman. bütünüyle at bunu çöpe at demeye sırf bu sebeplerden dilim varmaz, kaldı ki kendince bir kitlesi var canan tan'ın. her ne kadar ortada hep güçlü kadınlar, ama buna rağmen acılardan kaçamamış tipolojilerde hatunlar olsa da. dediğim gibi ayırt etme eşiğinizi yukarı taşır.

    diğer yandan gerçek bir okur ve okumayı erken keşfedebilmiş kişiler için çok sığ geleceği aşikar. haa bu arada değinmeden edemeyeceğim; bu kitapta olduğu gibi şehir hayatından köy yaşamına sürüklenen kadınların hikayeleri de epey bir dizi oldu televizyonlarda vaktiyle.
  4. ilk okumamda çok sarsmış lakin şu an sadece piraye adının güzelliğini farketme etkisi kalmıştır üzerimde.