1. evi taşıyoruz bu aralar. vakti zamanında indirilmiş filmlerin özenle kataloglandığı tonla dvd var dolaplarda. oturup izlemeye kalksan yıllar felan sürer herhalde. tepem attı, taşınmadan şunlara bir el atayım dedim. spotify'a üye olduktan sonra müzik cd'lerini zaten neredeyse sıfırlamıştım. şimdi de netflix'e üye olayım, dünyanın bütün filmleri bir minik fare imlecinin altında olsun, tüm bu film dvd'lerini de eşe dosta hayrına dağıtayım, diye düşündüm; vakti zamanında müzk cd'lerini yaptığım gibi. ama nerede... müthiş bir kendine güvenle kredi kartı bilgilerini girerek üye olduğum netflix'de arama çubuğuna ilk yazdığım isim hitchcock oldu, 2 film çıktı. alla alla dedim, bir yanlışlık olacak. ustanın 50 küsür filmi var, sadece 2 film nasıl çıkar? herhalde en beğenilenleri, tavsiye edilenleri falan gösteriyor, bunun bir yerlerde bi ayarının olması lazım, ara ara ara, yok... çok saçma. netflix'in sinema kültürü hitchcock'a bile dokunamamış desene, diye düşünerekten daha güncel, daha popüler bir isim olan coen kardeşleri arattım. iki film çıktı. onların da 10-12 filmi vardır. yanlış arattım galiba diyerek coen brothers, coens, coen varyasyonlarını denedim, sonuç aynı. 2 film. ulan bu netflix bu kadar güdük mü ya? acaba hakketen ne kadar güdük merakı içerisinde arama çubuğuna spielberg yazdım, hani yönetmenlerin en para kazanmışı. 5 film felan çıktı. indiana jones'lar falan... yuh arkadaş!

    türkiye'de korsancılığa gösterilen ihtimam, harcanan zaman, emek emek işlenen internet siteleri sebebiyle film dünyası için spotify'a benzer bir platformun gereksinmesini duymamıştım hiç. meseleyi araştırmamıştım da. spotify'ın film versiyonu da netflix'tir herhalde yanılgısı içerisindeydim. heyhaat... üye olalı 15 dakika bile geçmemişken netflix hesabımı tereddütsüz iptal ettikten sonra (ilk ay bedava olduğu için herhangi bir sakal parası kesmediler şükür) bu meseleyi kendi açımdan aydınlatmak üzere yüce google'a sordum. elbette ki bu eksiklik sadece benim kafamı kurcalayan bir şey değilmiş. forumlarda bu eksiklikten muzdarip pek çok cahil var ve onlara şöyle cevaplar veren pek çok bilmiş var: efenim müzik endüstrisi bütün ipleri spotify'ın eline vererek kendi ölüm fermanını imzalamış, spotify bi siktir çekse istediği plak şirketini batırırmış, ama spotify da sıkıntıdaymış, üyelik ücretlerini artırmazsa o da batmak üzereymiş. bu hali gören film endüstrisi ise toplu bir karar almış ve filmler için ortak bir platformun peşinde koşmayacağız, demişler. durum bu.

    yavaş yavaş plex'e gelecek olursak... bir spotifilm'in olmaması beni derinden etkiledi. emek emek biriktirilmiş dvd'leri atma fikrinden çabucak vazgeçtim. ama bu haliyle dvd'ler de hiç pratik değil. ortalıkta döküntü yapmasınlar diye hanımın acımasızca istiflediği dolabın içinde aradığın dvd'yi bulmak zaten bir mucize de, "bugün ne izlesem" sorusunun cevabını da veremiyorsun, çünkü neyin var neyin yok hatırlaman mümkün değil ve istifli dolabın içinde dvd'lere "bir bakayım" da mümkün değil. en mantıklısı herşeyi bilgisayara atmak ama yer sorunu var: bilgisayarın hafızası tek başına yetmez, ona harici disk hatta diskler takmak lazım. o zaman da bilgisayarı kıpırdatamazsın, sürekli kablolarla yaşarsın, vs. bir de bilgisayarın önüne bağımlısın; filmi sadece bilgisayarda izleyebilirsin, sürekli tablete, telefona atmak zaman kaybı.

    en güzeli bir ev sunucun olacak, bütün filmleri, müzikleri, fotoğrafları vs oraya atacaksın. evdeki bütün makineler ona bağlanacak, neyi istiyorsan makine sana servis edecek, sunacak. sunucu işte. ev sunucusu. var mıymış? varmış tabi. şimdi bu işin iki bacağı var. donanım bacağında nas denilen aletler var - network attached storage. yani bunlar harici disk gibi ama bunları bilgisayara değil kabloyla doğrudan evdeki ağa bağlıyorsun. bunun içine de bir yazılım kuruyorsun. hıh, bu entarinin başlığı olan plex bu işte.

    şimdi, nas denilen cihazlar biraz tuzlu. çok da gerek var mı, emin değilim. ben şimdilik deneme olarak benim emektar laptop'u sunucu yaptım. kurdum plex'i, bir kaç klasör film, müzik ve fotoğrafı tanıttım. gittiğim yatağa, aldım elime telefonu, hop bilgisayardaki resimleri görüyorsun, müzikleri dinliyorsun, filmleri izliyorsun. müthiş bir şey. daha müthişi ise, bu medyaya evin dışından da ulaşabiliyorsun (tabi sunucuyu kurduğun bilgisayar açıksa), hatta sunucuya uzaktan resim, video vs de atabiliyorsun. sistemin sorunsuz çalışabilmesi için bilgisayarda ve modemde bir kaç ayar yapman lazım, onu yaptıktan sonra saat gibi çalışıyor. sunucuyu algılama, bağlantıyı kurma süreçleri falan tamamen sorunsuz, çok iyi kodlanmış, çok iyi dizayn edilmiş. sunucu olarak kullandığım bilgisayarı hiç yormuyor. nasıl çalışıyor anlamıyorum bile doğrusu. şu var ki, pahalı; aylığı 5 euro, yıllığı 40 euro. 120 euro verirsen hayat boyu senin. ama kalite. bunu denedikten sonra başka bir şeye bakmadım bile. aynı fiyat skalasında olan ve yine kaliteli görünen emby diye bir şey var, denemedim. linuxmce bedava, hatta bununla evdeki lambaları, klimayı vs de kontrol edebiliyorsun (tabi ilgili donanımları satın alırsan).

    şimdiki plan yeni evde asırlık harici diskleri asırlık laptopa bağlayıp içini film, müzik, allah ne verdiyse doldurup tenhada terketme.