1. bildiğin ve hatta tattığın diktatörlüğe benzemez.
    h2o
  2. marksizm, proleterya diktatörlüğünün kapitalizmden-komunizme geçiş sürecinde varolması gerektiğini belirtir. geçiş süreci derken, bu aşamada da kapitalizme ait olan şeyler tam anlamıyla kaybolmamış, devlet sönümlenmemiştir.

    proleterya diktatörlüğü aslında bilindik manada diktatöryen bir yönetimi vurgulamaz. devrimin öncüsü sömürülen ve emek sahibi büyük kitlenin kendi içerisinde sahip olacağı demokrasisi ile yönetilir.tabi ki genel anlama vurduğumuzda bu çoğulcu bir demokrasi değil çoğunlukçu bir demokrasi olarak göze çarpacaktır. komünizm aşamasına geçmek için devletin sönümlenmesi, proleterya diktatörlüğünün geçmesi gerekir. en önemli husus ise kişilerin davranışsal ve zihni olarak komünizme hazır olması, olgunlaştırılmasıdır.

    sscb, çin, kore, küba gibi reel sosyalizm uygulamalarında bu süreçler hayat bulamamıştır. stalin henüz kapitalizmin izleri silinmeden ve literatüre göre evrensel bir sınıf harekatını başlatmadan tek ülkede sosyalizm olur diyerek 1930'ların sonlarında "artık sosyalizme geçtik" demiştir. devrimin yenilen çocuklarından biri olan troçki'de ihanete uğrayan devrim adlı çalışmasında bu konuyu sert bir dille eleştirir.
    ozee