1. sabetaycılık.

    17. yy'da izmir'de sabetay sevi'nin mesih olduğu iddiasıyla ortaya çıkan bir akım. o dönem yahudi popülasyonu içinde kendisini islam inancındaki hadislerde ve daha önceleri tevrat'ın kendisinde de anlattıldığı gibi kurtarıcı mesih olduğuna inanan çok ciddi bir kitleyi kendisine,o dönemin hahamlarını tepkilerini üzerine toplamak pahasına inandırmıştı.

    bu durum, izmir hahambaşılığının sultan iv. mehmed'e üstüste şikayetleri sonucunda sabetay sevi'nin saraya çağırılması, mesihliği reddedişi, çıplak soyulup hassas noktalarına ok yara vermezse sultan'ında o'na biat edeceğini ilan etmesi, sabetay sevi'nin bu durumdan korkup vazgeçmesi ve sözde müslüman olarak görünüp, gizliden yahudi ritüellerine dönmesiyle terminolojiye geçmiş kavramdır.

    kendisine inanan büyük kitle yeniden klasik yahudi inancına dönmiş olup, etrafında kalan küçük bir grupla dönmeliğini devam ettirmiştir.

    yalçın küçük'ün kitaplarında anlattıkları ise daha fantastik ve ilgi çekicidir.

    üsküdar / bülbülderesi ve göksu mezarlığı tamamen sabetaycı mezarlığı olarak anılmaktadır. mezar taşları (görmedim ama ilk fırsatta gideceğim) standart yahudi mezar taşlarına göre daha farklı olup, üzerindeki seramikler ve işlenmiş olan dualarda farklılıklar göstermektedir. zira sabetaycılar tanah'ın tamamını değil, musa'nın 5 kitabını ve adını anımsayamadığım 2-3 kısmını ibadet ve ritüeller için yeterli saymışlardır. tabi en başta da sabetay sevi'nin mesihliğini ve tanrı'nın enkerne (haşa) olmuş halini. - aklıma gelmişken belirtmekte fayda bu enkerne olmanın kökeni açısından. 11. yy'da dürzi inancı başlatılırken, el-hakim'in, veziri hamza tarafından ilah ilan edilmesiyle, aslında el-hamza'nın tanrı'nın bedene bürünmüş haliyle kendisiyle beraber yaşadığına inandırılmasıyla benzerlik taşıdığını düşünüyorum sabetay sevi'nin, neyse -

    kendilerini türk toplumuyla benzer hale getirmek, fakat başkaları da kendi asıllarını anlamasınlar diye tevrat'ta geçen isimlerin arapça ve türkçe karşılıklarını kullanmaya başlamalarıyla günümüz türkiye'sine kadar uzayan bir reaksiyon sürecinden bahsetmiştir yalçın küçük. kapaniler, yakuplar, karakaşlar olarak üç mezhebe ayırır. bunların mezarlıkları da farklıdır örneğin.

    cumhuriyetin ilanıyla sabetaycıların şaha kalktıklarını, devletin kilit noktalarında hep bunların olduğunu, günümüz sahne, spor, sanat, iş ve tayinli şöhretlerinin tamamına yakının bu dönmeler olduğunu, eski ahit ve yahudi familyası soyağaçlarına göre araştırmalar yaparak kitaplaştırmıştır. zaten dişe dokunur akademik bir çalışma bulmak imkansız gibidir.

    soyadı ekleri olarak: _man, _men, zade, _oğlu, _le, _soy, _soyoğlu-oğulları, _başı, eden, esin, ışık, ılgaz, zorlu, doğan gibi tevrat kökenli soyadları aldıklarıdır.

    isim olarak en çok kullandıkları: ebru, erkan, erman, doğan, ışık, ışıl, erol, nedim, aysu, selin, selen, bülent gibi...

    halide edip adıvar, adnan adıvar, namık gedik, aydın doğan, bülent eczacıbaşı, tamer karadağlı, ebru şallı gibi insanların sabetaycı oldukları gibi bir takım iddialar, üstte de yazdığım familya soyağacı ve kelime köklerine dayandırılarak yazılmıştır. cemil ipekçi bunu açıkça itiraf etmiştir. ismail cem ve abdi ipekçi de bunlara dahildir doğal olarak.

    dediğim gibi son derece kısıtlı kaynaklar ve aklımda kalanlar da bunlardı. yalçın küçük'ün tekelistan ve putları yıkıyorum; soner yalçın'ın efendi'leri (beyaz türkler) kitaplarından derlemelerimdir. yalnız çok ilginç detaylar ve olaylar vardır. soner yalçın'ın da ismine göre sabetaycı olma ihtimali vardır, üstelik yalçın küçük'ün çırağıdır kendisi.