1. dün gezinirken bir dergi gözüme çarptı adı aporia dil felsefesi ile ilgili bölümdeki şu metni paylaşmak istedim, dergideki en çarpıcı yerdi bana göre;

    bir insanın heykeli düşünelim, bu heykel daha çok heykeli yapılan kişinin temsilidir. dolayısıyla bu heykelden sanatın temsil edildiğini göremeyiz, daha cok kişinin temsil edildiğini algılarız. o bakımdan heykelde sanat temsiliyetini göremeyiz ama sanatın zaten kendini o heykelde gösterdiğini görürüz. kısacası "gösterilebilir olan yontulamaz". burada sanat dil'dir; heykel ise insanın dil ile temsil edilmiş durumudur. yani sanat değil heykel bir olgudur.

    "sanat eseri sanatı temsil edemez; sanat, kendisini o eserde bize zaten gösterecektir."

    ben buradan birey ve toplum ilişkisi üzerine düşünmek istedim, şöyle ki; ahmet dediğimizde zaman ve mekanda konuşlanmış toplumun bir parçasını temsil eden bireyi görüyorum, bu ahmet'i temsil etmiyor ve o temsilde ahmet bana kim olduğunu gösteriyor. yani burada insanı bir ana sıkışmış olarak değil bir olgu olarak düşünüyorlar. mekansal olarak temsil edilemiyor ama gösterilebiliyor. gösterilebilir olan yontulamaz'a geri dönüyoruz bu noktada.
    abi
  2. yapısal olarak bakarsak bence başlı başına sanatın bir ürünü olarak temsil eder. burada heykele veya sanat eserini birine,herhangi bir şeye benzetip anlamlandırırsak veya anlamlandırmaya çalışırsak artık sanat eseri olmaktan çıkıp kendimizce ona yüklediğimiz bir yorum olacağı için onun başka bir şeyi temsil ettiğini düşünebiliriz dediğim gibi bu aslında bizim yorumlamamızın bir sonucudur yoksa eser icra edilen sanatın tezahürüdür.